hesabın var mı? giriş yap

  • toplasan 3 bornoz 2 nevresim 2 kırlent var o mağazada, bunu kaldıramıyorsanız eğer boşanın, çünkü daha bunun mango'su, zara'sı var. bahçelievler mango önünde bekleyen erkekler arasından 5 adet müzik grubu, 3 adet halı saha turnuvası çıktı, bazılarımız bir araya gelip tekstil işine girdik sırf bu zulm bitsin diye. adamlar mağazanın yanına banka açtılar beklerken sıkıntıdan hisse alıp satanlar broker oldu orada. zaman geçsin diye park eden arabalara yardımcı olayım derken değnekçi olanlar var.

  • burdur antalya karayolu üzerinde bulunan bu mağara burdura 10 km uzaklıkta bulunmakla beraber türkiye'de gösteriye yani turizme açılan ilk mağara unvanını da elinde taşır.

    mağara tarihçi ve yazar olan osman koçıbay’ın araştırmalarına göre ilk defa moruk dayı lakaplı mustafa koçay tarafından 6 mayıs 1931 yılında keşfedilmiştir. ilk keşifte mağara içerisinde 117 metre gidilmiştir ve içinde göller bulunduğu anlaşılmıştır.

    daha sonra yıllar 1952'yi gösterdiğinde prof. dr. temuçin aygen tarafından tekrar ve bu sefer bilimsel çalışmalar eşliğinde keşfedilmiştir. 1965 yılına kadar çalışmalar sürmüş ve daha sonrasında mağara turizme açılmıştır. mağarada yapılan son çalışmalarda mağaranın uzunluğunun 8 bin 350 metre olduğu tespit edilmiş ve türkiye’nin haritalanmış en uzun mağarası olduğu tescil edilmiştir.

    tabi mağara bu kadar uzun olmasına rağmen gezilebilen alanın 330 metredir. bu 330 metre içinde tam 9 adet göl bulunur(en azından ben çocukken öyleydi yanlış sondaj çalışmaları ve tarım alanlarının yanlış sulaması sonucu artık yoklar) başlıca gölleri gezi parkurunun en sonunda bulunan büyük göl(en son ziyaretimde büyük göl hala durmaktaydı), başta bulunan dilek gölü(para atıp bir çok dilek dilemiştim) ve orta bölümde bulunan gazlı göldür. mağara içindeki kayaçlar bölgede en çok bulunan kireç taşından oluşur ayrıca mağara içinde 1 metrelik uzunluğa 10.000 ile 15.000 yılda oluştuğu tahmin edilen sarkıt ve dikitler bulunmaktadır ve bazılarının 4 metre boyda oldukları bilinmektedir(genel olarak böyle şeylerin değerini bilmeyen bir millet olduğumuzdan bir çoğuna zarar verip yazılar yazılmıştır)

    neyse mağara ile ilgili bir efsanede mevcuttur. efsaneye göre sagalassos(burdurda bulunan bir antik kenttir mutlaka gezin derim) kentinin kalbur üstü ailelerinin başında gelen titus flavius severianus neon kızı asume’yi kendileri gibi soylu bir ailenin oğluyla evlendirmiştir. fakat yeni evliler bkavga gürültü içindelerdir. bunun üzerine titus flavius severianus neon, kızı ve damadını cezalandırmak için onları insuyu mağarasının en uzak yerine hapsettirir ve yanlarına yiyecek, içecek dahil olmak üzere hiçbir şey vermez. asume ve eşi zamanla mağaranın içinde bulunan göldeki şifalı sudan içerek hayatta kalırlar ve bu esnada da birbirlerini sevmeye başlarlar.

    sonra o kadar birbirlerini severler ki ruhları parlak bir yıldız gibi parlamaya başlar, içlerindeki pür sevgiden oluşan bu ışık sayesinde çıkış yolunu bularak mağaradan çıkarlar. işte o gün bugündür mağarayı ziyaret eden çiftler hiç ayrılmayacaktır. son*

    büyük göl
    görsel-1
    görsel-2
    görsel-3
    görsel-4
    görsel-5
    görsel-6
    görsel-7

  • mercedes benz bayii vardı bizim orada. heralde mercedes benzerleri yazmak istiyorlar ama tabelaya sığmadı diye düşünüyordum. amcaya "mercedes gibi" yazarsanız sığar demiştim. anlamadı salaklar.

  • benim bir evliliğim vardı; aslında dünya tatlısı bir kadının birlikteliğimizin uzun bir döneminde beni gerçekten çok sevdiği, gözümün içine aşkla baktığı tutku dolu bir şeydi. nasıl bu kadar şanslı olabildiğime inanamazdım.

    birbirimizin bedeninde yaşardık biz. sabaha kadar hiç ayrılmadan sarılarak uyuyan insanlardık. aslında hep kolum ağrır ve uyuşurdu ama ben çekmezdim hiç, çekmek aklıma bile gelmezdi. keyif alırdım bundan. televizyon izlerken bile neredeyse benim üstümde yatardı mesela, bana sarılmadan film izlemeyi reddederdi. tek başına yatağa gitmezdi hiç, hatta ne zaman uykum yok desem gerekirse kavga çıkarır bir şekilde beni o yatağa getirirdi, uyuyamazdı bensiz. uyumadan önce kafa kafaya verirdik, benim verdiğim nefesi o alırdı, onun verdiği nefesi ben alırdım. birbirimizin nefesi olurduk.

    benim bir evliliğim vardı; sabahları işe hep geç kalırdık. tüm gece sarılıp uyuduktan sonra çıkamazdık yataktan bir türlü, öyle tatlı gelirdi ki ayrılamazdık. sonra işe geç kalacağız diye panikler kavga etmeye başlardık. ben kavgadan dolayı gergin görünürdüm ama içten içe hep gülümserdim bu yüzden, fark etmezdi. panikti zaten hep, hemen heyecanlanır ve acele edeceğim diye daha fazla vakit kaybederdi.

    benim bir evliliğim vardı; eşim olmadan bir şey yaptığımda veya bir yere gittiğimde eksik hissederdim. o yanımda olmadığında geri kalan her şey eksik kalırdı, tat vermezdi. mutlu olabilmenin ön şartıydı benim için; dünyanın en eğlenceli şeyi bile onsuz yetersiz kalırdı. tamamlayıcı parçam, diğer yarımdı benim.

    benim bir evliliğim vardı; öyle güvenirdim ki ona. ne sevgisi ne de sadakati için o uzun yıllar boyunca bir an bile şüphelenmedim. o da bilirdi beni, gözümüz arkada kalmazdı hiç. zaten benim için dünyanın en güzel kadınıydı, fiziksel kusurları o kadar tatlı gelirdi ki bana, kepçe kulaklarına aşıktım mesela anlamazdı.

    benim bir evliliğim vardı; sorumluluk paylaşabildiğimizde birlikte bir şeyler yapmaktan çok zevk alırdık. kavgalı olmadığımız zamanlarda mutfağa birlikte girer harikalar yaratırdık mesela. temizlik konusunda çok kavga ederdik ama; beğenemezdi bir türlü.

    benim bir evliliğim vardı; şu hayattaki en büyük zevkim onun neşeli olduğunu görmekti. "ceylan gibi sektiğinde.." derdim ona, işte o zaman dünyalar benim oluyor. o neşeli olduğunda yaşadığımı hissederdim, onun neşesi kadar mutlu edemedi hiçbir şey beni tüm hayatım boyunca.

    benim bir evliliğim vardı; babamı kaybettiğimde limanım olmuştu benim eşim. bu kadar zaman geçti, hala sadece onun yanında ağlayabildim mesela. artık babam için ağlayamıyorum tek başıma.. "büyük adam" olmak zorunda hissetmediğim tek yerdi onun kolları. benimle birlikte ağladığında hafiflerdi acım. güvenirdim ona.

    bunlar sadece bir kısmı, daha binlerce güzel şey anlatabilirim. biz bir zamanlar birbirimizi gerçekten çok sevdik. iki değil, bir kişiydik. birbirimizin nefesiydik.

    ama benim evliliğim yukarıdakiler gibi mükemmel şeylerden ibaret değildi. bir zaman sonra çok kötülük ettik birbirimize. kavga ettiğimizde çok kırdık birbirimizi, utanılacak şeyler yaptık ve söyledik. egolarımız ve intikamlarımız önüne geçti sevgimizin. en sonunda kötülüğün sevgiden bile güçlü olduğunu öğrendik. güzel şeyler önemsizleşti, elimizde kin kaldı sadece. faturalar kesmeye başladık birbirimize.

    en temiz duygularla seven, gerçekten birbirine aşık iki insandık bir zamanlar ve ne yapıp edip bunu mahvetmeyi başardık. artık sebepler, gerekçeler ve bahaneler önemli değil. acı gerçek şu ki; her şeye rağmen kaybettik. artık "eş" değiliz, birbirimize nefes değiliz, yabancılaşmaya başladık. sonunda anladım ki artık beni sevmekten vazgeçmiş. canı sağ olsun; insan isteyerek aşık olmuyor ki isteyerek bundan vazgeçsin, kimsenin elinde değil.

    itiraf kısmı ise şu; ben öyle sevmişim ve öyle güvenmişim ki onun beni sevmekten vazgeçtiği, nefeslerimizin birbirimize ait olmadığı bir senaryoyu aklımın ucuna bile getirmemişim hayatım boyunca. şu anda hiç tecrübe etmediğim, daha önce aklımdan hiç geçmeyen bir şeyi yaşıyorum. çocukluğumuzdan beri, insanın aşık olabileceği ilk yaşından beri seviyorduk biz birbirimizi, var mı ötesi?

    ama işte sonunda anladım ki öyle veya böyle, şu veya bu sebeple; uzun uzun anlattığım bu kadın artık bana ait değil. benim bildiğim, özlediğim ve sevdiğim kadın; şu anda aynı isimle tek başına nefes alabilen kadınla aynı kişi değil. benim eşim, bana ait olan nefesim ölmüş.

    boşanmaya karar verdiğimizde değil; boşanmamızın onun için üzücü değil bilakis heyecan verici bir şey olduğunu hissettiğimde anladım. benim düşündüğümden çok daha önce benden vazgeçtiğini, son zamanlarımızda birlikteyken bile aslında benden ayrılmış olduğunu, gözünün artık bana değil dışarıya baktığını, beni nefesi olarak değil de sadece aşılması gereken bir engel olarak gördüğünü, kendini başka insanların yanında hayal ettiğini ve yeni insanlar, yeni heyecanlar için heveslendiğini görünce anladım.

    kabullendim, bitti.