hesabın var mı? giriş yap

  • müziğini beğenmediği adamın hasta olmasına sevinecek ruh hastalarını ortaya çıkarmıştır.

    bir insanın içi ne kadar kötü olabilir?

  • bu adamlar o kadar teknolojik uzay gemisi yapmislar hala bi otobus gibi tutma yeri koymamislar, bi torpil yiyince cikan sarsilmada hoop diye cihazlara tutunuyolar, bigun biri kiracak navigasyon kolunu, kalacaklar uzayin ortasinda dimdizlak

  • bi keresinde kendi cep telefonumun üzerine yatmışım tabi farketmemişim, o da son aranan numara olan evin numarasını aramış, gittim açtım ev telefonunu hiç ses gelmedi ben de sapıktır diyip bi güzel küfrettim, sonra girsin ibneye diye telefonu açık bıraktım unutmuşum öle, yarım saat sonra bi arkadaşı cep telefonundan aramak için telefona baktığımda acı gerçeği öğrendim kendimden tiskindim...

    edit: yeni nesile açıklama yapma gereği hasıl olmuş. o yıllarda telefonlar tuşlu ve cep telefonundan ev telefonunu aramanın dakikası bir kaç milyon. öyle paket maket de alamıyorsun.

  • nedense devamini okuyayim rezilligine deginilmemis aciklama.

    ha bi de neymis entryleri teknik bir aksaklik yuzunden silemedik. ondan dolayi dakikada 2 tane silebiliyoruz. ay kiyamam serverlarin uf mu oldu .s..s.s.s ayda milyonlarca request alan site dayanamadi oyle mi?

    (bkz: biz de bunu yedik)

  • - hede: iyi günler efendim ben hede, hödö beyle görüşecektim.
    - sekreter: hı hı, bi saaniyeeeaa bekletceeem... (müzik çalmaya başlar)

    (30 saniye sonra müzik kesilir)

    - s: hede bey, hödö beyin telefonu meşgul. 10 dakika sonra tekrar arar mısınız?
    - h: benim telefonum kendisinde var, beni arattırabilirseniz memnun olurum.
    - s: siz ararsanız daha iyi olur efendim.
    - h: neden?
    - s: ben söylemeyi unutuyorum çünkü...
    - h: tıssss...*

  • memnuniyetle kabul ettiğim tanımlama..

    barbar, medeniyet* çarklarının dışında kalmayı becerip tü kaka edilen kavimlerin adıdır.. medeniyet, kapsayamadığı, tahakkümü altına alamadığı, kontrol edemediği, anlayamadığı için "vahşi, karanlık, kötü" manaları yüklemiştir barbar kelimesinin manaları içine.. ki bu manalar özünde büyük yanılgıdır..

    barbar kavimler kadar hayatı kavramış, dünyayla barışık ve gerektiği gibi yaşayan pek az medeniyet vardır.. aslında neden yumuşatıyorum ki.. medeniyet barbarlıkla aynı paralel düzlemde yürüyemeyecek kadar aşağı bir varlıktır.. serttir, hantaldır, yavaştır, refleksleri zayıftır.. barbarlığın uyum sağlama yeteneklerinden uzaktır..

    o yüzden de dünyayı kendine göre değiştirmeye kalkar..

    barbar ise uyum sağlar, parçası olur, içinde erir..

    medeniyete direnir barbar.. korkmaması medeniyeti şaşırtır.. çünkü kendi çelikten kollarına bakıp bakıp kibrinden ölür medeniyet.. aşağılık barbarların bu korkusuzluğu ve özünde nesine güvenerek bu çelikten kollara karşı durduğu medeniyet için bir muammadır..

    hasılı..

    barbar olmak iyidir.. aşağı yukarı birkaç asırdır içeriden ve dışarıdan bizi öğüten medeniyetin çarkları arasında aslımızı unutmuşuz gibi gelse de barbar kanımız hala kaynamakta..

    ama çok hantallaştık, göbek bağladık, ağırlaştık, tepkilerimiz zayıfladı.. medeni olduk..

    olsun varsın.. tüm bu medeni yaşama rağmen hala o güzel zamanlardan kalma adetler yaşamın içinde gizli..
    dikkatle bakarsak görürüz bu şimdi saymayacağım güzellikleri.. gözleriniz açık olsun ve lütfen keşfedin ve tadını çıkarın.. göbeğinize, yaşam tarzınıza bakıp üzülmeyin.. barbar kanı hala damarlarınızda.. ve zor anlarda çıkar böylesi kabiliyetler..

    tecrübeyle sabittir..

    encamında, o son anda bir kıvılcıma bakıyor her şey..
    yeter ki aslınızı unutmayın..

  • önce pişmanlık nedir onu iyice bir öğrenmek. yoo dostum, her hayıflanmanız pişmanlık değildir. günün birinde içine sine sine yapmış olduğun şey başka bir gün başına kabaklar patlattığında yaşadığın üzüntü de değildir pişmanlık.

    pişmanlık en başta kendinden ve yaptığın şeyden tiksinmeyi, alternatifleri reddedip kendini o hale bile isteye sokmuş olmanın getirdiği yabancılaşmayı içerir. hayatta üzülecek, baya bi kırılıp dökülecek, zaman zaman sürüneceksiniz, bunların kaçarı yok, ama pişmanlığın kaçarı var: içinize sinmeyen hiçbir şeyi çok büyük bir mecburiyetiniz, hayat memat meseleniz yoksa yapmayın.
    kişiyi en acıtan yabancılaşma kendine olandır, kendinizi yine ta kendinizden yıpranmış, ter kokmuş, yakası paçası kaymış bir tişört gibi çıkarıp atmak istemiyorsanız -işte pişmanlık tam olarak budur- yaptığınız her şey önce sizin içinize sinecek. ananızın, babanızın, kuzeninizin, komşuların, whatsapp kanka grubunuzun, iş yerindeki fatma'nın değil.

    her eyleminizde bir crush on durumu yaşayın, bu sadece aşk değil, iş, arkadaşlık, yeni bir kıyafet, gezilecek görülecek bir yer, eve alınacak bir koltuk da olabilir, ama ona tutulun.
    herkes akın akın evleniyor diye "benim bundan çocuğum olsa nasıl güzel olur" hissi yaratmayan biriyle evlenmeyin, herkes oraya gidiyor diye size çivili koltukta oturuyor hissi yaratacak yere gitmeyin, herkes alıyor diye "eve gitsem de şunu üzerimden fırlatıp atsam" diyeceğiniz o rahatsız bluzu almayın. herkes size "aaa biraz manyak galiba" diyor diye onların diliyle konuşmaya başlamayın. düşecek ama kalkacaksınız da, kimsenin yara izi bir başkasında sızlamaz, kaşınmaz, sadece uzaktan bakıp "acıyor olmalı" dersiniz, (burada yara ve iz kelimelerini yeni nesil ağlak edebiyatçılar gibi sadece aşk meşkle iniltili kullanmıyorum) sizin kendi yara izleriniz olsun yoksa öğrenemezsiniz, hem "yara izi yarayı açan kılıçtan daha etkilidir"* tecrübeyi gösterir. kendiniz olun ve sonunda batsanız da çıksanız da vurulmadığınız hiçbir şeyin peşinden gitmeyin, tercihlerinize laf söyleyen insanlara karşı mottonuz da şu olsun: "sa-na-ne a......."

  • beyler cok anlamiyoruz biz, ben de gec idrak ettim.

    siz yasini basini alip size göre garip davranan insanlara "kafayi yedi" gözüyle bakiyorsunuz. oysa özgürlesen onlar.

    adam yillarin tecrübesini yasamis, nice kaziklar yemis, ne ihanetler görmüs, ne cok sevinmis, deli gibi üzülmüs.

    hayatin öyle bir evresinde ki, sizin dünyanizi karartacak problemlere "sikkime kadar amk ahhaha" cekebilecek bir evresinde hayatin.

    samanizm güzel lan demis, saman olmus. kafasina uymazsa akp'ye de giydirir, cok da sikindeydi bu dakkadan sonra iceri girmek cikmak.

    siz yaslilarla bazen kafa buluyorsunuz burdan, yaslanabilmek inanilmaz büyük bir sans, saglikli yaslanabilmek muazzam bir hazinedir.

  • münasip ortamda olmadığımdan ötürü göz yaşlarımı kulaklarımdan akıtmama vesile bir tayyip erdoğan azarı.
    http://www.radikal.com.tr/…id=1083677&categoryid=77

    ülkeyi hepten lise müdürü gibi kontrolüne aldı sn. başbakan. istiklal marşı öncesi okula fırça basıyor gibi.

    "gülünecek bir şey varsa hep beraber güleriz" çıkışını bir sonraki toplantısına bırakmıştır diye düşünüyorum...

    "allah tebeşir fırlattı" :)

  • mmorpg dünyasına yepyeni bir soluk getireceğini düşündüğüm yeni bir devasa online oyun.

    irtica online oynamaya başlamanız için (ki ilk 20 günü de bedava) ilk önce kendinize bir sınıf seçmeniz gerekiyor.
    mürteci, nurcu, tarikatçı, yobaz ve neo-islamcı şimdilik seçebileceğiniz sınıflar arasında.

    yobaz, irtica online'da "tank" vazifesi gören, yani en ağır zırhları giyebilen sınıf. full-plate cübbe ve sarık giyebilen yobazlar partinin en önde gidip düşman laik birliklerini üzerine çekmekle sorumlu. giydiği kalın zırhlar sayesinde en az zararı alan yobazların başlıca silahları asaları olmakla beraber, bastonlarını da oldukça efektif bir şekilde kullanıp düşmanlarına korku salabilmekte ustalar. yaptıkları kombolarla yüksek aggro toplayan yobazlar, grubun diğer üyelerine zarar gelmesini önlemekte profosyoneller.

    nurcular ise irtica online'da spellcaster, yani ana büyü yapıcı sınıfları. giyebildikleri zırhlar çok sınırlı sayıda olsa da grubun gerisinde durup attıkları "nur topu" gibi büyülerle birden fazla düşmana zarar vererek partinin işini kolaylaştırdıkları gibi, açtıkları "town-portal" 'lar ile grubun üyelerini amerika başta olmak üzere bir çok yere de ışınlayabilmeleriyle oldukça önem kazanmış bir sınıf. en kritik zamanlarda ise ışık evlerinden summon edebildikleri yandaşlarla gruba tarifsiz avantajlar da kazandırdıkları için varlıkları çok kritik.

    mürteciler irtica online'ın görünmez olma, rakibi arkadan vurma, düşmanın elini kolunu bağlama ve kapalı kapıları açma konusunda profosyonelleşmiş sınıfı. yobazlar kadar ağır zırhlar giyemeseler de, yeşil hırkalarıyla kendilerini savunabilecekleri kadar korumaya sahipler. tespihleriyle düşmanın arkasından gerçekleştirdikleri ölümcül kombolarla onları etkisiz hale getirip daha fazla zarar almalarını sağlayabilmeleriyle fark yaratmadalar. tüm bu özellikleri onları pvp'de ölümcül düşmanlara dönüştürmekte.

    tarikatçiler ise irtica online'da bir grubun olmazsa olmazları. zarar görmüş grup üyelerini iyileştirmekle beraber, yaptıkları büyülerle grubun gücüne güç katmalarıyla beğeni toplamaktalar. grubun maddi çıkarlarını da gözeten tarikatçiler, herhangi bir düşman saldırısında yobazların hemen arkasında onlara destek vererek partinin uzun vadede çıkarlarını korumalarıyla irtica online'ın belki de en önemli yerini doldurmaktalar.

    neo-islamcılar her sınıfın özelliklerine sahip olmakla beraber, hiçbir konuda onlar kadar ustalaşmış sayılmazlar. shapeshift, yani şekil değiştirme yetenekleriyle bazen yobazlar gibi korumacı, nurcular gibi büyücü, mürteciler gibi görünmez, ve tarikatçiler gibi de iyileştirici yeteneklere sahip olabilmekteler. kendi başlarına görev yapmada çok yönlülüklerinin tüm avantajlarını kullanan neo-islamcılar giyebildikleri hafif zırhlarla yobazlar kadar olmasa da kendilerini koruyabilmekteler. savundukları savlarla ortalığı bulandırmakta da usta olan neolar, laik tarafın korkulu rüyaları. nurcular gibi aoe* büyülerine sahip olmasalar da, "türban polemiği" gibi ustaca hazırlanmış söylemlerle düşmanlarının kafalarını karıştırmalarıyle diğer sınıflara ettikleri yardımlar tartışılmaz.

    irtica online özetle böyle bir oyun. neden bilmem ama bana epey bağımlılık yapacakmış gibi geliyor...