ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
brent petrolü
-
fiyatı bu yıl 60 usd civarında seyreden petrol türü.
brent ham petrol, iskoçya’nın shetland havzası adıyla tanınan kuzey denizi’nde brent petrol sahası’nda denizden çıkarılmaktadır. royal dutch shell şirketi tarafından işletilen olan bu petrol sahası günümüzde kullanım ömrünün sonuna yaklaşmaktadır. bölgede yaşayan bir kuş türü olan ingilizce’de brent goose (yosun kazı) olarak adlandırılan kuşun adı tüm bu petrol arama sahası için kullanılan ortak isimdir. ayrıca “brent” adının petrol arama sahaları olan broom (oseberg), rannoch, etive, ness ve tarbert isimlerinin baş harflerinin kısaltması olduğuna dair de kaynaklar bulunmaktadır.
petrol piyasasında geçerli olan ve rafineriler tarafından kullanılan petrol türleri üçe ayrılmıştır. bunlar brent, wtı ve umman petrolüdür. dünya üzerindeki petrol anlaşmalarının üçte ikisi brent petrol üzerinde gerçekleşmektedir.
aslında dünyada yüzlerce petrol fiyatı vardır. her ülkenin çıkarttığı petrolün özellikleri farklı olduğu farklı fiyatları olduğu gibi teslim noktalarına göre de fiyatalr çeşitlenir.
örneğin bugün 'kuwait export blend' petrolünün fiyatı 57,62 usd iken meksika isthmus petolünün abd batı sahili teslimat fiyatı 56,34 usd ve hardisty light isimli kanada petrolüyse 48.01 usd.
sungu belediye başkanının makam aracı tweeti
-
silmiş tweeti angut. millet ekmek bulamıyor, bu angut milletin parası ile gösteriş peşinde.
izmir'den ağrı'ya kadar temizlik yapılması
-
en son ortaokulda falanken böyle şeyler konuşuyorduk arkadaşlarla. nasıl milliyetçiyiz o zamanlar piuuu. asıyoruz, kesiyoruz, deli yürek kafası var, haydarinnaa.
ergenlik yasaklanmalı bence. o dönem bitene kadar ev hapsinde tutulmalı veletler, tüm sosyal iletişimleri yasaklanmalı, haftada 1 kitap okuyup özeti çıkartma mecburiyeti verilmeli.
şu temizlik fikrinden bile çok daha mantıklı değil mi lan?
13 aralık 2017 didi içeceğin bira çıkması rezaleti
-
fotolardan bira kokusu geldi ben ikna oldum.tuborg gold basmışlar şişeye.
nusret'in messi'yi kolundan çekiştirmesi
-
asıl sorun nusretin o an sahada olabilmesidir. nasıl girdi, kime kaç riyal akıttı bilen var mı?
edit: fifa başkanı gianni infantino nusretin kankitosuymuş. insan böyle hayırlı dostlar biriktirmeli işte.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: çocukken magnum alacak parası olmayanlar buraya
1. gelsinler de kendi kafamdaki adamlarla bi muhabbet çevireyim.
beyler, bayanlar, taşaksızlar, taşaklılar, taşağını yediklerim, ben küçükken alınabilecek en değerli şey magnum idi. hiç unutmam bi kere annem bana magnum almıştı ki bu magnum sözünü bana 1 hafta önceden vermişti. neyse o magnumu ben yarısına kadar yiyebilmiştim. malum max adlı fakir dondurmasına alışmış bünyeye ağır gelmişti magnum. hepsini yiyememiştim o magnumun.
ey o. çocukları, çok tramvalar yaşadık biz. cebimizdeki misketlerimiz dışında hiçbir varlığımız yoktu şu dünyada. şimdi de pek bi bokum yok ama en azından magnum alacak param var. şimdi magnumu yiyebiliyorum ağır gelmiyor ama inanır mısın tat vermiyor lan.
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
ilkokul veya ortaokuldayım sanırım, babam maaşı almış, alışverişe gitmişiz. o zamanlar alışveriş ayda bir yapılırdı; bisküvi olsun, sarelle olsun, sucuk, muz vs., o zamanki bütçemize göre lüks olan ne varsa alışverişi izleyen bir kaç günde, olmadı bir haftada tüketilir, yeni alışverişlerin yolu gözlenirdi. alışverişten döndüğümüzde, annemle babam poşetleri bırakıp, karşı komşuya uğrarlar, annem aldıklarımızı dolaba yerleştirmemi tembihler. tabi yerleştirirken sarelleyi görürüm. sarelle dediysem, teknik olarak sarelle bile değil aslında, en küçük boyundan şokomigo diye sikimsonik bir şey. annemler dönmeden çay kaşığıyla dalarım çikolataya, fark edilmesin diye üstünü düzlemeye çalışırım. bakarım ki olacak gibi değil, ortada delil bırakmamak adına birkaç kaşık daha alıp bitiririm şokomigoyu. ambalajı da bir poşetin içine koyup çöpe atarım. bir süre sonra annemler gelir, dolabı açıp bakar, sarelleyi nereye koydun diye sorar. nutella dolaba konulmaz muhabbetleri yok tabi o zamanlar. kem küm ederim, gerçek ortaya çıkar. babam der ki, tek başına sarelleyi yediğin için hepimizden özür dileyeceksin. gariban olduğumuzu düşündüğümden değil, gerçekten ablamın, annemin, babamın hakkını yediğimi düşündüğüm için suçluluk duyarım, boğazım düğümlenir, özür dilerim. o günden bu güne unutamam; o günden bugüne de sarelleymiş, nutellaymış pek yemem.
domatessiz yumurtasız bibersiz soğansız menemen
yemeksepeti sipariş notuna yazılanlar
-
sipariş verilen yer: cafe kazancı.
ön bilgi: sipariş verenler bir haftaya yakındır hastadır. cafe kazancı'dan ev yemeği menüsü söylerken telefonla siparişte çorba seçeneği bulunuyorken yemeksepeti üzerinden verilen siparişlerde o seçenek bulunmamaktadır. sipariş verildiği sırada restoranın kapanmasına 8 dakika vardır.
not: eve getirdiğiniz menüde yan ürün olarak çorba da söyleyebileceğimiz yazıyor ya, bu siparişimizde cacık yerine çorba gönderirseniz o kadar seviniriz ki anlatamam. yani son dakika siparişinde böyle bir şey isterken biraz çekiniyorum açıkçası ama bi evde iki hasta olmak da epey üzücü :(
sonuç: cacık yerine tek bir çorba beklerken, cacık+2 çorba gelir. çorbaların üzerindeki "geçmiş olsun!" notu da cabası. minnetle yaşaran gözler, öksürükler eşliğinde söylenen "insanlık ölmedi cafe kazancı'da yaşıyor" şarkıları...
dresden
-
almanya'nın londra'yı bombalamasının intikamı olarak; (ki bu alman bombardımanı dışında, birleşik krallık sınırlarında tek bir kurşun dahi sıkılmamıştır ikinci dünya savaşı boyunca) amerika'nın ''ben olsam bombalardım, seni bilmem'' tavrı ile beraber, churchill'in emri ile 13-15 şubat tarihleri arasında durmaksızın bombalanmış olan alman kenti.
işin ilginç yanı, bu katliam; en az hiroşima ve nagasaki'ye atılan atom bombaları (bkz: fat man) (bkz: little boy) kadar vahşice olmasına karşın, sanki hiç olmamış gibi davranılmaktadır. bugün herhangi birine atom bombası desen, hemen hiroşima der ama, ''dresden?'' desen, muhtemelen ''ilk kez duydum'' diyecektir.
hiroşima'da resmi rakamlara göre 140.000, nagasaki'de resmi rakamlara göre 143.000 kişi hayatını kaybetmiştir. dresden de ise hayatını kaybeden insan sayısı kimi kaynaklara göre 138.000, kimi kaynaklara göre 149.000'dir.
katliamın bu derece büyük boyutlarda gerçekleşmiş olmasının sebebi ise kullanılan yangın bombalarıdır. öyle ki, yangının emdiği oksijenden dolayı, açık havada oksijensizlikten hayatını kaybedenler dahi olmuştur. bu bile, yapılan bombardıman ve oluşan yangın hakkında fikir veriyor zaten. ayrıca dresden, köln ile birlikte en çok zarar gören kent olmuştur. savaşın sonunda iki kentin de %90-95'i yok olmuş, harabeye dönmüştü.
bombardıman sonrası:
http://a1210.hizliresim.com/12/z/fh4mr.jpg
http://a1210.hizliresim.com/12/z/fh4nw.jpg
http://a1210.hizliresim.com/12/z/fh4ph.jpg
http://a1210.hizliresim.com/12/z/fh4pv.jpg
şimdiki hali:
http://a1210.hizliresim.com/12/z/fh4t1.jpg
http://a1210.hizliresim.com/12/z/fh4tq.jpg
http://a1210.hizliresim.com/12/z/fh4tx.jpg
http://a1210.hizliresim.com/12/z/fh4uc.jpg
suriyelilerden zarar gördünüz mü anketi
-
bizzat fiziki zarar görmek gerekmiyor. kültürümüz, tarihimiz, etnik yapımız zarar görüyor. milli sermayemiz zarar görüyor. hadi şimdiki zamanı geçtim, çocuklarımızın geleceği zarar görüyor. bunu görmeyen, birkaç on yıl sonra türklerin azınlık duruma düşmesini ön göremeyip çocuklarını ateşe atanlar en çok zarar görenler ama farkında değiller.