hesabın var mı? giriş yap

  • "ben sadece bana verilen emirleri uyguladım" diyor polisler, nürnberg mahkemelerindeki naziler gibi. "ben devletimi seviyorum, tut dediler tuttum" diyor fırıncı.

    onlar sadece devletlerinin verdiği emirleri uyguluyorlar, sadece devletlerini seviyorlar. böylelikle masum olduklarını düşünüyorlar. böylelikle iyi olduklarını düşünüyorlar.

    ben ise duvarlara kafa atmak istiyorum.

    (bkz: kötülüğün sıradanlığı)

  • normal bir durum. genele gitmeye gerek yok, mahallende aç fakir çocuklar dolanırken sen internete telefona ayda 100+ lira döşeyip çocuklara 1 lira bile destek olmuyorsan senin de bir farkın yok. aç insan var diye bilim de yapmasınlar oldu amk.

  • gerizekalı mallar twitter'da tebrik yarışına girmişler, türk bayrağı emojisi falan atan olmuş. allahın embesilleri, bu karı ermeni soykırımı iddiacısı, pkk destekçisi birisi. bir bok bilmiyorsunuz hadi, en azından 2 dk açın da bakın kimmiş bu yahu diye.

    ulan türk'ün, türkiye'nin hayrına birinin avrupa'da başbakan olma ihtimali var mı hiç, bu kadar mı akıl engellisiniz?

    edit: olamamış zaten. beter olsun.

  • eski takımına gol atmak. bunu yapan oyuncular umumiyetle sevinç gösterilerinden uzak duruyor.

    batistuta gibi gözleri dolanı yahut adebayor gibi rakip takım taraftarlarına depar atarak koşanı saymazsak genelde işler böyle yürüyor.

    bütün sözlüğe ve hatta bütün ülkeye malum olan golden sonra hamit'in tepkisini merak ettim. ( o an etmedim elbet, o an kardeşimle gol kutlaması yapmakla meşguldum ) doğduğu, büyüdüğü kentin takımına, eski takımına gol attıktan sonra hamit ne yapıyor?

    armayı öperek, galatasaraylı taraftarların olduğu tribüne koşuyor. hem kime bağlı olduğunu gösteriyordu hem de aslında bizzat kendi çocukluğuna koşuyordu. o tribündekilerin büyük bölümü almanya'da yaşayan türklerden oluşuyordu ve hamit bir zamanlar onlardan biriydi. bir türk takımı, bir alman takımına kaybettiği zaman ertesi gün; işe, okula başı önde gidenlerden biriydi. kimsenin başı öne eğilmesin diye vurdu ve golü attı.

    bir zamanlar neden türk milli takımını seçtin sorusuna; benim için başka bir alternatif söz konusu değildi zira kendimi türk gibi hissediyordum mealinde cevap veren oyuncu, hem buradaki galatasaraylı taraftarları hem de almanya'da yaşayan türkleri mutlu etmeyi başardı.

    prekazi; topun canı var, der. canı istemezse top, gol olmaz. topun canı var da direğin yok mu? bu sefer içeri aldı.

  • komutan : evladım sen sivilde ne iş yaparsın ?
    asker : tiyatrocuyum komutanım
    komutan : al şu kazma küreği de bir iş öğren
    asker : emredersiniz komutanım !

  • eski mezunlardan bir arkadaş, fakülteye dair ilginç olaylardan bahsediyor. şimdilerde asistan olan bir hocanın, dersten geçiş hikayesi...

    bunlar 9 kişi devamdan kalıyorlar. hoca çağırıyor odasına. diyor işte, gençler niye gelmediniz, niye kaldınız? anlatın sebebini, inanırsam geçiricem.

    öğrenci 1: babam felç geçirdi
    öğrenci 2: iflas ettik
    ö.3: sevgilim terk etti
    ö.4: babaannem sakatlandı
    ö.5: evimiz yıkıldı
    ö.6: tüp patladı
    ö.7: sel oldu
    ö.8: bıçaklandım

    türevi felaket senaryoları...

    hoca: sen niye gelmedin?
    bizim asistan: hocam geç yatıyorum, uyanamıyorum.
    hoca: niye geç yatıyorsun, bir yerde mi çalışıyorsun?
    asistan: yok. takılıyorum öyle

    hoca: seni geçirdim. diğer sekiz, siz kaldınız.

  • barok müziğin gelişimi üzerindeki etkisi çok büyüktür. kilise, opera binası ve konser salonu için müzikte dönüşümlerin ilk ateşini kendisi yakmıştır. ama en önemli başarısı, yaylı çalgılar için yaptığı müzikteydi. yaylı çalgılara yeni stil ve teknik getirdi ve en önemli türlerinden biri olan konçertoyu adeta pekiştirdi. vivaldi'nin konçertoları çağdaşları için bir model haline geldi ve kısa sürede on sekizinci yüzyıl avrupa'sının en önemlilerinden biri haline geldi. dört mevsim de dahil olmak üzere udiscovermusic'in sunduğu 10 başyapıtı içeren vivaldi eserleri...

    the four seasons

    vivaldi'nin 1723'te bestelediği en iyi bilinen bu eseri, yılın mevsimlerini betimleyen dört keman konçertosundan oluşan bir settir. konçertolar, değişen mevsimlerin programatik tasvirleri ve teknik yenilikleri ile o dönemler bir ilke imza atmıştır.

    gloria

    vivaldi bu parçasını venedik'te kızlar için bir yetimhane olan ospedale della pieta'nın korosu ve orkestrası için besteledi. gloria'nın harika güneşli doğası, kendine özgü melodileri ve ritimleri ile vivaldi'nin tüm müziğinin karakteristiğidir ve evrensel bir çekiciliğe sahiptir.

    stabat mater

    vivaldi'nin genel stilinin aksine, 1727 tarihli stabat mater, metnin duygulu doğasına yakışır şekilde, nadir bir duygu derinliği ve güçlü bir melankoli duygusu verir.

    l'olimpiade

    1734 yılında bestelenen ve antik yunanistan'da geçen l'olimpiade, hem tanışmaları yasaklanan kadınlara aşık iki arkadaşın hikayesini anlatıyor hem de vivaldi'nin en iyi eserlerinden biridir.

    nulla in mundo pax sincera

    solo soprano ve yaylı çalgılar orkestrası için üç aryadan ve birbirine bağlanan resitatiflerden oluşan bir parçadır. vivaldi'nin en güzel solo motetlerinden biri olarak kabul edilir ve hareketli yapısıyla ünlüdür. 'bu dünyada acı olmadan gerçek barış yoktur' olarak tercüme edilebilir.

    l'estro armonico

    parça yaylı çalgılar için ilk kez 1711'de amsterdam'da yayınlanan 12 konçertodan oluşan bir settir. vivaldi'nin yaratıcı dehasını tam olarak ortaya koyan ilk çalışmasıdır ve telli çalgılar için hızlı-yavaş-hızlı hareket formülünü kuran ilk parçadır. konçerto çıkışının büyük bir kısmı.

    e-bemol majör keman konçertosu

    deniz fırtınası olarak da bilinen e-flat majördeki keman konçertosu, şiddetli dalgaları ve gürleyen gökyüzünü adeta insana en derinden hissettirir.

    trio sonata

    bu üçlü sonat, sevincin anlamlı, basit bir ifadesidir ve udun hem sınırlamaları hem de yeteneklerini ortaya döker.

    concerto for two trumpets

    vivaldi, iki trompet ve yaylı çalgılar orkestrası için hazırlanan bu parlak eserde, venedik'in müzikal diyalog sevgisini sergiler.

    nisi dominus

    vivaldi'nin solo ses ve yaylılar için ilk mezmur eseri onun devasa çıkışında genellikle gözden kaçan bir mücevher gibidir.

  • şu anda adını vermek istemediğim bir başlığa girdiğim entry üzerine bir hanım abladan dün aldığım mesaj.

    kanıt

    bugüne kadar başlığına yazıp rahatsız ettiğim tüm yazarlardan özür dilerim. bundan sonra artık başlık sahibine sormadan entry girmeyeceğim. hatta telif hakkı gibi başlık parası vereceğim. itliği kopukluğu bırakıp atom fiziğine ve profesörlüğe yoğunlaşacağım.

    edit: arkadaşlar başlığı ve yazarı soranlar oldu, ifşa etmek için değil komik geldiği için yazdım bunu. bunları bana değil sözlüğe dolduranlara sormak lazım.