hesabın var mı? giriş yap

  • deneyen biri olarak kişisel deneyimlerimi aktarayım:

    ister prefabrik, ister yaşam koyterneri (konteyner ev), ister ahşap olsun:

    - en az 2 cephe penceresi boydan cam olacak bu şekilde olmazsa kümes gibi duruyor, büyük camlarla modern ve ışıl ışıl.
    - konteynerler temele ihtiyaç duymuyor, genelde beton kazıkların üzerine oturtuluyor, kazık sayısı çok olmazsa yürürken zıplıyor.
    - kazıklar üzerinde duran koynerin altı boş olursa ısınma problemi olur kenarları örme taş - tuğla v.s ile kapatılmalı.
    - dış kaplamada en azından giriş kısmı ahşap olursa daha şık durur, diğer türlü şantiye konteyneri gibi görünüyor.
    - tuvalet duş olayı için belirlenen duvara 1 kapı daha açıp ekleme seyyar kabin yapabilirsiniz ancak sağlıklı olmayacaktır. proje aşamasında onu da konteynerdan yaptırıp ana konteynera(ya da tipi ne ise) sabitletebilirsiniz.
    -çatı kısmı genelde düz oluyor, kesinlikle eğimli yaptırılmalı, mümkünse 2 akarlı ve oluk-gider olmayacaksa saçaklı olmalı.
    -veranda - sundurma-iç dekorasyon olayına girmiyorum zevke ve bütçeye göre değişir.
    bonus : kapı önünde en az 12m2 (2 halı büyüklüğünde) serme çim olsun.

    aklıma geldikçe eklerim.

  • en estetikli, platin saçlı, 2 - 3 kadın arkadaşınızı eve çağırın ve onlardan bulabildikleri en ama en açık kıyafetlerini giymesini isteyin

    üzerinize polyester gömlek, daracık y.vşak pantolonu ve tabanı 8 cm yüksekliğinde çakma bir ayakkabı giyin

    1 milyoncuda satılan renkli tabaklara dolapta saçma sapan ne varsa koyup üzerine tereyağ gezdirin

    masaya elektronik sigara, tüle sarılmış limon, 3-5 cep telefonu koyun

    arkaya da sırasıyla sezen aksu, neşet ertaş ya da berkay'dan bir şarkı açın

    duvara da üzerinde "içiyoruz gardaş" "içmekten anamız s.kildi" vb. sikindirik bir çakma led neon asın

    her 20 dakikada bir de masaya çay doldurup koyun

    alın size evinizde en az dışarıdakiler kadar leşşşş gibi bir yeni nesil meyhane.

    not: isteğe göre barzo, silahlı çatışma ya da 10'a 1 güvenlik dayağını da gece sonunda ekleyebilirsiniz.

  • en azı oyu ceyhan almıştı oyumu ona verdim. ezilenlerin, dışlananların, sesi olmayanların sesi olmaya devam edeceğiz.

    #2bceyhanyalnızdeğildir

    40 bin oy editi: arkadaşlar verilen oy sayısı 40 bine'e dayandı. bu süre içerisinde ceyhan'ın gerçekten yalnız olmadığına inanmak istedim. belki benim entryim ceyhan için bir ses olur dedim, bir ışık olur, bir kıpırdama olur dedim ama bana rağmen durum pek değişmedi. çocuk gerçekten yalnızmış. benim aldığım fav sayısı çocuğun aldığı oydan fazla. artı oyları saymıyorum bile. utancımdan entryi silecek noktaya geldim.

  • neo klasik iktisatin ekonomiler icin en buyuk itici guc olarak gosterdigi guclu talep yaratilmasinin, talebe yonelinmesinin aksine, bu teori, ekominin arz yonune odaklanmaktadir. teoride hos gozuksede, pratikte pek uygulanabilirliginin oldugu soylenemez. adim adim, basit bir sekilde aciklarsak, mekanizma soyle isleyecektir:

    1- devlet, ozellikle buyuk kazanc sahibi olan buyuk sermaye sahiplerinin vergilerinde indirime gider.
    2- indirimler sebebiyle, yatirimcilar, gelirlerinin daha buyuk kismi ile yeniden yatirim yapabilirler.
    3- boylece iscilerin de gelirlerinde artis saglanabilir.
    4- bu sekilde sermaye sahipleri daha cok yatirim yaparken, isciler eve daha fazla para goturecektir, daha fazla ve verimli calisacaklardir.
    5- bu durum ekonominin verimliligini arttiracak, piyasada daha cok mal ve hizmet olacak, dolayisiyla fiyatlar da dusecektir.
    6- sonuc olarak daha yuksek ekonomik buyume oranlari yakalanacaktir.
    7- daha cok mal ve hizmet satimi, azalan vergi oranlarina ragmen, devletin elde ettigi kumulatif vergi miktarini bile arttirabilecektir.
    8- ektisadi faaliyetlerin yukselmesi nedeniyle ekonomideki fazladan para enflasyon yaratmayacak zira verimli yatirimlarda kullanilacaktir.

  • başlık: mangonun kapısının önünde sigara içerek bekliyorum.

    1. içeride sevgilim var alışveriş yapıyor havası yaratıp gelen geçene hava atıyorum.
    yan keski | 11/04/2010

  • kendimde de gözlemlediğim korkunç bir eylem. tüyler ürperten bir dönüşüm. şimdi açık konuşalım: kendimizle başbaşa kaldığımız anlarda, acıkan karnımızı huzura kavuşturmak için hazırladığımız eppek arası tomato peynir gibi gıdaları yerken insanlıktan çıkmıyor muyuz? özellikle geceleri sinsi sinsi hazırladığımız eppek arasını yerken, uydurmasyon dürümleri yutarken o ekmekle o dürümle kavga etmiyor muyuz? dişlerimizi eppeğe geçirip 45 derecelik bir açıyla kafamızı sallar gibi kopardığımız her lokmada bir vahşi yaşam belgeseli tadı yok mu? normalde son derece beyefendi insanlarken, uçan kaburgalıların kanatlarını söken kratos gibi olmuyor muyuz eppek arası yerken?

    avvvvvvvvkkkk avvvvkkkk diye yutmuyor muyuz ekmek arasını? neden en sakinimiz, en beyefendimiz, en hanımefendimiz bile ekmeğe hülya avşar'ı öpmeye hazırlanan ibrahim tatlıses haşinliğiyle yaklaşıyor? sırf şu ritüel yüzünden eppek arası yemeden önce ibrahim tatlıses bıyığı takmayı düşünüyorum. insan eppek arası gıdayı alırken bu kadar mı coşar arkadaş? o yüzden böyle subway mabwey gibi mekanlarda hiç huzur bulamıyorum. sandiviçiniz kaç santim olsun diyorlar, isyan edesim geliyor. sandiviçim 10 santim olsa ne olur, 75 inç olsa ne olur efendi, sen bana vahşileşmeden sandiviç nasıl yenir ondan bahset. kendisini sandiviç, dürüm ya da eppek arası bir gıdayı yerken vahşileşmiş hissetmeyenlere leydi gaga'nın sigaralı gözlüğünden yapacağım kendi elimle. şu an ağzımda 10 adet sigara var, hepsi eşit yansın diye yaktım koydum ağzıma. fakat son sigara zamlarından sonra gözlüğün maliyeti yükseldiği için sigaraların hepsi lodos denizcisi marka. marka sempatik ama tat bir garip, inşallah ölmem...