• bir zamanlar hem cem karaca'nın hem de ezginin günlüğü'nün yorumlamış olduğu şarkı...şiir yanılmıyorsam konstantin simonov'den...

    "...
    bekle beni,
    bekle beni, geleceğim

    tek bir haber bile çıkmasa uzaklardan,
    saçma da olsa bekleyişin,
    yalnız sen olsan bile
    bekleyen beni...

    bırak beklemekten usanmış dostlarım
    öldüğümü sansınlar benim
    içme anılar gibi acı
    içme sakın o şaraptan

    bütün gücünle bekle,
    karlar tozarken bekle,
    ortalık ağarırken,

    kimseler beklemezken
    soğuk sıkıntılarl ağırlaşan
    yağmurlar içinde...

    bekle yine,
    bekle,bekle beni
    bekle beni,bekle beni
    bekle beni,geleceğim.
    ..."
  • ahmet tellinin guzel bir siiri....

    bekle beni küçüğüm
    umudu karartmadan
    sevinci yitirmeden bekle
    döneceğim bir gün elbet
    bekle beni

    bahar geldiğinde
    kırlara çıkacaksın
    dizboyu otlar üstünde
    koş koşabildiğince
    ve sakın yitirme neşeyi

    kırların sessizliğinde
    yüreğinin sesini dinle
    ve orada benim için
    küçücük bir yer ayır
    ve bekle beni küçüğüm

    doğa pervasızdır biraz
    bakarsın en olmaz yerde
    masmavi bir su fışkırır
    ve suyun ışıldayan göğsünde
    sevincin nilüferleri

    bahar şaşırtmasın seni
    sırtüstü uzan bir gölgeye
    suların, kuşların sesini dinle
    ve bekle beni orada
    döneceğim küçüğüm

    ii
    mapusane türküleri
    hüzünlüdür biraz
    belki her dinleyişinde
    yüreğin burkulmakta
    için sızlamaktadır

    ama acılara alışılmaz
    birşeyler var değişecek
    birşeyler var
    değiştirmemiz gereken
    önce acılardan başlanacak

    beş on yıl dediğin
    pek kolay geçmeyebilir
    üstelik bu savaş
    bu kahredici kıyım
    bitmeyebilir daha uzun süre

    ama sen sahip çıkarak
    yaşama ve sevince
    bekle beni küçüğüm
    acılar bitecek bir gün
    sevgiler çiçek açacak

    mapusane türküleri
    hüzünlüyse de biraz
    yüreğin burkulmasın
    için sızlamasın sakın
    ve bekle beni küçüğüm

    iii
    kış kıyamet bir gün
    bakarsın çıkıp gelmişim
    varsın azgınlaşsın tipi
    ve uğuldayadursun
    dışardaki rüzgâr

    sakın şaşırma küçüğüm
    üşümüş bir serçe gibi
    titremesin ellerin
    apansız çıkıp geleceğim
    kış kıyamet de olsa bir gün

    uğuldayan bu rüzgâr
    bu delice yağan kar
    ürkütmesin seni
    direnmektir artık
    bekleyişin öbür adı

    sen türküler söyle
    ve gülümse küçüğüm
    çünkü sesinin
    ırmağıyla yeşerecek
    hasretin bozkırları

    bekle beni küçüğüm
    umudu karartmadan
    sevinci yitirmeden bekle
    döneceğim bir gün elbet
    bekle beni küçüğüm
  • konstantin simonov'un şiiri. tamamı şu şekildedir:

    bekle beni, döneceğim
    bütün gücünle bekle.
    bekle, sarı yağmurlar
    hüzün getirdiğinde.
    bekle karda, tipide
    bekle, bunaltırken sıcak
    bekle, kimseler beklemezken
    geçmişi unutarak.
    bekle uzak yerlerden
    mektup gelmez olduğunda.
    bekle, birlikte bekleyenler
    beklemekten usandığında.

    döneceğim, bekle beni
    ve iyilik dileme
    artık unutmak gerektiğini
    söyleyenlere.
    varsın oğlum ve anam
    yok olduğuma inansınlar,
    varsın, yorulup beklemekten
    otursun ateşin başına dostlar
    içsinler o acı şaraptan
    rahmet dileyerek yitene
    bekle. o şaraptan
    içmekte acele etme.

    bekle beni, döneceğim
    tüm ölümlerin inadına.
    varsın, beklemeyenler
    yorsunlar bunu şansa.
    anlamayacak onlar
    nasıl ortasında ateşin
    kurtardı beni
    senin bekleyişin.
    nasıl sağ kaldığımı
    ikimiz bileceğiz sadece:
    başardın beklemeyi sen
    kimsenin bekleyemediğince.

    (türkçesi: ataol behramoğlu)
  • konstantin simonov'a ait, savaş ve özlem için yazılmış şiirler arasında en bilinen şiirlerden biridir. bir de hazin bir hikayesi vardır bu şiirin;

    "simonov, kızıl yıldız ve savaş bayrağı gazetelerinde çalışırken ikinci dünya savaşı başlamış, alman orduları avrupa’nın büyük bir bölümünü işgal ettikten sonra sovyetler birliği’ne girmişti. moskova ile stalingrad kuşatma altına alındı simonov, gazetesi tarafından savaş muhabiri olarak stalingrad cephesine gönderildi. cepheye ayak bastığı günlerde partiye de kaydoldu simonov böylece ikinci dünya savaşı’nın en kanlı günlerinin yaşandığı stalingrad cephesinde sadece bir gazeteci değil, aynı zamanda hem de yarbay rütbeli bir asker oldu. aynı zamanda parti komiseriydi. derken bir gece, diğerleri gibi cehennemi andıran bir gece, yarı beline kadar çamura battığı, sağına soluna top ve şarapnel parçalarının düştüğü, başının üzerinden vızır vızır mermilerin uçuştuğu bir gece, her zamanki gibi sevdiği kadını, güzeller güzeli valentina serova’yı düşünürken, bu kadına karşı duyduğu aşk ve hasretin dayanılmaz bir hale geldiğini hissetti bütün eti, bütün kemikleri, bütün sinirleri, elleri, gözleri, beyni o anda hemen oracıkta serova’yı istiyordu simonov çok sonraları o geceyi anlatırken, “çıldırmak üzere olduğumu anladım ve bunu önleyebilmenin tek yolu valentina ile konuşmak, ona aşkımı ve hasretimi anlatmak ve mutlaka geri döneceğimi söylemekti” diye konuştu. ünlü bekle beni şiiri işte o gece yazılmaya başlandı.

    simonov o sıralarda henüz yirmi beş yaşındaydı ve önünde valentina ile birlikte yaşanacak uzun yıllar olduğuna yürekten inanıyordu. izne çıkan bir askere şiirini verdi ve yolu düşerse şiiri gazeteye bırakmasını
    söyledi. sonra da savaşın acımasızlığı her yanını kuşattı ve simonov şiirinden herhangi bir haber alamadı. oysa asker şiiri gazeteye ulaştırmış, şiir gazetenin savaşın henüz sıçramadığı şehirlerden birindeki baskısında yayımlanmıştı. sonra bir gün askerlerden biri şiiri görmüş, onu kesmiş ve stalingrad yakınlarındaki bir kasabada yaşayan nişanlısına göndermişti. şiirden çok duygulanan genç kız da bunu arkadaşlarına gönderince, ortaya o ünlü bekle beni fırtınası çıkmıştı.bütün bir savaş boyunca cephenin göbeğinde savaşanlardan, rusya’nın çok uzak ve griler içindeki kuzey limanlarında görev yapan bahriyelilerine kadar bütün bir sovyet ordusunda bu şiir hem subaylar hem de erler tarafından ezberlendi. yüzlerce değişik biçimde ama hep hüzünlü bir tonda bestelendi. o dönemde cephede vurulup ölen ya da yaralanan tüm sovyet askerlerinin tam kalplerinin üzerine denk gelen göğüs ceplerinde, ya gazeteden kesilip çoğaltılmış ya da kargacık burgacık harflerle yazıya dökülmüş bekle beni şiiri çıktı. bu şiirin, ortadoks kutsal metinlerinden sonra rus halkı tarafından en çok okunan ikinci yazı olduğu söylendi.

    simonov, yaşadığı süre boyunca sevmekten bir an bile vazgeçmediği valentina serova’yı ilk kez moskova yakınlarında bir tren istasyonunda gördü. o zamanlar yirmi bir yaşında ve sovyet sinemasının oldukça ünlenmiş bir sanatçısı olan serova, sarı saçlı, ince ve uzun boylu güzel bir kadındı. o yaz günü moskova yakınlarındaki kolomenskoye istasyonunda tesadüfen valentina’yı gören simonov, genç kadına hemen o anda vurulduğunu hep anlattı. simonov’un anlattığına göre, “bolahnin dantelleri ve gorodets işlemeleriyle süslü gök mavisi bir elbise giymiş olan valentina, uçuşan sarı saçları, yaramazca havalanan eteği ve boynundaki beyaz inci gerdanlığıyla” çok güzel bir kadındı ve ona âşık olmamak imkansızdı.1943'de evlendiler. simonov, valentina’ya “senin yüzün benim kaderim” diyordu ve bu kaderi severek yaşıyordu.

    sonra savaş yılları geldi. simonov, cephelerde kanlı savaşların içinde valentina’ya yazmayı hiç aksatmadı. bekle beni’den sonra seninle ve sensiz, kızma yazarsam adlı uzun şiirlerini hep bu dönemde ve tabii valentina serova için yazdı.bunları gönderip gönderememek, valentina’nın bunları okuyup okumaması değildi önemli olan. önemli olan onun valentina’ya olan aşkını her gün, her dakika, her sabah, her akşam fısıldayabilmesiydi. gerisi önemsizdi ve simonov daha sonra da söylediği gibi, bunu yapamazsa çıldıracağını biliyordu.

    savaş bitti simonov, valentina’nın yanına döndü.bazı şeylerin yolunda gitmediğini de işte ilk kez o günlerde anladı. yaşam, insanlar, ilişkiler zaten değişmek zorundaydı ve savaş bu değişimi daha da hızlandırmıştı. valentina, sovyet sinemasının en ünlü yıldızlarından biriydi artık. simonov ise sanki stalingrad cephesinde yaşıyordu hâlâ. uğruna ölümlere gidip geldiği, sadece ona kavuşmak umuduyla hayatta kalabildiği bu kadını artık pek tanıyamıyordu o hâlâ ılık bir yaz gününde muzip bir rüzgarın eteklerini havalandırdığı, sarı saçlı bir kadın görmek istiyordu ama göremiyordu. aşkından ve sevgisinden de asla vazgeçmiyordu. valentina’nın dedikodulara yol açan bir hayat sürmesi, ortalıkta bazı yakışıklı sinema aktörlerinin adının dolaşması da valentina’ya olan aşkını zerre kadar azaltmıyordu; ama bir insan olarak etkilenip günün birinde bu canı kadar sevdiği kadını incitebileceğinden de korkuyordu. belki de böyle bir şey yapmamak için, valentina’yı kırmamak için 1957'de hiçbir açıklama yapmadan onu terk etti.

    konstantin simonov, bir zamanlar beklemesi için yalvardığı kadını karlı bir moskova sabahı bırakıp gitti ve bir daha hiç geri dönmedi. yazmayı yoğunlaştırdı. albayın aşkı, savaşsız yirmi gün, günler ve geceler, savaş günleri, insan asker doğmaz ve silah arkadaşları gibi kitapları yazdı sovyet yazarlar birliği başkanı seçildi türkiye de dahil, bir çok ülkeye gitti.

    valentina serova 1975 yılında öldü.

    simonov cenazeye katılmadı. ertesi sabah serova’nın mezarının üzerinde bir saksı içinde mavi hareli, sarı yapraklı bir hercai menekşe çiçeği bulundu. kırmızı saksıya küçük beyaz bir kağıt yapıştırılmıştı ve kağıtta işlek bir el yazısıyla ‘zhdi meny’ yani bekle beni yazıyordu. bu çiçeği kimin bıraktığı ve küçük notu kimin yazdığı daha sonraki günlerde simonov’a defalarca soruldu. simonov her defasında acı bir şekilde gülümsemekle yetindi ve cevap vermedi. yıllar önce “sağ kalışımın sırrını yalnız senle ben bileceğiz, bütün sır senin beklemeyi bilmende” diye yazmıştı ve sevdiği kadın da onu beklemişti. şimdi bekleme sırası ondaydı.

    konstantin mikhailoviç simonov, 28 ağustos 1979'a kadar bekledi. sonra kendisini bekleyen sevdiği kadının yanına gitti."

    kaynak

    "bekle beni, döneceğim
    bütün gücünle bekle.
    bekle, sarı yağmurlar
    hüzün getirdiğinde.
    bekle karda, tipide
    bekle, bunaltırken sıcak
    bekle, kimseler beklemezken
    geçmişi unutarak.
    bekle uzak yerlerden
    mektup gelmez olduğunda.
    bekle, birlikte bekleyenler
    beklemekten usandığında..."

    şiirin tamamı için
  • "karlar tozarken bekle
    ortalık ağarırken bekle,
    kimseler beklemezken bekle beni..."

    konstantin simonov
  • bugün de bunu söyleyerek uyandım. ahmet'im telli'm yazmış, tolga çandar söylemiş:

    http://www.youtube.com/watch?v=yz_4_zslcdg

    "sen türkülerini söyle ve gülümse küçüğüm
    çünkü sesinin ırmağıyla yeşerecek hasretin bozkırları"
  • "gelme diyorsun
    bu gel demektir
    birazdan güneş doğacak
    doludizgin atlılar geçecek yüreğimden
    seni düşüneceğim
    gümüş mahmuzların parlaklığınca
    yağmur nal izlerini örtmeden
    sana geleceğim
    bekle beni" * *
  • tolga çandar'ın çağdaş türkü zamanlarından, bekle beni/ delikanlıya albümündedir aynı zamanda. bestesi eftal küçük'e aittir.
  • cagdas turku grubunun en bilinen ve sevilen sarkisinin adi.
  • cagdas turku grubunun iki albumunden birinin adi. ayni zamanda albumun ve grubun en guzel sarkisidir bu.
hesabın var mı? giriş yap