hesabın var mı? giriş yap

  • tipik bir anadolu kasabası olan ankara, başkent oluşundan sonra planlı ve modern bir şekilde yeniden inşa edilirken şehrin simgesi olabilecek bir park yapılması düşünülür. bu sebeple gençlik parkı şehrin en merkezi yerine yapılır. 1943 yılında hizmete giren bu park, atatürk orman çiftliği ile beraber ankaralılar için çok güzel bir mesire alanı haline gelir.

    1950'li yıllarda bu parkın içerisine minyatür bir tren koyulması planlanır ve tamamen yerli imkanlarla eskişehir cer atölyelerinde üretilen iki adet buharlı tren (mehmetçik ve efe) 1957 yılında hizmete girer. parkın içinde oluşturulan iki adet istasyon arasında gidip gelen bu trenler halk tarafından çok sevilir.

    1970'li yıllarda metro yapılacağı gerekçesiyle parkın ortasına kocaman bir çukur açılır ve bu minyatür trenlerin güzergahının yarısı ortadan kaldırılır.daha sonra çukur kapatılsa da tren rayları yeniden döşenmez. 80'li yılların ortalarında ise trenler tamamen kaldırılır.

    geçtiğimiz hafta eskişehir'e gittiğimde devrim arabaları müzesine gitme fırsatım oldu. amacım ülkemizin ilk yerli otomobili olan devrim'i görmekti.

    görsel

    o sırada müzede bulunan minyatür lokomotif dikkatimi çekti. yanında bulunan tanıtım yazısını okuduğumda hissettiğim duyguları anlatmak imkansız. çocukluğumda gençlik parkına gittigimizde bindiğim, çocuk aklımla sanki başka bir şehire gidiyormuş gibi sevindiğim o küçük lokomotif önümde duruyordu. lokomotifi görene kadar gençlik parkında bir tren olduğu, benim o trene defalarca bindiğim tamamen aklımdan çıkmıştı. unuttuğunuz bir anıyı karşınızda görerek yeniden hatırlamak çok ilginç bir deneyim.

    ukrayna'nın başkenti kiev'de, oldukça büyük bir parkın içinde, kondüktörlüğünü, bilet kontrolünü, istasyon görevlerini çocukların yaptığı minyatür bir tren var. çocuklara demiryollarını sevdirmek ve sorumluluk bilinci aşılamak için oldukça güzel bir yöntem.

    umarım gelecekte, cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi, bizim çocukluğumuzda olduğu gibi, yeni nesiller tren yolculuğunun keyfini kısa da olsa çıkarabilecekleri gerçek trenlerine kavuşabilirler.

    görsel
    görsel

    kaynak

  • yuzsuzlukte bi dünya markası olmak. devletin güvenlik gücünden hesap soruyor adam. arkadaş ben kafayı yiyecem sınirdan ne kaçakçılıgi yapip bu kafaya ulaşıyorsunuz? çok ilginç.

  • o yumruğu yedikten sonra geri geri koşarken ki o çaresiz bakış var ya.

    tam orda yumruğu ben vurmuşum gibi derin bir nefes verdim.

    gücü erkeğe yetmeyince maalesef dayağı yediği arkadaşın sevgilisine saldırmış. bu saatten sonra fazlalığı kesip attırsın bence.

  • evime gelip wi-fi sifresini soran akrabalarim ve arkadaslarim yuzunden gidip bir tane (bkz: traffic shaper) ve bir tane de (bkz: access point) alip, gelenlere ozel misafir agi yaratip, onun sifresini de ucubik bir sey yapip kullanim kotasini 512 kbit/saniye ile sinirlandirdim. her gelen sifre istiyor, misafir sifresini veriyorum, bu cok yavas deyince de, benimki de oyle gulum deyip baglandigina baglanacagina pisman ediyorum. bir sonraki asamada, virus bulastirmak icin bir tane makina koyacagim ki, alsin ebesinin megabaytini...

  • başlık altında bazı bilgiler yanlış.

    - bu zamana kadar en uzun sürmüş ve en çok bölüme sahip anime doreaemon değil 7466+ bölüm olan sazae-san'dır. doreamon 1787 bölümde dördüncü sıradadır. sazae-san 1969'da başlamış olup hala bitmemiştir.

    - doreamon'u herkes görebilir. sadece çocuklar görür bilgisi yanlış.

    asıl hikayesine gelirsek; 1974 yılında japonya'nın belki de en popüler kahramanı olan doraemon'un manga'ları, kendilerini fujiko fujio olarak adlandıran abiko motoo ve fujimoto hiroshi adlı iki mangaka tarafından çizilip yayınlanmaya başladı. hikayenin başkahramanı nobi nobita, 4. sınıfa giden ve tokyo'da yaşayan bir oğlandır. oldukça haylaz, sakar ve başarısız bir öğrenci olan nobita devamlı olarak başını belaya sokmaktadır. bunlar öyle büyük sorunlar doğurmaktadır ki nobita'nın 22. yüzyılda yaşayan torunları bile büyük büyük dedeleri nobita'nın yaptığı hatalar nedeniyle fakirlik içinde yaşamak zorunda kalmışlardır. bu nedenle 22. yüzyılda yaşayan akrabalarından biri bu durumu düzeltmek için doraemon adındaki kedi şeklindeki bir robotu geçmişe gönderir. bu robotun yardımı sayesinde nobita'nın hata yapmasını önlemek isterler. ama nobita sonuçta sınıfındaki en zayıf ve en aptal öğrencidir. ona gönderilen doraemon adlı robot da çok zeki değildir, çünkü 22. yüzyıldaki fakir ailesi ancak bu robotu gönderebilmiştir. ama doraemon'un çok önemli bir özelliği vardır. karnındaki cep sayesinde istediği faydalı ve çok gelişmiş eşyaları gelecekten getirebilmektedir. artık nobita ne zaman başını derde soksa doraemon getirdiği aletler sayesinde nobita'nın paçasını kurtarmaktadır. ama bu fazla uzun sürmez, çünkü doraemon'un getirdiği aletler nedeniyle nobita başını daha da büyük dertlere sokar. mesela doraemon'un getirdiği, duvarların arkasını gösteren dürbünü nobita banyo yapan kızları gözetlemek için kullanmaktadır....

    tabi bunlar fazla uzun sürmez, çünkü sonunda nobita hatasını anlar ve doğru kararlar vermeye başlar. hikayeler sadece doraemon'un getirdiği aletler üzerine kurulu değildir. önemli olan nobita'nın sonunda güzel kararlar verip doğru yolu bulmasıdır. bu komedi mangasında ayrıca dürüstlük, çevrecilik, cesaret gibi etik konular işlenip ne kadar önemli oldukları anlatılır ve hatta genetik, jeoloji, tarih, biyoloji gibi eğitici konular da işlenmektedir. doraemon 70'li, 80'li, hatta 90'lı yıllarda bile tutulup, inanılmaz bir hayran kitlesine ulaşmıştır. tam anlamıyla ulusal bir simge haline gelmiştir. nasıl amerikalıların bugs bunny'si varsa, japonların da doraemon'u vardır. bu sevgi, doraemon posta pulları piyasaya sürüldüğünde cnn'de haber olacak kadar büyüktür.