• gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
    onlardan kalbime sevda geçmiyor
    ben yordum ruhumu biraz da sen yor
    çünkü bence şimdi herkes gibisin

    yolunu beklerken daha dün gece
    kaçıyorum bugün senden gizlice
    kalbime baktım da işte iyice
    anladım ki sen de herkes gibisin

    büsbütün unuttum seni eminim
    maziye karıştı şimdi yeminim
    kalbimde senin için yok bile kinim
    bence sen de şimdi herkes gibisin
    -- (1918), yaz, kadıköy --

    nazım hikmet ran
  • insanın aklına "eğer herkes gibiyse neden itafen şiir yazılmış" sorusunu getiren nazımın çelişkili şiiri.
  • bir sevgiliyi gerçekten unutuş şiiridir.
    "son sözü söyledim koymadı mı" gibi gubidik ve gerçekçi olmayan bitti cümlelerinden çok daha çarpıcı ve inandırıcıdır. denilir ki birinden nefret etmek ve birini delicesine sevmek arasında çok da fark yoktur, güçlü duygulardır ikiside. fekat kalpte kin bile kalmaması bir umursamazlık ve kişiye karşı hissileşmeyi ifade eder ki gerçekten de bitmiştir olay.
    ama bu nazım hikmet şiirini cem karaca'dan duyunca neden acı çeker insan bilinmez tabi.
  • nazım' ın on küsürlü yaşlarında yazdığı ilk şiirlerinden. henüz küçük bir çocukken alt katlarında oturan genç ve çok alımlı bir kadına aşık olur nazım. kadın çok ulaşılmazdır ama kendini ondan alamaz. sürekli gözler onu her geliş gidişinde. ayak sesiyle kapıya koşar. platonik ve tutkun bir çocukluk aşkıdır ama kadıncağızın ruhu bile duymaz. bir gece ayak sesleriyle kapıya koşan nazım, kadının evinden hoş bir adamın çıktığını görür, kadın şuhulu bakışlarıyla yolcu etmek üzere kapıdadır. merdivenlerin aralığından dehşetli gözlerle bakan nazım, aşık olduğu kadının bir başkasıyla olmasına dayanamaz. o, nazım'a ihanet etmiştir. koşarak içeri kaçar ve bu şiiri yazar. mavi gözlü dev adlı bir kitapta yıllar önce okumuştum. kadının adını hatırlayamıyorum ama sanırım belirtilmişti. bu yaşta bir çocuğun aşka bakışı ve böyle sözler döktürmesi bana inanılmaz gibi gelmişti.
  • gözümüzde büyüttüğümüz kişiyi normalleştirme sürecinde dilimizden dökülen kelimeler bütünü.
  • -nazim hikmetin tapilası siirlerinden biri.
    -bir insani kendi icinde öldürdükten sonra söylenebilecek söz.
  • birini herkes gibi kilmak onun onemini azaltmaktir. sevgililer arasinda gecen bir diyologda kullanildigi durumda cok kirici bir cumledir haliyle.
  • geçmişte sevilmiş -sevildiğine inanmış- bir insana söylenebilecek en acı söz, yollanabilecek en kötücül şiir -kendimden biliyorum-.
    bütün kötücül planlarımda bunu yollamayı planlamışımdır da nice insana gecelerce, yollamamışımdır bildiğim için acısını, peki nasıl yollamışım en çok sevmiş olduğuma? öncesinde onun sesinden duymuş olduğumdandır belki ezberden okunuşunu. (bkz: acı)
  • yakinimizdan uzakla$masini istedigimiz insana davranis seklimiz, yada birine soylenecek en agir laflardan biri.

    (bkz: ilhan irem)
    (bkz: nazim hikmet)
  • her yanlıştan sonra 'artık dersimi aldım' demek hayatın ironisinin en büyük göstergesi değil midir? yanlış neye göre belirlenir, yanılsamaların ne derece olduğu nasıl anlaşılır? ders almak gibi bir durum söz konusudur belki, lakin yeteri kadar açıklayıcı değildir hayat konusunda. gerekliliği tartışılacak düzeyde olsa da, her zaman için öğrenilecek bir şeyler çıkar insanın karşısına. ama, fekât öğrenmek hiçbir zaman kolay olmaz.

    işte bu yüzden 'artık dersimi aldım'la başlayan cümleler baştan yanlış cümlelerdir. dersi almak, o dersi geçmek demek değildir. ders alırken kaytaran kişi için ise hayalden öteye gitmez, gidemez. acı ve mutluluk gerektiğinden fazla yaşandığı zaman hayatın önemi kavranır, bir ders çıkarılabilir. ve bu dersin sonucunda en azından bazı yanlışları yapmadan görebilir insan; küçük çaplı da olsa, bile bile lades demekten korunur. korunmanın getirileri, her zaman için götürülerinden fazladır. hem iddiayı kaybetmez, hem de ne kadar bilinçli olduğunu gösterir.

    ve tabii ki insan ilişkileri konusunda bu durum fazlasıyla ortaya çıkar. özellikle de kişinin fazlasıyla değer verdikleriyle olan ilişkileri gelir, bir şekilde 'artık dersimi aldım'a bağlanır, bağlanamayasıca. karşılaşılan her kişi için düşünce nötrlenir, hiçbir şey olmamış gibi yapılır. eğer ki müsaitse bünye kandırılır, kandırılamazsa banu alkan* dinleyip bir nebze de olsun ruhsal bir panik sağlanabilir. bütün bunlar yapıldıktan ve kalp pembeleşinceye kadar karşıdaki insanda kaldıktan sonra üstüne bir bardak soğuk su içilmesinin gerekliliğinin milli gazete'de de yayımlandığı gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır.

    hayata giren bu yeni ve çok 'farklı' kişinin etkisine girilir. bir ilişki yaşanır/yaşanmaz, hatta iyi gider/gitmez belki. ama bir kere düşüncelerden ödün verince, pazara değil de mezara kadar bunun sancısı çekilir. geçen sürenin sonunda ve bir şekilde yapılan hatanın farkına varıldığında artık o kadar da farklı gelmez bu çok farklı kişi. ve biraz hüzünlü ve biraz da düşünceli bir şekilde söylenir bu cümle, 'bence artık sen de herkes gibisin'. bir hafta çok üzülür insan, ikinci hafta size anne diyebilir miyim'i seyretmeye başlar, üçüncü hafta balıklarına yem verir, iktidara atıp tutmaya, hayatın saçmalığından bahsetmeye başlar.

    dördüncü hafta, 'çok farklı' ve düşünceli birileriyle karşılaşmayı umar bünye..

    hep yapılan hatalar yapılmaya devam edilir. ve hep söylenen, ama manasız bir züğürt tesellisinden öteye gitmeyen; 'en azından tecrübe oldu' bir kez daha ve daha bir hevesle söylenir. pollyanna'yı dünyaya kazandıran yüceler yücesi eleanor porter için bir dua okunur. yeni bir gün diyerek, en az gri olan perde takılır gönül penceresine.
hesabın var mı? giriş yap