• beni "insan" olduğum için kendimden utandırmış filmdir.
    insanlar nasıl birbirlerine karşı bu kadar acımasız olabilir? başkalarının baş etmek zorunda kaldıklarının yanında, insanlar kendi küçük salak hayatlarında saçma sapan nedenlerden nasıl bu kadar mutsuz olabilir? insanlar nasıl bu kadar bencil olabilir?
    mesaj kaygısını da çok haklı buluyorum. bu filmi gerçekleştirenlere de benim izlememi sağlayanlara da taktirlerimi sunuyorum.*
  • şuan bana sadece bir mide bulantısı bırakmış gereksiz etkileyici film. açıkcası empati yeteneğiniz ve geçmişinizle bağdaştıracak anıları bulunan insanlar için yorucu bir film.
  • mesaj kaygılı olmasına ragmen baymayan, sadece merhamet uyandıran film.

    kesinlikle diger insanlarla olan iliskileri sorgulatır. ben hic ben oldum mu ? ben hic ben yarattım mı ?
    ikisinin cevabının da hayır olmasını umut ediyorum.

    nic balthazar'a digerini de gösterdigi icin tesekkur etmek gerekir.
  • ortasında gidip yüzümü yıkadıktan sonra devam ettiğim, sağ gösterip sol yanağınıza öpücük konduran bir film.

    --- spoiler ---
    ayrıca film boyunca sigur ros etkileşimleri yaşadım ama sadece (daha önce de özellikle dikkatimi çekmiş olan) svefn-g-engla varmış filmde.
    --- spoiler ---
  • hayata dair söyleyeceği sözleri olan filmlerden. yönetmenin renkleri kullanmadaki üstün yeteneğinden bahsetmeden geçemeyeceğim. ayrıca yönetmenimiz, aslen roman olan bu hikayenin yazarı, yine de hiç sırıtmıyor tecrübesizliği.

    --- spoiler ---
    konu aslında online oyunlarmış gibi gözükürken, oyunların yarattığı düşsellikten, otizmin yarattığı düşselliğe geçiş yapıyor, bu geçişi yaparken iki taraftan da besleniyor sürekli, bu düşsellikte de insan gerçekle hayali ayırmakta güçlük çekiyor filmin sonuna kadar.
    --- spoiler ---
  • ortalama 2-3 gün sonra film kareleri beynime oturmus filmdir. buna ragmen hala begenip begenmediğim konusunda kararsızım.yorucu bir o kadar da sürükleyici hali var. ya simdi ne oldu dedım ama sonuna kadar da heyecanla da izledim. midemin kaldırmasının yanı sıra playstation u pekiştererek vermesi güzel diyebilirim . izlenmesi gereken tuhaf bir film (cok guzel anlatamadım)
  • 27. uluslararasi istanbul film festivali kapsaminda gosterilen rain mandeki dustin hoffman performansina rakip olabilecek bir basrol oyuncusu ve requem for a dreamin tadini veren otistik bir genc,n hayatini zehir edenlerle mucadelesini ya da cogu zaman da mucadele edemeyisini/elinden bisey gelmeyisini anlatan, sonu super film..
  • gözleri yerine kocaman bir büyüteçle yaşayan bir adam yaklaşık 30 sene boyunca değişen algıların fluluğunda karanlığı özlemeye başlarmış. kulaklarında sadece kendi içindeki sesleri duyabilen bir insan sağır sanılırmış. söylenenlerin altında yatan hislere sarılı yaşayan bir çocuk kelimeleri kullanmayı bırakıp tek kelime etmeden ölmüş. dünyanın sonunda duran bir denizi görmeye gidenler geri dönmezmiş.

    otizmin ne olduğuna dair bir kaç cümle bunlar sadece. pazar kuşağında yayınlanan disney filmlerinde birilerinin yerine geçen gençleri izlerken o zaman empatinin bir kavram olduğunu bilmiyordum. elleri kolları olmayan birini gördüğümüzde hissettiğimiz dehşetin süresi sadece o insanı gözden kaybolana dek seyredersek uzuyor. dahası, bizi zorla bağlasalar o insanı da karşımıza koysalar ve günlerce seyrettirseler empatinin yitimi sadece bir geceyi bile bulmuyor. acımak veya dalga geçmek korunaklı biçimde içimizde duruyor. oraya gidip kendimizi iyi bir insan olarak varsayabiliriz. otistik bir insanı gördüğümüz zamansa bu duyguların yerini alan şey bir yadırgamaya dönüşürse, işte o zaman algılamanın en korkunç yanıyla karşılaşabiliriz; farklı olanı yok etme isteği.

    hissettiğiniz şeylere karşı tepki veremediğinizi düşünün. size bağıran birine bağıramadığınızı, nefret ettiğiniz bir insanın tam ortasına okkalı bir yumruk atmak isteyip de atamadığınızı, çok sevdiğiniz birine sarılamadığınızı, kurduğunuz düşlerin asla sizin ellerinizle gerçekleştirilemeyeceğini, ne hissederseniz hissedin, tüm bu hislerin altına kalacağınızı düşünün. size en berbat muameleler yapılsa bile buna itiraz edemediğinizi, hak denen şeyi korumanız bir yana, itiraz dahi edemediğinizi, duygu durumunuzun etrafınızda olup biten milyonlarca ayrıntıdan başka bir şey olmadığını düşünün. otizm sadece bu duygularla tanımlanamayacak kadar birbirine dolanmış iplere benzeyen bir durumdur. ne hissettiğinizi bu durumdayken bile algılayabiliyorsanız hele, daha da ürkütücüdür.

    ben x, otizmin ne olduğunu değil, otistik olan bir insanın neler hissettiğini anlatıyor. empati kurdurabilmek için adeta çırpınıyor. kendini paralayarak, büfeci zihniyetiyle yapmıyor bunu. neyi nerde nasıl hissedeceğini bilen hatta her şeye karşı artık istemsiz biçimde otomatik tepkiler veren biz ''normal'' insanların aksine, bir otistiğin içindeki devinimin her saniye deprem deprem yaşandığını damarlara enjekte ediyor. bu durum, filmin en önemli ve güzel tarafı.

    ancak filmin ikinci bir yanı daha var artık hepimizin çok iyi bildiği. insanlar. insanlar ne kadar berbat olabilirler, ne kadar kendilerine düşebilirler bunu gösteriyor film. otistik denen insanın hatta bazılarımız için bir küfür yerine geçen ''otistik''in aslında nasıl olduğunu, yadırganan, hor görülen, dışlanan, dışkılanan ve hatta bir dışkı sayılan otistiğin aslında ne denli güzel olduğunu, ancak normal sayılan insanların ne denli boktan, iğrenç olabileceğini gösteriyor. asıl yadırganması gereken insanların otistik diye küfrettikleri insanların haketmediği durumların yüzlerce katını hak ettiklerini göze sokuyor bu film. bunu yaparken kullandığı sanal gerçeklik, aslında sadece bir araç. bu filmi izleyip de ''hele bak la çocuk oyun oynadı nası kafayı yedi la'' diye algılayacaklara şimdiden söyleyeyim; alakası yok. asıl hor görülen hissiz, anlamsız, bir şey ifade etmediği düşünülen insanlar, kendi dünyalarına batmış ve dış dünya aracılığıyla tüm kendilerinden olmayana karşı yok edici olan marazgiller, ancak bu filmi izleyip de böyle bir yorum yapabilir.

    bu filmde bir otistik konu edilmiş olabilir. ancak bir otistiğin aksine, toplumun bu yolla yok ettiği, ''elden bir şey gelmez'' denilerek göz göre göre harcanan. yitirilen binlerce insanın da hikayesi aslında burada anlatılan. üstelik onların hakları ve güçleri ellerinden zorla alındıktan sonra bu yapılıyor. doğuştan bu güçleri elinde olmayan bir insana göre, toplum kendinden olmayan kıyımını gerçekleştirirken diğerleri de şehir meydanında yakılan insanları izlerken zafer çığlıkları atanlardan farklı değiller. bunu görerek yaşamaya mahkumuz bugünlerde. farkında mısınız?

    film, gerçek bir hikayenin filmin yönetmenince sonu değiştirilerek anlatılmış hikayesi. bu filme basit bir gözle acıma duygusu uyandıran bir film gözüyle bakmak da çok kolay elbette. ancak bir otistik olduğunuzda, yada toplumun çiğneyip tükürdüğü biri olduğunuzda size anlamlı gelebilecek şeyler anlatılıyor bu filmde. filmin baş rol oyuncusu greg timmermans'ın ve yönetmen nic balthasar'ın ilk deneyimleri bu film. neden bilmiyorum ama ilk filmler hep en içten ve en vurucu filmler oluyor. işin içine başka şeyler karışmadığı için muhtemelen.

    ayrıca archlord adlı filmde geçen wow benzeri oyun, film için dizayn edilmiş ve halen oynanabiliyor. belki oralarda bir yerlerde başka ben'ler karşınıza çıkar diye belki de hala devam ediyor..kimbilir.
  • son dönemlerde izlediğim iyi filmlerden diyebilirim.konusu itibariyle evet mesaj kaygısı taşıyor ama bunu bizi sürekli karaktere acındırma yolu ile yada konuyu sadece bu yöne çekmek ile yapmıyor filmin akıcılığı ve doğası gereği vermek zorunda olduğu mesajı veriyor diyelim.özellikle oyunla gerçeğin birbirine karışması filme yenilikçi bir hava katıyor ayrıca bu tarz filmlerde kült olmuş engelli tanıdığım var onun çektiği çileyi görüyorum önce bende dalga geçiyorum sora insafa geliyorum yardım ediyorum mutlu oluyoruz klişesinin yerine bir otistiğin gözünden normal geçinen insanların karmaşık ve anlaşılmaz ilişkileri yansıtılıyor.filmin gerçek bir yaşamdan uyarlanmış olması beni çok şaşırttı, dünyada bu özel insanlara tacizi bu kadar ileri boyuta taşıyabilicek hasta ruhlu insanlar olması beni endişeye düşürdü açıkçası.filmin giriş gelişme sonuç bölümlerinin hiçbirinde sıkılmıyorsunuz akıcı bir film olmuş üstelik son dönemlerde karşımıza çıkan yönetmenlerin enkaz son sahneleri kervanına ben x in girmediğini eklemem gerek.ayrıca ülkemizde gösterildiği istanbul uluslararası film festivalinden de eli boş ayrılmadığını dipnot olarak belirtmek gerek..özetlersek oyunculukları filmin önüne geçmeyen; akıcı, yenilikçi, farklı bir film olmuş.ben x boş zamanının gönül rahatlığıyla geçirilebileceği bir film.
  • konusu itibariyle ilgi ceken, icerigi itibariyle baydikca bayan, uyku getiren film
hesabın var mı? giriş yap