hesabın var mı? giriş yap

  • sesi olmayan harftir. telaffuzu şu şekillerde olur:

    1) hece sonunda veya kelime sonundaysa ğ'den önce gelen ünlü uzatılır. ( örnekleri fonetik alfabeyle vermek isterdim ama mümkün olmadığından yine harfle yazıyorum.)
    örnek: dağdan: daadan, sığ: sıı

    ama ğ'den sonra ön ünlü ( ince ünlü/ i,e,ü,ö) varsa, damaksıl kayıcı yani "y" sesi ğ'nin yerini alır.
    örnek: eğlen: eylen

    2) iki aynı ünlü arasında ise hiçbir harf duyulmaz.
    örnek: sığınak: sıınak, uğur: uur

    3)eğer bu iki aynı ünlü ön ünlü (ince ünlü/i,e,ü,ö) ise yine "y" sesi duyulur.
    örnek: düğün: düyün

    4)iki yuvarlak ünlü yahut bir yuvarlak ünlü ve biz düz ünlü arasında ise genellikle duyulmaz, bazen çift dudaksıl akıcı bir ünsüz ( bu bir tür w sesidir. dudakların ortası açık, yanları hafif kapalı, dudaklar dişlere temas etmeden söylenen "v" benzeri bir sestir.
    örnek: soğuk: souk, soğan: soan / "bazen duyulur" dediğim diğer sesi harf olarak ifade etmem mümkün değil.

    5)'a+ğ+ı' seslerinin ard arda sıralandığı kelimelerde ya "a" sesi uzatılır, "ı" sesi hiç söylenmez yahut da 'ğ' sesinin yerine hiçbir ses gelmez
    örnek: ağır: aır, sağır: saır / ağır: aar, sağır: saar

    6) ı+ğ+a sıralamasında "ı" sesinden sonra hemen "a" sesi duyulur. ğ harfini karşılayan bir ses yoktur
    örnek: sığan: sıan

    7) ğ harfi, e ve i seslerinin arasında ise duyulmayabilir yahut "y" sesi duyulur.
    örnek: değil: deyil, diğer: diyer / deil, dier

    bir de bu durumda 'değil'e özel bir söyleniş var orada da "i" sesi uzuyor. değil: diil

    kaynak: göksel, a. and c. kerslake 2005. turkish: a comprehensive grammar, london: routledge

    -

    edit:

    varlığının sebebi türkçede eskiden var olup şu anda var olmayan artdamaksıl bir sestir.
    varlığının kanıtı ve sesi etkilediğini gösteren nokta da şudur:

    ğ ile biten bir kelimeye ünlü ile başlayan bir ek gelirse, araya bir ünsüz girmez.
    örnek: ağrı dağ-ı

    eğer ğ ünsüz bir harfmiş gibi davranmasa, o halde ağrı [daası] dememiz gerekirdi. ama böyle denmediği için ğ sesini bazen ünsüz gibi algılamış olduğumuz ortaya çıkıyor.

    (bkz: #21949963)

  • başımdan geçen bu olay sizler için bi mistik gizemli doğaüstü olay olarak gözükmeyebilir buna katılıyorum ama benim için gerçekten doğaüstü olan bir olaydır.

    sene 1996 kars/kağızman

    peder emekli astsubay. 96 da görevi sebebiyle kars ın kağızman ilçesinde oturuyoruz ve ilkokul 2 ye gidiyorum. oturduğumuz askeri lojmanın içerisinde ufak bir karakol var 8-10 tane asker mevcut. lojmanın bahçesi yani oyun alanımız aynı zamanda askerlerin eğitim alanı. askerlerle birlikte koşar onlarla şınav çekmeye çalışır yemekhanede yemek filan yerdik.

    nese yine eğitim günlerinden birinde bende kenarda oturmuş izliyordum asker abilerimizi. uzman çavuş sordu askere olum doğru nişan nedir söyle bakalım diye. asker başı önde susuyordu. bilmediğini gören uzman çavuş cumartesiye kadar ezberliyorsun dedi bende atladım bende ezberleyim mi komutanım diye uzman çavuş bana dönerek tamam sende ezberle. eğer ezberlersen sana gofret alacam dedi ve elime askerin el kitapcığını tutuşturdu.

    kitapta doğru nişan için aynen şunlar yazılıydı: "gözden,gezden,arpacığın silme tepesinden,hedefin alt kenarı orta noktasından alınan nişana doğru nişan denir".

    bu cümleyi yemeden içmeden cumartesine kadar ezberledim. nese cumartesi geldi çok heyecanlıyım. uzman çavuş geldiğinde komutanım doğru nişanı ezberleyecektik diyerek aynı ortaokulda en önde oturan kız gibi hocaaam ödev vardııı diye olayı hatırlattım komutana. doğru diyon ezberledin mi lan diye askere sordu asker cevap veremeyince bana doğru döndü ve sen ezberledin mi diye sordu. gururla ve göğsümü gere gere ezberledim komutanım diyerek sanki ilkokulda andımızı anırarak okuyan çocuk edasıyla "gözdenn gezdeen arpacığın silme tepesinden,hedefin alt kenarı ortaa noktasındann alınan nişanaa doğruu nişaan denir diye okudum. afferin diyerek gofreti hakettin demişti. sonraki günlerde getirmişti de gofretimi.
    nese kağızmandan taşınmış mersine yerleşmiştik ortaokulu ve liseyi doğru nişanı hafızamdan yer edinerek bitirdim.beynimin bir köşesinde duruyordu.

    üniversiteye gittim arkadaş ortamında ehiehi doğru nişan nedir biliyormusunuz diyerek hızlı bi şekilde doğru nişanı okuyordum. tabi onlarda ne anlatıyor bu mal diye bakıyolardı.

    üni bitti kpss ye hazırlandım beynimi yüzbinlerce gereksiz bilgi ile doldururken bile doğru nişan nedir aklımdan çıkmadı. çıkmıyordu.

    bakın ben balık hafızalı biriyim 5 kere karşılaştığım birine isim neydi hocam diye sorarım. geçen 5 yıldır değişmeyen apartman kapısının şifresini unuttum eşimi aradım da yavv bu kapının şifresi neydi diye sordum. ama bu salak bilgi hala aklımda. gözden gezden...allah ım her boku unuturken en büyük korkum alzaymır olup herşeyi unutmak iken nasıl nasıl olurda bu salak bilgi beynimi meşgul eder beynimden çıkmaz diye kafa patlatır dururdum.

    nese vatani görevimi yapmak amacıyla istanbul çatalca da bulunan sancaktepe kışlasına bakım onbaşı olarak teslim oldum. eğitim sürecindeyiz bir uzman çavuş var başımızda size yemin ederim lakabı kurşun asker. adam emekliliğine çok yakın olsa bile 0 lakayıtlık askeri bilgileri üst düzey tam bir terminatör adam. örn montun kapşonunu çıkardığımda kapşooon - 3 dereceedee bölük komutanı emriyle çıkarılır teyyareee diye uyarır, 22 yaşında ki astsubay çavuşa bile tekmil verip bişeyler soran bir adam bu. gerçekten şahsına münhasır bir adam. onun kadar iyi asker gerçekten görmemiştim asker çocuğu olmama rağmen.

    birgün eğitimdeyiz kurşun asker ortamızda 150-200 tane kısa dönemin eğitimini veriyor ve adam puştluğuna verilmemiş tüm bilgileri bizlere soruyor. seeen teyyaree söyle lan g3 ün özelliklerini. seen teyyare söyle kırmızı 2 ne ? haaa aval aval ne bakıyon laaaan teyyaree diye bizimle hafif eğlenmekte idi.

    aynı rehin aldığı amerikalı askerlerle eğlenen kamboçyalı komutan gibi parmağıyla 150 200 kişi arasında dolaştırdı ve beni işaret etti.

    söyle laaaan teyyare doğru nişan nedir?

    tanrının bana verdiği ulvi görev son bulmuştu. bu hayata geliş amacım buydu. yıllarca beynime kazınmış şey bir anlam ifade etmişti. tekmil verdim hayvan gibi bağırarak bu boktan bilginin birgün işe yaradığını görmenin mutluluğuyla okuyordum doğru nişanı.

    debe edit: öncelikle teşekkürler arkadaşlar bi çok arkadaş mesaj atmış sonrasında ne oldu diye. arkadaşlar sonrasında aslına bakarsanız çok enteresan. ben doğru nişanı okuyunca alanda herkes şok oldu. kimseden çıt çıkmamıştı. komutanımız sadece suratıma baktı. dinlenmeye çekildiğimizde yanına gittim çok heyecanlıydım. komutanım bu sorduğunuz soruyu ben ilkokul 2 den beri ezbere bilirim dedim. inanırmısınız hiçbir şey demedi ne mimiği oynadı ne aferin lan dedi. sanki onun ulvi görevi de bana o soruyu sormaktı sadece yüzüme bakıp gitti.

  • boşlukta kalındığı dönemlerde iyiden iyiye hayatı mahvetmeye başlayan hastalık. şöyle ki; düşünecek, kaygılanacak onca şey varken kişi sanki cımbızla çekercesine en önemsiz sorunları bulup üzerine gitmeye başlıyor. bu önemsiz sorunlar öylesine büyüyor, öylesine can sıkmaya başlıyor ki sonunda kişi hayatı için gerçekten önemli olayları takmamaya başlıyor.

  • azlik icinde coklugu anlatan sanatci. hic bilmedigim japon kulturunun bile nasil aslinda bana yakin oldugunu hatirlatmis usta ve zaman tanimaz sanat adami!

  • lisede okurken, cuma günleri okul çıkışında servisi çiftlikten* geçirirdik. isteyen kokoreç, isteyen mısır falan alırdı. bir gün yine bazılarımız kokoreç alırken ben yarım ekmek dönerimi yemiş halde tok aslan gibi kokoreççiyi izliyordum; tık tıkı tık tıkı sesleriyle sanatını icra ediyordu ustam. "acı olsun mu?" diye sordu arkadaşlara. onlar da erkekliklerinin bütün gururuyla ilerleyen yıllarda basur olmayı göze alarak "bol acılı" dediler. bir zaman sonra kokoreçleri ellerindeydi. birden ustayla göz göze geldik. "sen almadın mı?" dedi, "hayır" dedim. birden bir çeyrek ekmek arasına kokoreç doldurmaya başladı. ben durumu anlayamadan onu izlerken "al" dedi. "saol amca ben yemem" dedim. "al" dedi tekrar "insanlık ölmedi ya".

  • yarın akşam 2 tane bulgar dilberini istanbul'da ağırlayacak olmama vesile olan çağrı.
    1500 dolar yol parası gönderdim hesaplarına, yarın akşam gidip karşılıycam havaalanından kısmetse.

    az önce de bi siteye girdim, tak! siteye giren 1 milyonuncu kişiymişim, hediyeler filan. bu aralar acaip şanslıyım lan!

  • başlığı tam toparlayamasam da içerikte toparlıycam. burda kastettiğim genellikle devlet kurumları tarafından alınan haksız paralardır. bunlar kanunen legaldir ama vicdanen haksız alınan paralardır.

    - misal, motosikletlerden alınan köprü ve otoyol ücretleri. bunlar otomobillerle aynıdır ancak bir motosiklet bir otomobilin 4 te biri kadar yer kaplar. otoyola verdiği hasar da diğer motorlu araçlara göre çok daha azdır. buna rağmen devlet baba keser hesabı, ödetir paşa paşa otomobil geçiş parası kadar parayı.

    - yurt dışı çıkış harcı da buna örnektir. devletin, "sen yurt dışına çıkıyorsan sende para çoktur, az da bize ver hele" demesidir. hesapta legaldir ama haksızlıktır.

    - beynelmilel ehliyet mevzusu var örneğin. ingiltere'de 5.5 pound'a alınan belge, yurdumuzda turing kurumuna verilen yetki nedeniyle sadece o kurumdan verilebilmekte ve bunun için de 415 tl alınmaktadır.

    - pasaport bedeli de benzer şekildedir. avrupa birliği ülkelerinin, nerdeyse tüm dünyayı vizesiz gezmeye yarayan kıymetli pasaportları kuş kadar bedelle halka verilirken bizim her yere vize almamızı gerektiren pasaportumuz için 400-500 lira paralar alınmaktadır.

    bunları daha sayayım desem sayfalar dolar. hesapta hepsi legaldir bu masrafların ancak vicdanlara sığmayan, mantığı olmayan, ucubik paralardır bunlar. gün gelir de ödemeyiz inşallah bunları.

  • çok benzeri başıma gelen olaydır.

    işten çıkıp cebimde kalan son paramla otobüse bindim. tabi ben öyle sanıyormuşum çünkü parayı otobüse binmeden düşürmüşüm. tüm ceplerime, çantama, cüzdanıma defalarca baktım ama yok. muavin bir yandan bakıyor bir yandan mırıl mırıl söyleniyor. neyse yanımdaki cengaver bir genç paranızı bulamadınız sanırım müsade ederseniz ben vereyim dedi. teşekkür ederim muavine söylerim o bişey demez sanırım dedim ama yine de parayı ödedi. kendisi buraları okuyorsa tekrar teşekkür ederim. o gün gözlerim dolu dolu olmuştu ve iyi insanlar var diye düşünerek eve gitmiştim