hesabın var mı? giriş yap

  • (...) alinti yapilirken yapilan atlamalarda vs. kullanilan uc noktayi gectim.

    biz, sanki bu uc noktayi koydugumuz cumleyi biraz "derin" zannediyor olabiliriz...
    veya belki de devrik cumlelerdir bu uc noktayi anlamli kilan; siirsel yapan...

    ama sadece beni mi gicik eder acaba bu uc noktayi her bokun sonuna koyan insanlar...

    son olarak demek isterim ki; beslenme cantamda otlu peynir kokusuydu babam...

  • rüyamda galatasaray formalı sırtı bana doğru dönük bir futbolcu gördüm

    -zlatan diye bağırdım

    - ben necati dedi.

  • bu konuda zamanında çok yazıldı çizildi, neden şimdi hortladı bilmiyorum ama:

    nokia, 1990'ların sonlarında işletim sistemi olarak symbian'ı seçti. 9210 communicator ve 7650 gibi cihazları hedefliyorlardı. 8 megabayt ram ve 4 megabayt diske sahip cihazlardı bunlar. linux, bu spesifikasyonlar için uygun değildi. windows ce vardı ama o da işe yarar bir opsiyon değildi. bu yüzden nokia için tek geriye kalan seçim symbian'dı. aslında symbian dediğimiz şey, psion epoc os idi.

    7650 üzerinde kendim zamanında uygulama geliştirmeye çalışmıştım. çin işkencesi gibi bir şeydi. çünkü psion, rom üzerinde çalışan uygulamalar, pil destekli ram ve siyah beyaz ekran için tasarlanmıştı. 7650 gibi bir cihaz için, üçüncü kullanıcıların uygulama yürütmesi için, flash bellekten, ram'a geçirmek gibi, performans öldüren adımlar gerektiriyordu.

    sonra n95 gibi renkli ekranlı cihaz çıktı. uygulama geliştirmek hala imkansız gibi bir şeydi. yani mümkündü ama symbian'ın sunduğu bir platform ve api olarak ortada hiç bir şey yok sayılırdı.

    tam bunlar olurken, apple çok daha iyi teknik spesifikasyonları olan iphone 1 çıkardı 2007 yılında. içinde 128mb ram, 16gb flash hafıza, gerçek bir cpu ve gpu, 18bit renkli dokunmatik ekran... ve en büyük farkı, tamamen bu cihaza göre tasarlanmış bir işletim sistemi. hem de, üçüncü kullanıcılarda uygulama geliştirmeye temelden uygun.

    iphone lansmanına nokia yönetimin verdiği ilk tepki hakkında çeşitli spekülasyonlar döndü. bunlardan biri: iphone çıkar çıkmaz yönetim kurulu toplantısına gönderilir. orada tüm yöneticiler, toplantıda beraber açarlar paketi. ciddi bir rakip olmadığını, fiyatının çok yüksek olduğu sonucuna varırlar. bu yüzden ufak bir pazar payı alacağını, nokia'nın pazar lideri kalacağını düşünürler. başka bir hikayeye göre, benzer bir cihazı ne kadar sürede piyasaya çıkarabileceklerini sorar genel müdür. cevap olarak: zaten çok benzer bir cihazın prototip aşamasında olduğu, çok kısa zamanda isterlerse çıkarabileceklerini söyler mobil cihaz departmanı yöneticisi.

    sonraki senelerde durumun vahameti adım adım belli olur ve o çok büyük mesafe üstünlük hızlıca yok olup, yerini yetişme yarışmasına bırakır. özellikle işletim sistemi konusu nokia'nın sandığından çok daha büyük bir problemi olduğu çok geç anlaşılır.

    symbian'ın olmayacağı anlaşılınca, meego'a odaklandılar ama o da bir türlü rekabet edebilecek bir son kullanıcı deneyimi veremedi. sürekli, önümüzdeki bir kaç aya problemleri çözeceğiz, release edeceğiz diye oyalandı tüm şirket, senelerce.

    kısaca, işletim sistemi veya daha geniş söylemek gerekirse, yazılım tamamen hafife alındı. gerekli ve gerçekçi bir vizyon geliştiremediler.

    hala bir çok şirket bu kafada. alırız işe 50-100 yazılımcı, veririz paralarını, kafalarına vura vura yaptırırız mantığında. ama mesela meego takımı belli bir noktada 2000 kişi ile çalışmaktaydı. nokia'nın elinde çok imkan vardı ve teknoloji konusunda deneyimli ve başarılı yönetimi ve çalışanları vardı. buna rağmen önleyemediler. çünkü yazılım sanıldığının aksine, gerçekten vizyon gerektiren bir alan.

  • tek başına tüm siyasilerden daha fazla faydası olmuştur. ilk günden beri doğru soruları sordu. tüm türkiyenin güvenilecek tek adres olarak gösterdiği bir kuruluşun sizin gibilerin bu kadar zoruna gitmesi bile ne kadar doğru işler yaptığının ispatıdır.

    edit: bir çaylak kardeşimizin tespitini de ekliyorum.

    “80 metrekupluk tırlar yaklaşık 100-120 bin su alabilir (500 ml lik) . 1350 sayısı, komedi.”

  • imparator i. justinianus'un emriyle inşa edilen müthiş yapı. (bkz: kubbeli bazilika)

    justinianus tahta çıkarken böylesine muhteşem bir yapıyı inşa ettirmeyi düşünüyor muydu yahut onu bu yapıyı inşa ettirmeye iten sebep neydi? bu konuyu biraz irdeleyeyim:

    6. asra girildiğinde bizans imparatorluğu'nda iktidar uzun süredir leo hanedanının elindeydi. tarihler 9 temmuz 518'i gösterdiğinde imparator i. anastasius'un veliahtsız ölümüyle tahta kimin çıkacağı sorunu doğmuştu. bu kriz esnasında köylülükten gelip, saray muhafız komutanlığına kadar yükselen justinus tahta oturmuştu. böylelikle imparatorlukta jüstinyen hanedanının devri başlamıştı.

    alt tabakadan gelen birinin iktidarı elinde tutması bazı kesimleri fazlasıyla rahatsız etmekteydi. en başta da eski hanedan üyelerini. bu hanedan üyelerinden bir tanesi prenses anicia iuliana'ydı. kendisi batı roma imparatoru olybrius'un kızıydı. anne tarafından dedesi de iii. valentinianus idi. kendisi hem batı roma'ya hükmetmiş valentinianus hanedanına hem de doğu roma'ya hükmetmiş theodosius hanedanına mensuptu. yani devrin en önde gelen soylularından biriydi. ihtiraslı bir kişiliğe sahipti. 512 senesinde anastasius'u devirip kocasını imparator yapmaya çalışmışsa da başarılı olamamıştı. papayla olan mektuplaşmaları, devrin bir eserinde imparatoriçe gibi tasvir edilmesi siyasi gücünün en önemli göstergelerindendir. görsel

    prenses, 524 yılında gücünü ve asaletini sergilemek maksadıyla theodosius forumu civarına büyük bir bazilika inşa ettirmeye karar verdi. üç yılın sonunda da o zamana kadarki en muhteşem, en gösterişli yapı ortaya çıktı. devrin ilk kubbeli bazilikasıydı bu ve süleyman mabedi'ni örnek alarak inşa edilmişti. aziz polyeuktos kilisesi prenses bu eşsiz yapıya yazıt* da kondurmuştu. yazıtta bazilikanın inşa sürecinden, bazilikanın banisi olan kendisinden ve kendisinin soyunun gücünden, şanından, şöhretinden bahsediliyordu. yazıtta yer alan bir bölüm şu anki konumuz açısından oldukça önemli. o bölüm: ''bir tek o, tanrı'ya bir ev hediye ederek şöhret olan süleyman'ın bilgeliğini aşmış ve zeminden yıldızlara, doğudan batıya her iki taraftaki gün ışığı ile parlayarak kendini genişleten tanrı evi ile zamanın sesi olmuştur.'' görüldüğü üzere bu bölümde prensesin bu görkemli yapıyı inşa ettirerek kral süleyman'ı geçtiği vurgulanmak istenmiştir.

    bazilikanın inşasına başlandığı dönemde justinus tahttaydı. inşaatın bittiği ve bazilikanın açıldığı 527 senesindeyse i. justinianus tahta geçmişti. yani imparatorluk yönetimi artık resmen jüstinyen hanedanındaydı. prenses bunu kabullenemiyordu. itibarını, soyluluğunu vurgulamak için de böylesine muhteşem bir yapıyı inşa ettirmeye başvurmuştu. böylelikle mevcut imparatorun ve ailesinin itibarını sarsacak, tüm dünyaya yönetimde olmayı hak eden asıl ailenin kendi ailesi olduğunu gösterecekti. kısacası bu bazilika ve yazıtı justinianus'a açık bir meydan okumaydı.

    justinianus'un bu gelişmelere ne denli öfkelendiğini tahmin etmemek mümkün değil. bir imparatorun dışında, özellikle de bir kadın, nasıl devrin en büyük bazilikasını inşa ettirebilirdi? prenses bazilikanın açılışından bir sene sonra hayatını kaybetti. fakat oğlu nika ayaklanması (532) esnasında suçlu bulunup sürgüne gönderildi. bu sürgün justinianus'un intikam için attığı ilk adımdı. prensesin ailesinin itibarını zedelemeyi başarmıştı. ayaklanma esnasında prensesin bazilikası da şehrin ikinci ayasofya kilisesi de fazlasıyla hasar görmüştü. bu gelişmeler justinianus'u ayasofya'nın inşası kararını almaya iten gelişmeler oldu. ayaklanma sona erdikten kısa bir süre sonra, imparatorluğun en önemli mimarlarını daha önce görülmemiş büyüklükte bir bazilika yapmaları için görevlendirdi.

    5 yıllık bir inşaatın sonunda ayasofya ortaya çıkmış oldu. açılışı büyük bir törenle yapıldı. bu açılış esnasında imparatorun; ''süleyman seni geçtim'' diye bağırdığı söylenir. fakat imparator burada sahiden süleyman'a mı seslendi, yoksa kendisine süleyman üzerinden meydan okuyan anicia iuliana'ya mı seslendi? kim bilir? :)

    son olarak;
    aziz polyeuktos kilisesi varlığını 13. asra kadar sürdürebildi. kalıntıları için: link
    ayasofya ise tüm ihtişamıyla yıllara meydan okumaya ediyor.

    kaynaklar:
    + dilek maktal canko - ''bizans prensesi anikia ıuliana'nın baniliği ve aziz polyeuktos kilisesi'' - mimarlık ve yaşam dergisi - cilt: 2, sayı: 1.
    + nevra necipoğlu - ''anikia ıuliana'' - dünden bugüne istanbul ansiklopedisi - kültür bakanlığı ve tarih vakfı yayını.
    + elif naz şengün - ''anicia iuliana'' - gorgon dergisi - sayı: 2.