hesabın var mı? giriş yap

  • aman beşiktaş ve fenerbahçe taraftarları, burada lütfen ''omurgasız, bilmem ne'' diye yazmayalım. yarın öbür gün kendi takımlarımız huzura çıkınca kıvırtmayı beceremeyiz çünkü. maalesef ülkede işler böyle yürüyor, bunun galatasaray'ı, beşiktaş'ı, fenerbahçe'si yok.

    not: beşiktaş.

  • cevabı kabataş'ta görüntü var özgecan'ın katlin de ise deliller var olan soru. bunlar ciddi ciddi kabataş'ta çıkan ve bunların iftiralarını ortaya koyan görüntüleri yok sayıyorlar ya ben ona şaşırıyorum. lan kabataş'ta görüntü var var olmasına da sizi desteklemek bir yana iddialarınızı çürütücek şekilde var. yalan söyledik özür dileriz diyecek onur yok sizde ama onda haklısınız bak.

  • "be hey dürzü,
    ne ararsın aşure ile aramda
    sen kimsin ki fasülyeyi sorarsın?
    hakikaten gözün yoksa hamurda
    sütlü tatlıya niye nohut sorarsın?

    nohut, fasülye yiyorsam sana ne.
    yoksa sana bir zararım, yerim.
    ikimiz de gelsek herhangi bir özsüte,
    ben seviyosam aşuremi yer giderim

    tatlı krizinde mümkün müdür seçmek
    yatıp kalkıp aşureye dua et.
    senin gibi dürzülerin yüzünden,
    tatlıdan da soğuyacak bu millet

    tatlı krizindeki hali sakın unutma
    aşureye dil uzatma sebepsiz
    annen yine tatlı yapardı ama
    içinde ne var bilemezdin şerefsiz"

  • - aşkım n'olur bir kere eyjafjallajökull desene...

    - eyjafjallajökull.

    - bir daha de...

    - eyjafjallajökull.

    - ay çok tatlısın ya, yerim seni. bir kez daha desene, diyemiyorum ben

    - eyjafjallajökull.

    - n'olur bir kez daha aşkım, son kez...

    - eyjafjallajökull.

    *

    --- spoiler ---

    iskandinav erkeğin günlüğü: "şimdi türk erkeklerini daha iyi anlıyorum..."

    --- spoiler ---

  • orda elinde mikrofon tutan kendine gazeteci diyen organizmalar, korkudan soru soramamak icinize islemis. alt tarafi bir spor yoneticisi lan. korkmayin gondermez sizi silivri’ye. azinizi acip tek bir soru bile sormaktan acizsiniz. bir tanesi de siz oyle diyorsaniz oyledir dedi. boyle gazetecilik yapacaginiza gidin onurunuzla pazarda limon satin.

  • geçen denk geldim. tanıdığın çocuğu oldu. adını mavi mira koymuşlar. bastım kahkahayı. (bkz: mavri mira)

    ikinci çocuğun adını pontus rum mu koyacaksınız diye sordum. küstüler. konuşmuyoruz şimdi. çok skimdeydi gerçi. mavi mira ne lan. zararlı cemiyet ismi koydunuz, okula başlayınca tarih dersinde geçilecek taşak hiç mi aklınıza gelmedi.

  • ırak'ın kuzeyinde şehit olan 6 askerimizden piyade er yasin karaca'nın tokat'taki evini görüyorsunuz.
    görsel
    lüks villalarında keyifle oturup son model araba koleksiyonu yapan siyasetçiler vatan millet nutuğu atarken utanır mı? sanmam.
    devletin mal varlığını yeyip de şu gariban aileyi bu hale sokanlar umarım kahrolur gider.

  • öğretmenler öğretemiyorlar, diye bir şey yoktur. gerçekten nedenlerini merak ediyorsak, sociolinguistics yani toplum dil bilim en mantıklı şekilde açıklar bu nedenleri. toplumların yabancı dil öğrenme başarısı temelde high society veya low society kapsamına girip girmemeleriyle ilgilidir. ( buradaki high vs low olayı üstünlük göstergesi değildir.)

    en özet haliyle açıklamak gerekirse; japonya, güney kore gibi ülkeler mesela iyi birer high society örneğidir. ( türkiye de bu gruba dahil) bu ülkeler öz kültür, dil, gelenekler, sosyallik, müzik kültürü, alışkanlıklar, sahip olunan özgüven, vs. gibi pek çok özellikleriyle yeni kültür ve değişimlere kapalıdır. isveç, norveç, finlandiya gibi ülkeler ise birer low society örneği olarak yeniliklere, yeni öğrenmelere, kültürleşme ve her türlü değişime açıktır. bu ülkelerde yabancı dil öğrenme başarısı sadece eğitim sistemi farkıyla açıklanamaz.

    bireyler de bu toplumların birer örneklemi olarak aynı şekilde ikiye ayrılır. kimi küçük yaştan beri yeni bir dil öğrenmeye fazlasıyla açıktır. bu kişilerin dil öğrenirken çok ayrı bir motivasyonu ve heyecanı vardır, fark edilir zaten sınıf içinde de, arkadaşlık ortamında da... diğer yandan diğerleri için dil öğrenimi sadece bir dayatma veya derstir ve aynı heyecanı yaratmaz. bu iki birey arasında farkındalık düzeyinden, davranış boyutuna ve hatta karakter özellillerine kadar o kadar fazla fark vardır ki, her bir fark dil öğrenme başarısını temelden şekillendirir zaten.

    olaya motivasyon açısından da bakabiliriz başarısızlık nedenlerini illa merak ediyorsak. bir instrumental motivation versus integrative motivation durumu da vardır. yani kimi yds'den şu puanı alırsam şuna fayda sağlayacak, şu işe kabul alıcam, diye dil öğrenir. kimi ise yeni bir dil öğrenmeyi farklı dünyaları keşfetme merakıyla öğrenir. kişinin yabancı dil öğrenme nedeni bile başarı durumunu etkiler.

    sayfalarca sürer bu nedenler olaya bilimsel yaklaşırsak ve en özet haliyle, sorunu öğretmenlerde değil de kendinizde arayın. özellikle bilişim çağında hala yabancı dil öğrenemiyorsanız sorun sadece sizinle ilgilidir.

  • sosyal açıdan ruh sağlığının bozuk olması şeklinde yorumlanan kendi kendine konuşma ingiltere'de yapılan bir araştırmaya göre yüksek zekaya işaret ediyor.

    araştırmaya katılanların bazılarına kendilerine verilen görev listesini yüksek sesle okumalarını diğerlerine ise sessiz okumaları söylenmiş. araştırmanın sonunda ise yüksek sesle okuyan katılımcıların yaptıkları işe daha iyi konsantre oldukları ve verilen görevlerde daha başarılı sonuç elde ettikleri gözlemlenmiş.

    araştırmacılara göre yüksek sesle kendimizi duymamız hafızamızi, düşüncelerimizi ve planlarımızı daha iyi organize etmemizi sağlıyor, zihnimizi odaklamamiza ve kendimizi motive etmenizde bize yardımcı oluyor.

    nikola tesla ve albert einstein gibi bilimadamlarinin da kendi kendilerine konuştuğu biliniyor.

    wisconsin üniversitesi'nden gary lupyan'in yaptığı araştırmada deneklerin bir kısmından bilgisayar ekranında gördükleri cisimlerin ismini yüksek sesle tekrarlamalari diğerlerinden ise sessizce tekrarlamalari isteniyor. yüksek sesle tekrarlayanlarin cisimlerin yerlerini tespitte daha başarılı oldukları görünüyor.

    psikolog anne wilson schaef hatalarından aynı yöntemi uygulamalarını istemiş. kızgın oldukları konuyu yüksek sesle dile getiren hastaları daha çabuk sakinleşerek sinirlendikleri konularla daha rahat başa çıkmayı başarmışlar.

    michegan universitesi'nden ethan kross 2014 yılında yayınladığı makalesinde kendi kendine konuşmanın ozguveni yükselttiğini ve kişinin daha iyi hissetmesini sağladığını tespit etti.

    hastalar kendileriyle ilgili sorunları hakkında konuşurken "ben" demek yerine adlarını ya da "sen" ve "o" gibi zamirler kullandıklarında ve sorunu sesli dile getirdiklerinde olaya dışarıdan bakabiliyor, kafalarına takılan sorunlara objektif yaklaşıp sorunları daha rahat çözebiliyorlar.

    norosikolog dr. paloma mari-baffo'ya göre kendi kendimize konuşmamız zor görevler esnasında kontrol sağlamamız ve konsantrasyonumuzu yukseltmemizi sağlıyor. kendi kendine konuşma beynin daha iyi ve verimli işlediğinin bir işareti olarak görülebilir.

    kendi kendine konuşma ruh sağlığının bozuk olduğu anlamına değil kişinin daha zeki, kendi duygu ve düşüncelerini daha iyi organize edebilen, kendini motive eden bir birey olduğu anlamına geliyor.

    kendi kendine konuştuğu icin deli diye yaftaladığımız insanlar bizden zihinsel açıdan daha sağlıklı hatta belki de üstün zekalı olabilir.

    http://bigthink.com/…-be-just-what-your-brain-needs

    http://www.bbc.com/…lf-is-the-first-sign-of-success

    http://www.mirror.co.uk/…lf-out-loud-helps-10363142