hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: isyan marşı) diye bir şey olduğunu keşfetmemi sağlayan, göztepe' nin yıllar sonra 1. lige çıkması ile sonuçlanan 2017 play-off finali maçı. (evet 1. lig kardeşim)

    ben bu kadar etkileyici, epik bir marş daha duymadım. marşın başlığındaki videonun tarihi 2006. bu insanlar minimum 11 yıldır "ıssız kuytu köşelerden döneceğiz" diye o efsane beste eşliğinde bağırıyorsa dönmelerinden daha doğal bir şey olamazdı herhalde.
    yeni türkiye' de neden bazı marşların bazılarına alerji yaptığının da bir delili olsa gerek bu.

  • küçüklüğümden beri, içindeki mikropların ölmesi için kaynatıldığı söylenirdi.

    "e o zaman biz o ölen mikropların cesetlerini de birlikte içiyoruz?" sorusunu akla getiren durumdur.

  • sabahları, burnunuzun dibine kadar sokulduktan sonra gözlerinizin içine bakarak "baba uyandık mı? " diye soran üç buçuk yaşında sarı kafalı bir oğlan çocuğu.

    ardından "henüz uyanmadık oğlum" deyip, yarım saat daha sarılarak uyumak; hayattaki küçük mutlulukların en değerli bonusu.

  • bazılarının çok güçlü oldular diye şikayet ettiği, bazılarının ligin keyfi kalmadı dediği golden state warriors nasıl mı kuruldu 2012 yılında playoff bile yapamayan takım nasıl oldu da son 3 sezonda 3 final ve 2 şampiyonluk gördü?

    warriors nba'in draft sistemini kusursuz bir şekilde kullandı. bildiğiniz gibi draft sisteminde en zayıf takım en potansiyelli genç oyuncuları draft havuzundan öncelikli seçme şansına sahip oluyordu.

    2009 draft'ında stephen curry'i tyreke evans, ricky rubio, jonny flynn gibi isimlerin arkasından 7. sırada seçti.

    2011 draft'ında klay thompson'u derrick williams, enes kanter, jan vesely, jimmer fredette gibi isimlerin arkasından 11. sırada seçti. aynı draftta 1 ve 4 numara seçim şanslarını elinde bulunduran cavaliers, 1. sıradan kyrie ve 4. sıradan tristan thompson'u seçti.

    2012 draft'ında draymond green'i adı sanı duyulmamış birçok nba oyuncusunun arkasından 35. sırada seçerken, cavaliers da 4. sıra seçim hakkını dion waiters ile heba ediyordu.

    2013 draft'ında 1. sıra seçim hakkını elinde bulunduran cavaliers anthony bennett'i seçerken, giannis antetokounmpo, c.j. mccollum, rudy gobert gibi isimler çok daha arka sıralardan seçildiler.

    golden state warriors'un kusursuz draft seçim hakları onlara, curry, klay ve draymond gibi isimler henüz çaylak kontratındayken başarılı olma şansı sundu. benchlerini de ıguodala, shaun livingston gibi tecrübeli ve pozisyonlarında fiziksel üstünlüğü bulunan oyunculardan oluşturup mükemmel bir kadro mühendisliği örneği ile altın şehir 'altın jenerasyonu' yakaladı. benzer bir yapıyı westbrook, harden, durant ile thunder da yakalamış ama yanlış kararlar bu kadronun dağılmasına neden olmuştu.

    nba'deki maaş bütçesinin anormal artışı sayesinde de kevin durant gibi bir süperstarı kadrolarına katabildiler. bu işin birazcık da olsa şanslı tarafı. ama golden state warriors, örneğin cavaliers'tan çok daha geriden seçim haklarına sahip olmasına rağmen, nokta atışı seçimler ile bu kusursuz kadro iskeletini oluşturdu. kısacası, şuan gelen başarılar 2009'da stephen curry'nin seçimi ile temeli atılan bir rebuilding (yeniden yapılanma) sürecinin sonucu

  • acilen kedilerime onlar tarafından ödüllendirilmek istemediğimi, mamaları karşılıksız verdiğimi anlatmam gerekiyor sayın kediciler. ben kediden anlamam, köpekten anlarım. köpeğe hayır derim mesela, ödüllendirmez. ancak kedi konusunda ne yapacağımı bilmiyorum. hatta ödüllendirildiğimi anlamam bile aylar sürdü bak, o kadar yabancıyım kedi milletine. beynim bir türlü basmıyor.

    şincik, benim 5-6 tane kedim vardı. bu sayı çok diye başta bayağı söylendim. ben bakmam, istemem, vermiyorum mama cart curt diye. sonra bir baktım meğerse 14-15 kedim varmış! aynı renkte olanları ayırt edemeyişimi fırsat bilen üçkağıtçılar sırayla ortaya çıkmak sureti ile beni kandırdılar. zaten hiç doymuyor oluşlarından şüphelenmem lazımdı. yav diyorum kuş kadar mideleri var, 15 kg mamayı anında bitiriyorlar. yine de kötü düşünmedim, yakıyorlardır, koşuyor garibanlar dedim. duygularımla oynadılar. ta ki mama vermeyi unuttuğum güne kadar. ertesi gün mamayı bir döktüm, her yerden kedi yağdı. sağa bakıyorum benim şişko sarı, sola bakıyorum benim şişko sarı. zaten o sarının huyunun hep değişiyor olmasından da şüphelenmeliydim ama işte hep iyi niyetimden hep :( neyse sonuçta sürüsüne bereket kedim var.

    bir gün mutfak penceresinin önünde, bahçede, ölmüş bir fare gördüm. aha dedim, kedilerim eve girmeye çalışan bir fareyi yakalamış. fareye üzüldüm çünkü ben üzülmek için yaratılmıştım ama yine de kedilerin evi koruması hoşuma gitti. ödül olarak verdiğim mama miktarını artırdım. çalışın aslanlarım dedim. sonra yine mutfak penceresinin önüne bir koyun bacağı geldi:( gittikçe bir korku filminin içinde yaşamaya başlar oldum. evi koyun bacaklarından korudukları için de teşekkür edebilirdim ama biraz saçma geldi ne bileyim. zavallı koyun bacağı bana ne yapabilirdi ki? heveslerini kırmamak için bunu yüzlerine vurmadım. olur öyle dedim.

    bu arada kedilerimin mamasını mutfak penceresinden veriyordum. sonra kapının oradan vermeye başladım çünkü mamalar girişte duruyordu ve böylesi daha kolaydı. ayrıca uzun uğraşlar sonucu o ölmüş fare ve koyun bacağını da atmıştım, ardından da ptsd tedavisine başladım, sizlere acıdığım için onları atarken hissettiklerimi yazmıyorum. his derken neyle tutarsan tut bedenleri böyle, tamam anlatmıyorum.

    neyse, sonra kapının oraya başka bir ölmüş fare geldi. bu kez fare kendi geldi ölük ölük. ve tombişti, diğer ölük fare değildi. ertesi gün de aynı kapının önüne tombiş koyun bacağı geldi:( bilmiyorum kayaları birleştirebildiniz mi ama farelerin ve bacakların her seferinde benim mama verdiğim yerden eve girmeye çalışmaları çok mümkün değil gibiydi. kedilerim beni ödüllendiriyordu:( nolur beni kurtarın, sözün özü bu. bahçede çok sevdiğim ve köpeklerimi delirten kirpim var, ödül olarak onu getirirlerse ya? kirpime savunma sanatlarını öğretmek istiyorum çünkü dikenleri sivri ve sert değil. geçen gün büyük köpeğim onu ağzına almış gezdiriyordu kirpime hiçbir şey olmadı. köpeğime de. tabii ki köpeğin kirpiyi aldığını fark etmedik yoksam izin verir miyiz ya neyse işte. eve gitmiycem ben karar aldım şu an. kesin kapının önünde ölük bir şey olacak:(

    ben geldim: kedilerimi göstereceğim. burada soldaki şişko sarı kedim, sağdaki ise şişko sarı kedim. tabii iki gün önce bu kediler böyle değildi. soldaki şişko sarı resmen gitmiş yüzünü gözünü patilerini beyaza boyamış ama neyse, bir şey demiyorum. böyle boyanmış halini dedem de ayırt eder. nasıl boyamış ya, hayret bir vaka. bu da diğer sarı kedim, boyanmamış olan. sabahın köründe çektim fotoları ve otur dedim bekle dedim hiç dinlemediler. insan güceniyor. sonra şu fotoyu gördüm. sağdaki ne:( önce ayakkabım sandım ama öyle tüylü ve yumuşak ayakkabım yok. kedi mi bu, kediyse benim öyle kedim yok:( kirpim desek hiç değil çünkü kirpim toparlak ve tek renk, gri. tilki de olamaz, tilki olsa kedilerimi yerdi. kesin karıncayiyen bu çünkü karıncayiyen hiç görmedim, demek ki gözüm algılamadı sabah sabah. aa karıncayiyenim oldu bahçede, yaşasın be, ismi guido olsun. guido salvadora.