hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: (#139058735))

    --- spoiler ---

    @amabisidiycem
    sokaga parkettigin aracin, kici basi cizilecek, aynasi kirilacak diye dert ediyorsan, demek ki sen o aracin adami degilmissin.

    bu arac, milyonluk bir arac da olabilir, 200bin tl lik bir arac da. madem cocugun oynadigi toptan stres olacak kadar darlaniyorsun, git darlanmayacagin, arac patlasa saglik olsun diyebilecegin bir arac al. yani, gidip bi broadway ya da sahin al eski model, sonra aglama sozlukte baslik acip.
    --- spoiler ---

    ne alaka aq?

    yani şu mantığa şu zekaya bakar mısınız parlıyor resmen aq. yani sen iyi bir arabaya binmek istiyorsun bunun için paran da var ama sokakta çocuklar arabana zarar verir diye daha kötü bir araba almak zorundasın.

    işte ben sokakta yürüyüş yaparken köpekler saldırıyor dediğinde, sen de çıkma sokağa o zaman diyen kafalar bunlar. muhtemelen çocuğunu sokağa salangillerden bu da başka türlü savunmak için bu kadar saçmalanılmaz.

  • 2005 yilinda okumak icin almanya'ya geldigimde ilk 12 ay icinde yaklasik 15 kilo almistim. türkiye'ye döndügümde 1 hafta bu konusulmustu. ondan sonraki yillar hep o ayarda seyretti. artik sisman bir insandim. bu gercegi kabullenmis ve pek de takmaz hale gelmistim. gerci ara ara "la azcik zayiflasam ne güzel olur" filan diyip bi iki günlük diyetlere tabii ki ben de basvurdum.

    en fazla 106 kilo oldugumu hatirliyorum. o dönem yaptigim ve yedigim seylere bakiyorum da sanki kendime kilo alma programi yapmisim ve onu itinayla uyguluyorum.

    aslinda kilo vermek istiyordum ama bir neden bulamiyordum. beni gören herkesin "olm biraz dikkat et, damarlarin yagla dolmustur senin simdi, allah muhafaza" nevinden ikazlarina alismistim.

    artik cevremde, kilolu, sevimli, tombul ismilo olarak kabul görmüstüm. cogu arkadasimin kilo verirsem bu sevimliligin gidecegini iddia ederek motivasyonumu kirdiklari da vakidir.

    neyse efendim, günlerden bir gün, bir bayanla tanistim. konustuk, anlastik. sevgili olduk yani. aradan aylar gecti kilolarimla ilgili tek bir sey söylemedi. acayip uyuz oldum. kendisi zayif bir insan. hatta anneme göre acilen biraz kilo almasi lazim gelen bir kisiydi. buna ragmen bana bir kere bile "biraz kilo versen iyi olur" cinsinden tek bir kelam etmedi.

    2011 yilinin eylül ayinda nisanlanmaya karar verdik. 2011'in nisan ayinda istanbul'da arkadaslarla otururken "olm nisan da var, artik ben kilo vereyim" dedigimde atilan kahkahayi su anda bile duyabiliyorum. "görürsünüz olm, türkiye'ye döndügümde dal gibi olucam" diyerek iclerinden bir tanesiyle takim elbisesine iddia'ya girdik. eylül'e kadar 80'e inmeliydim.

    ben nisan ayinda almanya'ya döndüm. o ay hic bir sey yapmadim ancak mayis ayindan itibaren yedigime, ictigime dikkat etmeye basladim. asitli icecekler, sekerli meyve sulari, cikolatalar, sekerlemeler, pizzalar, dönerler...

    bunlari neredeyse sifira indirmistim.

    ilk iki ay varsa yoksa salata, corba, tavuk.. bol bol su, bitki caylari..

    veee tabii ki hareket. isemeye gitmeye bile üsenen ben artik her gün 50 ila 80 dakika arasinda yürüyüs yapiyordum. yürüdükce aciliyor, acildikca kendimi cok daha iyi hissediyordum.

    zayiflamanin ilk emarelerini kilik kiyafetimde gördüm. pantolonlarim artik emanet gibi duruyordu üzerimde. t-shirtler, atletler vs..

    artik cok daha rahat hareket ediyordum. özellikle namaz kilarken rükularda, secdelerde hic zorlanmiyordum.

    suratim kücülmüstü. bileklerim, baldirlarim incelmis, göbegimin büyük kismi yok olup gitmisti.

    ramazan boyunca neredeyse her gün corba, salata, az miktar tatli ve bol bol su bu hale gelmemde kilit rolü oynamisti. pek tabii ki yürüyüslerim.

    hafif tempolu, 1 saati askin yürüyüsler..mümkün mertebe yokuslara vuruyordum kendimi. eve geldigimde kan ter icindeyim. harika bir duygu.

    29 agustos'ta istanbul'a indigimde beni gören herkes resmen soka girdi. 4 ayda 99 kilodan 77 kiloya inmistim. tam 22 kilo.

    annem haric herkes sevindi.. sismanken basimin etini yiyen, her telefon görüsmesinde nasilsin demeden kac kilosun diye soran annem resmen üzüldü ya.. derhal 85 kiloya cikmam gerektigini söyledi. babam da hemfikirdi ama umrumda degildi acikcasi. zira bu keyfi tatmistim artik. hafif olmak! ne müthis bir seymis. kalbim o gün bugündür bir kere bile hizli hizli atmadi (kiloluyken ara ara bir ritim bozuklugu oluyordu)

    beni gören herkes bu "mucize"yi konusuyordu. mahalle'de olay olmustu nerdeyse. esnaf'tan, akraba'ya herkesin diyecek bir seyi vardi. cok mutluydum. arkadaslarimdan bazilari önceleri biraz garipsedilerse de zamanla alistilar.

    iddia'ya girdigim arkadasim takim elbiseyi aldi. 1 ay bunun geyigini yaptik. o da hostu.

    eylül'ün 3'ünde nisanim oldu. pek tabii ki kiz tarafi da epeyce sasirmisti.

    nisan'dan sonra mersin'e gittim, kerebic, tantuni, künefe derken 81-82 kilo oldum. o kadar kiloyla tekrar almanya'ya döndüm su anda hala öyleyim.

    önümüzdeki eylül'de ise dügünüm var; bu kez hedef 73 kilo.. ama kimse iddia'ya girmeye cesaret edemedi.

  • sevenin çok sevdiği, sevmeyenin ölümüne nefret ettiği içecek.

    starbucks'ta satılana benzer bir tadı evde de yakalayabilirsiniz, fakat aynı tadı yakalamanız imkânsız. hatta monin'den veya başka bir markadan pumpkin spice şurubu satın alsanız bile starbucks'taki tadın aynısı olmaz. onlar kendi şuruplarını kullandığı (ve satmadıkları) için evde ancak benzer tatlar yakalayabilirsiniz. bana göre starbucks'takinden çok daha güzel olan bir şurup tarifini vereceğim şimdi.

    öncelikle mutfak tartınız yoksa ve gramajlara dikkat etmeyecekseniz hiç bulaşmayın, iğrenç bir tat çıkar ortaya. kullanılan baharatlar çok keskin olduğu için iğrenç acı bir şeyle karşılaşmanız da olası.

    öncelikle pumpkin spice baharatı hazırlıyorsunuz:

    - üç yemek kaşığı tarçın
    - iki çay kaşığı toz zencefil
    - iki çay kaşığı toz muskat
    - bir çay kaşığı yenibahar
    - bir çay kaşığı toz karanfil

    muskat piyasada genelde öğütülmemiş haliyle satılır, bence de onu satın alın. küçük bir rendeyle bir top muskat rendeleseniz yaklaşık iki çay kaşığı kadar çıkıyor. karanfilin de toz halini bulmakta zorlanırsanız baharata hiç katmayın, şurubu kaynatmadan önce iki parça atarsınız.

    baharatı oluşturduktan sonra balkabağı kullanıyor. bu tarif için 250 gr yeterli. buharda haşlayabilirsiniz. haşladıktan sonra çatalla ezmeniz lazım.

    şimdi şurubu yapacağınız tencerenin içine 250 gr ezilmiş balkabağını koyun, üzerine 250 ml su ve 230 gr esmer şeker (esmer şeker yerine hindistan cevizi şekeri gibi fantastik atraksiyonlar da deneyebilirsiniz ama gerek yok bence) katıyorsunuz. iyice karıştırın. eğer toz karanfiliniz yoksa ve baharatın içine katamadıysanız bu aşamada tencereye 2-3 tane karanfil atabilirsiniz. blenderdan geçirin, sonrasında da yukarıda hazırladığımız pumpkin spice'tan tam 4 gr katıyoruz. eğer balkabağı tadını bastırsın istiyorsanız arttırabilirsiniz ama bence 6-7 gramı kesinlikle geçmeyin. hatta bence 4 gramı hiçbir şekilde geçmeyin. çatalla veya kaşıkla karıştırın ve ocağa alın. kaynamaya başladıktan sonra altını kısın, şurup kıvamına gelecek zamanla. yaklaşık 20 dk içerisinde geliyor o hale. yine de gözle kontrol etmek en garanti yöntem.

    sonrasında da tel süzgeçten geçirin, olası parçalardan kurtulmak için tekrar blenderdan geçirin ve şurup hazır. bu tariften tam 400 gram şurup çıkıyor. bir bardak kahve için min 20 gram kullanmanız lazım. daha tatlı seviyorsanız miktar artabilir. yaklaşık 20 bardaklık şurup çıkıyor yani.

  • çok acayip insanlarsınız vesselam. arkadaşım o kadar aciliyeti yoksa ambulansı çağırma!

    tanım: milletin can, yazarın ev derdinde olduğu hede.

  • yanlış: balıklardan alırken 1 dişi 1 erkek alayım. çift çift takılsınlar, negsel
    doğru: her balık kumrular gibi takılmaz. 1 erkeğe 3-4 dişi gerektiği haremlik selamlık türler olduğu gibi aynı akvaryumda ikinci bir erkeğe bile tahammülü olmayan arızalar da çıkıyor. dikkat etmek lazım bunlara