hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye'de çoğu firma için gereksiz bir birim- özellikle de patron şirketi olanlarda. daha çok biz ne kadar kurumsalız demek için açıyorlar. personelle direkt muhattap olmayalım, şu başvuranların da hepsiyle uğraşmayalım diye var. ama sanki küçük dağları onlar yaratmış. tarif edilemez bir ego patlaması yaşıyorlar. halbuki gözlemlediğim kadarıyla bütün gün işte bilgisayar başında takılıyorlar. bir tek ay sonu biraz yoğunluk oluyor.

    maaşlar, puantajlar ile genelde muhasebe ve personel müdürleri ilgileniyor. işe alımı da teknik bilgi ve yetkinlikleri yeterli olmadığından son aşamada ilgili proje müdürü ya da "patron" değerlendirmeyi yapıyor. yurtdışında okumuş anadil seviyesinde yabancı dili olan başvuranları ezberden ingilizceleriyle test ederken de hiç utanmıyorlar. utanmak ne kelime, havalarından geçilmiyor.

    edit 2: iş yerinde bilgisayar başında takılan ik'cılar rahatsız. haklı çıkardığınız için tişikkirlir

  • sadece kendi yandaşlarına ithalat izni verecek ve böylece ikinci el otomobil piyasasındaki ranttan pay alacaklar anlaşılan...

    oysa yapılması gereken bu milleti avrupa'nın kullanılmış arabalarına mahkum edip bir de üzerinden ithalatçılara rant dağıtmak değil sıfır otomobildeki ötv oranını düşürmek ve böylece manipülasyonu önlemektir.

    bir işiniz de şu milletin faydasına olsun be!

  • orta okulda sınıfta bir çocuk vardı, hayrettin*
    her sınavda 100 alırdı, kaçarı yok. bir gün türkçeden sınav oluyoruz kazık mı kazık ama sorular.
    her şeyse kopyaydı mopyaydı geçirdik sınavı. aradan zaman geçti sınav sonuçları açıklandı.
    mahmut 45, haydar 55, tuğçe 50 ozan 25 vs. vs. okuyor hoca. en yüksek not 55 şu ana kadar.
    en sona bizim hayrettinin kağıdını ayırmış tabii.
    en son kağıt geldi hayrettin 100 dedi, alışılmış bir şey tabii. her neyse hoca ayağa kaldırdı hayroyu tebrik etti
    ve çocuklar biliyor musunuz, kağının sonuna ne yazmış hayrettin dedi.

    ''hocam, bu kadar kolay sorduğunuz için teşekkürler''

    allah belanı versin hayrettin allah belanı versin...

    not: vermedi tabii, boğaziçinde okuyor şimdi...

  • sinema dünyasının efsanevi oyuncularından katharine hepburn hayata veda etti. 96 yaşında yaşama veda eden oyuncunun doğal sebeplerden öldüğü açıklandı.

    60 yıllık kariyerinde tam 12 defa oscar adayı olan hepburn, rekor bir sayı olan 4 kez altın heykelciği kazanma başarısını göstermişti.

    kazandığı 12 oscar adaylığı da, 2003 yılında meryl streep bu sayıyı geçene kadar bir rekor olarak bulunuyordu. oyuncunun oscar kazandığı filmler sırasıyla, morning glory (1933), guess who's coming to dinner (1967), a lion in winter (1968) ve on golden pond (1981) idi.

    keskin zekası, zerafeti ve kafasına koyduğunu gerçekleştirmesi ile tanınan oyuncu, kendi sözleri ile kendisini "uzun, ince ve son derece kararlı" şeklinde tanımlamış, uzun yıllar hollywood'un bir numaralı ismi olmayı başarmıştı.

    oyuncunun hayatındaki dönüm noktalarından biri, en çok istediği rol olan rüzgar gibi geçti 'deki başrolü scarlett o'hara 'ya kaptırması olmuştu. bunun üzerine broadway'de oynadığı the philadelphia story adlı oyunun sinema filmi haline getirilmesi için harekete geçmiş ve kendisinin finanse ettiği filmde başrolü canlandırarak oscar'a aday olmuştu.

    hepburn bir röportajında "oyuncu olmaktansa büyük bir ressam veya büyük bir yazar olmayı tercih ederdim. bunun sebebi de oyunculukta yanınızda çalışanlara bağımlı olmak zorunda kalmanız. kendi başınıza yarattığınız bir eser, bir makinenin parçası olmaktan çok daha tatmin edici." şeklinde konuşmuştu.

  • atamız değiller de ondan. osmanlı bir hanedanlık. biz osmanlı imparatorluğu zamanındaki ciftcilerin torunlariyiz, daha fazlası değil. kendimizi kandirmayalim, 500 sene önceki askeri başarılarda atalarimiz muhtemelen tarla ekip biciyordu, padişah ile omuz omuza dövüşmüyordu yani.

  • tüm dünyada oluyor diye normal olmayacak durumdur. bugün aynı şekilde bir ekmek kuyruğu bile olsa garipsenecek iken, bu durumun kanıksanması tüketim çılgınlığının ne kadar felaket boyutlarda olduğunu gösterir sadece.

  • mentos'a gerek olmayan, kesmeşekerle de elde edilebilecek, kolanın içindeki suda çözülmüş karbondioksitin aniden açığa çıkması olayı. boşuna mentos'a para harcamayın. (bu kısmı mentos'a kapak olsun.)

    ayrıca, diyet kola da gerekmez, soda da aynı işi görür, üstelik üstünüze başınıza sıçrarsa, yapış yapış olmazsınız. (burası da kolacılara kapak olsun.)