hesabın var mı? giriş yap

  • kötü demeyeyim de, misafirlikte akşam yemeği olarak çilek ekmek yemişliğim var.

    iki belçikalı arkadaşım yatılı kalmaya gelmişlerdi bize. annem döktürmüş yine, anteplidir kendisi, kebaplar, kilis tavalar, mantılar... annecim dedim, hiç gerek yoktu bunlara menemen de yapsak değişik gelecek. yoğurdu sadece tatlıyla yemeğe alışık misafirlerimiz mantıyı yoğurtsuz yemek için ısrar ettiler, engel olamadık :(

    neyse bir iki yıl sonra ben gittim belçikaya, bunları ziyarete. birisi sordu "siz türkler et yiyor muydunuz tam hatırlamıyorum?". ben şok. türkiyede yediği yemekleri hadi unuttu diyelim. kızın evinin önünde "istanbul döner kebap" var :( biraz saflardı, evet. et yediğimizi, sadece pek domuz tüketmediğimizi falan hatırlattım. emin olamadığım için annem sebze yapacak akşam dedi. sorun olmayacağını, sebze de yediğimizi söyledim. bir süre sonra çilek sevip sevmediğimi sordu. sevdiğimi söyledim. sevindi. çilekli bir tatlı yapacaklarını düşünüp mutlu oldum.

    akşam evlerinin bahçesinde ailecek masaya oturduk. annesi marketten sapları koparılmış olarak alınan çilekleri yıkayıp, kocaman bir kasenin içine koyup masaya getirdi. herkesin önünde bir tabak, küçük boy bir yoğurt. hepimiz çilekleri tabağımıza aldık, kestik, üzerine yoğurdu döktük, üzerine toz şeker ve ekmekle yedik.

    türkler yoğurt sevdiği için böyle bir şey düşünmüşler. önce anlamadım akşam yemeği olduğunu, daha sonra yemek gelicek sandım. baktım durum öyle değil ikinci tabağı aldım, bol ekmekle yedim. sevdin mi diye sordular. evet elinize sağlık, çilek çok sevdiğim bir meyve dedim. babası, bak sevdi ki ikinci tabağı alıyor dedi :(

    arkadaşım ailesine "türklerin tuhaf yoğurt yeme alışkanlığını" anlattı. yemeklerle, tuzlularla yoğurt yiyormuşuz, olacak iş değil. tatlımm dedim, yoğurdu bizden öğrendiniz, bir de yeme alışkanlığımıza tuhaf diyorsun. aferin tatlılarla yemeği öğrenmişsiniz, bikaç yüzyıla yemeklerle de yemeği öğrenirsiniz. babası hak verdi, adı bile türkçe dedi. kız şok.

    bu da böyle bir anımdır.

  • antalyada paket fiyattandan daha ucuza 7 gün italya turuna katıldık. üstüne birinin yazdıgı gibi 40 lira kebap yerine 10 euroya ortalama fiyat ile çok güzel yemekler ile karnımızı doyurduk.

    eşimle mevcut krize elimizden geldigince destek vermenin verdigi hafiflik ile birazdan romaya geçecez.

    karınca hikayesindeki gibi, maksat tarafımız belli olsun.

    algilama floransadan bildirdi.

  • bir gece otobüse binip ailemizin yanına gitmemiz gerekti olmaz olaydı. yanımızda bir tip bitti anında nereye gitmek istediğimizi de öğrendi firmanın birisi ile görüşürken. adam sülük gibi yapıştı zorla adını sanını bilmediğimiz bir firmanın otobüsüne bildirmeye çalıştı. git dersin gitmez biraz usteler kızarsın üzerine yürür; bir tane bile güvenlik görevlisi yok ortalıkta... (bkz: türkiye’nin ne kadar güvensiz ülke olduğu gerçeği)

  • ingiltere rejiminin tarihini bilmeyenlerin hakkında yardırdığı sebep.

    ingiltere, her şeyden evvel bir teamül ve gelenek rejimidir. her şey gradually olarak gelişmiştir burada; işçi, kadın, öğrenci haklarından tutun, demokratikleşmeye kadar. yazılı bir anayasaları bile yoktur. çünkü gelenek, neyin nasıl yapılacağının tarihten belli oluşu, buna mahal bırakmaz.

    ingilizler hanedana saygı duymaz, kraliyet kurumuna saygı duyar. parlamento ve kral arasındaki güç mücadelesinde, parlamento galip gelmiş ve cromwell önderliğinde bir cumhuriyet ilan edilmiştir, henüz on yedinci yüzyılda. fakat daha sonra, alman kökenli başka bir hanedana bağlı prens getirilerek, monarşik düzenin devamı sağlanmıştır. zira ingiliz insanı, muhafazakâr bir mizaca sahiptir. dünyada muhafazakârlığın en güçlü olduğu yer daima ingiltere olmuştur.

    cumhuriyetlerde partili bir cumhurbaşkanı ''ben tarafsızım'' diye gelir ve seni bayağı bayağı taraflı olarak yönetir. fakat kraliyette, gerçekten monark tarafsızdır; tarihten süzülen bilgeliği ve halkının azametini, birliğini ifade eder. bu yüzden ingilizler, var olan düzene çomak sokmanın gereği yok demişlerdir. hatta bunların bir dönemki kralı ingilizce bilmiyordu, başka bir ülkeden getirmişlerdi; prime minister kurumu da böyle doğdu.

    ayrıca ingiltere'de kabinenin kolejyal ve siyasî mesuliyeti 19. yüzyılda doğmuştur, 1215 magna carta'sında değil. ingiltere kralının çok bilimci olduğu, ingiliz halkından olduğu, halkını ezmediği vesaire de saçmalıktır; zira ingiltere kralı ingiliz kökenli bile değildi.

    hülâsa, mesele prensip meseledir. ingilizler gerizekâlı ve cahil olmadığı için, ''krallık ne saçma yeaaaaaaaa'' diye cumhuriyeti ilan etmek yerine, müesseselerin devamına, istikrara ve geleneğin bilgeliğine taraftar oldukları için, başka bir kral getirip başlarına koymuşlardır.