• anderson'u çok severim, sırf kurumsal hristiyanlığın çöküşü, latince'nin düşüşü, kapitalist yayıncılık sisteminin gelişmesi ve bunların milliyetçiliğe olan bağlantısını dışa vurduğu için bile çok mühim bir isim zaten. tasvip edilse de, edilmese de, milliyetçiliğin doğuşuna papağan gibi "fransız ihtilali de fransız ihtilali" diyenlere "criollo" alternatifini getirmiş olması da çok güzel, hatta bir ara ayrıca güzelleme yazılsa kendisine hak eder. ama buz gibi bir gerçek de şudur ki, maalesef canımız ciğerimiz anderson'umuz bile avrupa-merkezcidir. gellner ve hobsbawm, milli geleneklere "taklit ve uydurma" derken, "yaa öle demeyelim de, esinlenme diyelim" diyecek kadar yumuşak bakışlı olabilen bir modernist iken, avrupa dışındaki ülkelerde gelişen milliyetçilik akımlarını -her ne kadar batı örneklerinden "esinlenilmiş" olsa da- esinlenme değil "orijinalin kopyası" olarak yaftalamaktan geri durmaz, onların öz tecrübelerini görmezden geldiği, "yaa o sizin kendi deneyiminiz değil, fransa, ingiltere ya da almanya gibi kök devletlerin kopyasıdır" dediği vakidir.

    işte anderson amcaya verilecek en güzel -ve itiraf edeyim, içindeki sitem beni gerçekten derinden etkilemiş olan- cevabı chatterjee vermiş:

    “i have one central objection to anderson’s argument. if nationalisms in the rest of the world have to choose their imagined community from certain ‘modular’ forms already made available to them by europe and the americas, what do they have left to imagine? history, it would seem, has decreed that we in the postcolonial world shall only be perpetual consumers of modernity. europe and the americas, the only true subjects of history, have thought out on our behalf not only the script of colonial enlightenment and exploitation, but also that of our anti-colonial resistance and postcolonial misery. even our imaginations must remain forever colonized.”

    partha chatterjee, “whose imagined community?”, gopal balakrishnan (ed.), mapping the nation, london, verso, 1996, s. 216.

    okuyunca içim acıdı yemin ederim. tüm "geri bıraktırılmış" ülkeler adına, ağzına sağlık chatterjee.
  • dün gece ölmüş. 79 yaşındaki anderson'un bedeni yakıldıktan sonra külleri java denizi'ne savrulacakmış.
  • vefat ettiğini öğrendiğimiz büyük düşünür. milliyetçilik denilince akla ilk gelen isimlerden birisidir. diğerleri için; (bkz: eric hobsbawm) ve (bkz: ernest gellner).

    bü üç düşünür de 1983 yılında yayımladıkları çalışmalarla milliyetçilik ekseninde ciddi tartışmalar başlatmışlardır. gellner'in çalışması nations and nationalism, türkçeye hil yayınları'ndan günay göksü özdoğan'ın çevirisiyle, uluslar ve ulusçuluk adıyla çevirilmiş. kabaca gellner'in fikirlerine değinmek gerekirse; ona göre milliyetçilik, endüstrileşmiş-kapitalist batı avrupa merkezli bir olgudur. kapitalizm, çalışan kesimin hızlı bir şekilde yeni işleri kavrayabilmesi için eğitilmesine ihtiyaç duymuş, bunun için bir dil birliği ihtiyacı oluşmuş ve bu eksende de millet ve milliyetçilik kavramlara meydana gelmiştir-üretilmiştir.

    hobsbawm'sa, terrence ranger'la birlikte 7 yazıdan oluşan the invention of tradition kitabını derlemiş ve bu kitaba giriş yazısıyla birlikte seri üretim gelenekler yazısını yazmıştır. bu kitap da türkçeye, mehmet murat şahin'in çevirisiyle agora kitaplığı'ndan geleneğin icadı adıyla çevrilmiştir. kısaca kitaptaki fikirleri özetlemek gerekirse, ulus inşası sürecinde, geleneğin işlevselliğine vurguda bulunarak, eski geleneklerin dönüştürülerek, devşirilerek ya da yaratılarak bir kurucu mit oluşturma çabasına hizmet ettiği savı savunulmaktadır. ve yine ulus kavramı sonradan oluşan-oluşturulan bir şey olarak ele alınır.

    anderson'sa yine aynı yıl, imagined communities kitabını yazmıştır. bu kitap da türkçeye metis yayınları'ndan iskender savaşır çevirisiyle hayali cemaatler adıyla tercüme edilmiştir. yalnız yeri gelmişken, kitabın ismine dair haddim olmayarak bir şerh düşmek istiyorum. hayali kelimesi yerine hayal edilmiş ya da muhayyel tercihleri sanki daha doğru olurmuş gibi geliyor bana. çünkü buradaki vurgu, millet kavramının gerçekliğine ya da varlığına dair bir şüpheden ziyade, milletin kendinden ya da doğal olarak varolmadığı, hayal edilerek, düşünülerek tasarlanmış bir olgu olduğu yönünde. kitab'ın içeriğine gelirsek de anderson milliyetçiliğin kökenlerini latin amerika'da aramakta. ona göre; koloni topraklarında doğan ispanyollar, doğdukları kolonyal valiliklerde görev alabilmekteler. onların kendi valilikleri-eyaletleri sınırları dahilindeki yolculuklarını bir haç yolculuğuna benzeten anderson, buradan bir ortaklık hissi oluştuğuna, bunun bir cemaat yapısının oluşmasına yol açtığına değinir. ve bu kolonyal valiliklerin daha sonrasında günümüz güney amerika devletlerine dönüşmesi üzerinden milliyetçiliği açıklar. yani ona göre milliyetçilik belirli sebep-sonuç ilişkileri ekseninde araştırılması gereken yapay bir olgudur. kısacası bu üç düşünür farklı açılardan, farklı anlayışlarla milliyetçilik ekseninde ciddi bir tartışma yaratmışlardır. ve içlerinden sağ kalmış son düşünür olan anderson'ın da ölümüyle düşünce dünyası büyük bir değerini yitirmiş oldu.
  • kapitalist yayıncılık ve özellikle günlük gazetelere atfettiği önemi düşünüce internet medyasını ve ekşi sözlüğü görseydi ne düşünürdü merak ediyorum... hoş genel olarak internet küreselleşmenin yayılmasını ve milliyetçiliğin çözünmesini sağlıyor ama ekşi sözlük türkiye'ye has bir site olduğu için farklı bir durum.
  • andersonun çıkış noktası, milliyetin ve milliyeçiliğin özel bir kültürel yapım (artefact) türü olduğu düşüncesidir ona göre millet hayal edilmiş bir topluluktur. hem sınırlı hem de egemen olacak şekilde hayal edilmiş bir topluluktur.
    hayal edilmiştir çünkü en küçük milletin üyeleri bile diğer üyeleri tanımayacak onlarla karşılaşmayacak hatta onlardan söz edildiğini duymayacaktır. ama yine de eher birinin kafasında birlikteliklerinin hayali yaşamaya devam edecektir. sınırlıdır çünkü en büyük milletin bile belirli ötesinde başka milletletin yaşadığı sınıralrı vardır ve bir topluluk olarak hayal edilmiştir çünkü gerçekte içerdiği eşitsizlik ve sömürü ne boyutta olursa olsun millet derin bir yoldaşlık kardeşlik olarak algılanır.
    daha fazla bilgi için (bkz: umut özkırımlı)
  • benedict anderson hayali cemaatler adlı yapıtında günümüzde var olan ulus-devletlerin doğuşlarını araştırmaktadır.bu ulus-devletlerin kökenlerinin yalnızca 150yıl kadar öncesine dayanmasına rağmen milyonlarca kişiyi geçen iki yüzyıl içerisinde bu ulus devletler için ölmeye iten sebepleri incelerken, ulusların hayal edilmeleri ve bunun sonrasında da modellenmeleri, uyarlanmaları ve dönüştürülme süreçlerinden bahsetmektedir.bu süreçlerin kökeninde yatan gerçekleri incelerken de toplumsal değişime uğramış bilinç biçimlerini konu edinmiştir.
  • imagined communities adli kitabinda milliyetcilik kavraminin ortaya cikisini ve islevini sorgular."insanlari ulkeleri adina olmeye, baska insanlari oldurmeye, hatta onlardan nefret etmeye iten sey nedir?" sorusu cikis noktalarindan biridir.inceledigi ulkeler guneydogu asya ulkeleridir ama kitabin "old empires, new nations" adli dorduncu bolumu osmanli imparatorlugu ve turkiye baglaminda yapilacak bir calismada cok yararli olabilir.
  • cornell üniversitesi asya araştırmaları bölümünde profesördür kendisi. cornell'in güneydoğu asya programı'nda ve modern endonezya projesi'nde müdürlük yapmaktadır. hayali cemaatler isimli kitabı metis yayınevitarafından basılmıştır. milliyetçilik konusuyla ilgili tüm akademik çalismalarda bu kitabina referans verilir. ulusu, hayal edilmiş bir siyasal topluluk, bir cemaat olarak tanımlar.

    (bkz: imagined communities)
  • milliyetçiliğin temelini, dinin ve kutsal metinlerin güvenilirliğini kaybetmesi daha doğrusu insanları, kabileleri, milletleri bir arada tutamayacak hale gelmesini başlangıç alan ve milleti hayali bir cemaat (bkz: imagined communities) olarak ele alan amcamızdır.
    biz ve onları yaratan eşzamanlılık kavramı nation algısının yaratılmasında başroldedir.
    bu eş zamanlılık kavramını insanlara kazandıran belli nesneler, kavramlar bulunmaktadır. gazete ve romanların insanların hayatına girişi ile aynı anda farklı yerlerde olsa da aynı veya benzer şeyleri yaşayan, evet california da yaşayan birinin new yorkta yağmurlu bir havada kahve içerek onu terk eden sevgilisine üzülen johnu romanlardan okuması, john u onun gibi yapmıştır, onlardan yapmıştır, bizden yapmıştır.
    gazeteler umrunuzda olmayan ülkelerde yaşanan sellerden sizi haberdar etmiştir. ülkeniz için sevinmişsiniz onlar için üzülmüşsünüzdür.
    cultural roots başlığındaki diğer unsurlar harita, sayım ve müzelerdir.
    işçi sayımı, köle sayımı, belli bir dili konusanların sayımı. kendi işçilerinin bölgesini, şeker pancarı tarlalarını işaretlemekten beri gelen haritalama, işaretleme.
    ve en önemlisi birlikte unutmak.
    yaşanan acılar, ait olduğunuz 'millet'in var olma çabası sürecinde çektiği acılar, savaşlar, katliamlar birlikte unutulur ve kitlesel eğitim sisteminin sistematik hatırlatıcılarıyla aslında unutulmaz.hikayeler, heykeller, kalıntılar,geçmişe özlem, geçmişi birlikte unutmak ve geçmişi birlikte hatırlamak.
    devamlılık, bir seri zaman içerisinde gömülü olma hissi, bir kimliğe ait olma ihtiyacını da beraberinde getirmektedir. siz de birilerinden olmuş olursunuz.
  • hayatımın değişmesine vesile olan adam. sanki aileden birisini kaybettim. huzur içinde uyusun.
hesabın var mı? giriş yap