• maltepe üniversitesi'nde ders veren felsefe profesörü. mükemmel bir hocadır ve çok saygı duyduğum bir insandır. o kadar bilgilidir ki, "bilmediği şey yoktur" diye düşünülür. dille de çok ilgilenir. öyle ki türkçe bir sözcüğün almancasını, fransızcasını, ingilizcesini ve latincesini tahtaya alt alta yazar. kitapların basım yerlerini, basımevlerini hatta tarihlerini bile ezbere bilerek bizi dumura uğratır. dersleri çok zevkli ve çok öğreticidir ancak bir süre sonra anlamamaya başlarsınız çünkü öyle bön bön dinlemek değil sürekli düşünmek zorundasınızdır. "önünde sonunda" , "dolayısıyla" , "kuşkusuz" , "ne dersiniz?" çok sık kullandığı kelime öbekleridir.
  • ülkemizde ortaçağ felsefesi üzerine kendisinden daha yetkin bir felsefeci daha olduğunu düşünmediğim eski hocam. uzak bir öğrenci-öğretmen ilişkisini tercih ettiğinden olsa gerek, sevgi ve samimiyet duygularından ziyade, bilgilerine duyduğum hürmet ve saygı gibi duygularla kendisini anarım. evinin dolaylarında birkaç kez rastladığım, her defasında konuşmamıza rağmen beni görev bilinci ve benzeri bilinçlerle karşılamasına rağmen, beni hatırlamadığından emin olduğum felsefeci.
    işini çok ciddiye alır. öyle ki, istanbul üniversitesi yıllarında, okuldan eve-evden okula gidişlerdeki vakitleri bile, walkmen'den makaleler dinleyerek geçirdiğini anlatırdı.
    "hiç kuşkusuz"* değerli bir hocamızdır.
  • türkiye'nin hemen hemen tek ortaçağ felsefesi uzmanıdır. bu konuda da türkiye'deki felsefe akademisyenlerinin önemli bir mihenk taşıdır. öğrencisini tutan, seven, öğrencisiyle iyi iletişim kurabilen bir hocadır. öğrenciyi araştırmaya, çok okumaya ve ödeve yönlendirir. kendini "felsefenin köşetaşı" olarak gören; fakat tutumu tavrı ve yaklaşımı felsefenin köşe yastığı hoca ve onların uzantıları olan öğrencileri tarafından sevilmiyor olması onun bir betül çotuksöken olmasını değiştirmez.(bkz: hiç kuşkusuz)
  • "birbirimizi nesne düzeyinde algılıyoruz" ifadesini sıklıkla kullanan, zannımca, kendisini bildim bileli aynı gözlüğü kullanmakta olan, ortaçağ felsefesi konusunda ülkemizin önde gelen isimlerden, istanbul üniversitesi'nin avuçlarından kayıp maltepe üniversitesi'nin kaptığı başarılı bir profesörümüz.
  • ünlü bir felsefeci, çok iyi bir akademisyen, asık suratlı fırçalamayı seven bir idarecidir.
  • aşağıdaki metinler, kendisi ile yapılan bir söyleşide kullanmış şahsiyettir:

    "... düşünme tutumlarına tavır koyan yanı ..." (petrus abelardus'a ait bir nitelik olarak söyleniyor)

    "... örgütlenen kilise yapısı, birçok kültür öğesinin de korunarak yaşatılmasını sağlamıştır."

    "... biz, kolaylık olsun diye bazı tutamaklar saptıyoruz. tabii burada ölçütler, düşünsel olmaktan çok askerî ve/veya siyasaldır." (tarihsel dönemlerin belirlenmesi bağlamında)

    "... ortaçağ'ın en önemli yanı, bu çağın genel kavramlar, tümeller üstüne yapılan tartışmalarla yüklü bir dönem olmasıdır."

    "ortaçağ filozofu tümeller tartışmasıyla felsefenin zembereğini yakalamıştır ..." (özer sayın, sorduğu soruda betül çotuksöken'e ait bir söz olarak dile getiriyor)

    "... insanlar arasındaki en büyük uyumsuzlukların, tartışmaların ve sıkıntıların doğmasına yol açan aslında tümel-tekil karşıtlığıdır."

    "her tür ayırımcılığın, özcü bakış açılarından, yani var olanın değişmez, sabit, tek bir özünün olduğu anlayışının benimsenmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. oysa, bu tutumun önünün alınabilmesi için var olanın değişebilir ve değiştirilebilir özellikler toplamından oluştuğu; ya da en azından, var olanın bir özü, bir doğası olduğu kabul edilse bile bunun değişebilirliğinin hep hesaba katılması gerektiğini düşünüyorum. buna nominalist (adcı) bakış açısı diyorum."

    "kavram gerçekçiliğiyle, özcülükle birlikte ayırımcılıklar, tartışmalar, savaşlar başlar; işin temeli bu sanırım."

    "felsefe dediğimiz, felsefî etkinlik dediğimiz şey, herhangi bir şeyi ya da olup biteni bir kavram altına yerleştirebilmek ve bu yerleştirmenin işleyişini mercek altına almaktır. daha doğrusu, olup bitenle bizim düşünsel dünyamız arasındaki gerilimi yakalayabilmektir. bütün bu işlemler, düşünme ve dil bağlamında gerçekleşmektedir. düşünme ve dil, yaşanan kargaşayı, hattâ karmaşayı, kategorilere ayırmakla, toparlamakla, daha yalına indirgemekle aşmaya çalışıyor. o yüzden 'logos' deyimi çok önemli. logos gerçekten de derleyip toparlıyor; ne türden olursa olsun var olanı, düşünme, kavram örgüsü ve dil ürünleri olarak topluyor; toparlıyor."

    "... xııı.yüzyıl için üniversiteler yüzyılı deniliyor."

    "... öğretmenliğin, özellikle xıı.yüzyıldan başlayarak eğitim ihtiyacını karşılamak üzere bir meslek olarak kendini gösterdiğini saptayabiliriz."

    "hiçbir zaman, 'halk felsefe okullarının, felsefe doğrultularının iç yapısını doğru anlamıştır, bunları hayatına tam olarak geçirmiştir' diyemeyiz."

    "... panofsky, skolastik felsefeyle mimarî yapılar arasındaki koşutluğu ortaya koyuyor." (erwin panofsky kastediliyor)

    "ortaçağ'da söz konusu olan şu düşünme yöntemi ... son derece dikkat çekicidir: herhangi bir konuda düşünülebilecek her şeyi dikkate almak; konuya ilişkin olarak lehte ve aleyhte olan her şeyi düşünmek. buna 'pro et contra' yöntemi deniliyor."

    "rönesanslarda okur-yazarlık üstünde daha çok duruluyor ..."

    "...paris'te yeni bir atina yaratmak." (karolenj rönesansı dönemine ait bir söylem olarak)

    "... 'söze göre' değil (secundum vocem), 'şeye göre' (secundum rem) düşünmeyi öneren bir anselmus ..." (anselmo d'aosta kastediliyor)

    "...ortaçağ'da akılcılık var, ama bu tamamen tanrısal akla göre işleyen bir akılcılık."

    "... 'seni bileyim, kendimi bileyim' ..." (aziz aurelius augustinius'a ait bir söz olarak)

    "islâm felsefesi, ortaçağ düşüncesinin bir yüzüdür kuşkusuz."

    "asıl düşünsel sıçrama, bireyin öneminin anlaşılmasıyla gerçekleştiriliyor."

    "ockhamlı william'dan ... önceki filozoflara, sözgelimi augustinus'a göz attığımızdaysa onun iç gerçeklik dediği, içselliği ön plana çıkartan yapıyla karşı karşıya kalıyoruz."

    "... insan, toplum ya da herhangi bir kurum olarak, diyelim bir kültür çevresi olarak kendi içimize kapanırsak, çevremize aşılmaz duvarlar örersek, dıştakini yok sayarsak ya da dıştakini sürekli bir biçimde tehlike olarak görür, onunla herhangi bir iletişime girmezsek, kendimiz de ortadan kalkmaya mahkûm oluruz."

    "... nietzsche'den beri avrupa'nın bir sorun olarak görüldüğünü biliyoruz."

    "avrupa kendini bir öz olarak gördükçe sorunları artacaktır."

    "eğer kendi içimize kapanırsak dışardakini giderek bir tehdit olarak algılarız."

    "... kişinin kendisiyle ilişkisi, karşısındaki insan üzerinden kurduğu bir ilişkidir. tıpkı, insanın tek başına ne erdemli, ne erdemsiz olabileceği gibi."

    "avrupa üzerinden kendimizi daha iyi tanıyabiliriz, kendimizi daha sağlıklı bir biçimde kavrayabiliriz."

    "günümüzün en büyük sorunu, yerellik, küresellik ve evrensellik arasındaki gerilimde beliriyor."

    "özcü yaklaşımların kamplaşmalarda etkili, belirleyici bir çıkış noktası olduğunu düşünüyorum. özcülükten yana olduğunuz zaman yerel, olumlu ya da olumsuz olarak kemikleşmektedir."

    "iletişim olanaklarıyla gerilimlerin kırılabileceğini sanıyorduk. ama kırılmıyor."

    "felsefe, sanat, bilim, din... bütün bunlar sıkıntılardan, gerilimlerden doğan şeyler. gerilimler olmasaydı hiçbir şey olmazdı."

    "... türkiye ortaçağ'ı yaşamamıştır ..." (bunu da özer sayın sorduğu soruda betül çotuksöken'e ait bir söz olarak dile getiriyor)

    "... her türlü zihinsel çerçeveyle hesaplaşmak gerekiyor."

    "insan, varlık, bilgi sorunlarıyla ayrıntılı bir biçimde hesaplaşmalıyız."

    not: "betül çotuksöken'le ortaçağ üstüne" başlıklı, özer sayın tarafından yapılan bir söyleşinin ağustos/05'te yayımlandığı bir yazıdan alınmıştır.
  • görev yaptığı özel üniversitenin öğrencisi olarak 4 kişinin aldığı bir dersine misafir olarak ikinci gidişim de “siz hep gelecek misiniz. dikkati çeker diyen” derse ara verildiğinde kendimi kapı dışarı nasıl atacağımı bilemediğim prof. dersleri lise tadındadır. bir konuyu, bir kaç derse adapte edebilen başarılı hocadır. yenilikçi tez konularına pek sıcak bakmaz. yöneticilik tavrı okul müdürü tadındadır. rektör yardımcısıdır, çok geniş çevresi vardır. ancak yolundan gider kendinizi sevdirir çizgisinde hareket ederseniz belki okulda kalma şansınız olur. aksi takdirde sizi hep görmezden gelir.
  • bir arkada$ tavsiyesi üzerine itüde 'felsefeye giri$' adli bir ders verecegini duydugum, derse yazildiktan sonra tani$mak icin dört hafta hararetle bekledigim (fakat programini iptal ettiginden o $erefe nail olamadigim) hoca, felsefeci, kendi deyimiyle filozof.

    1950 istanbul dogumludur. 1972 yilinda istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi felsefe bölümünü prof. dr. nermi uygur yönetiminde hazirladigi "lucretius'un de rerum natura'sinda evrenin ana maddesi" konulu tezle bitirmi$tir. latin dili ve edebiyati ile sosyal antropoloji sertifikalari bulunan çotuksöken, 1982'de sistematik felsefe ve mantik anabilim dalinda ara$tirma görevlisi, 1984 ekimi'nde "petrus abelardus'un ahlâk anlayi$i" konulu cali$masiyla da felsefe doktoru ünvani almi$tir. türkiye felsefe kurumu üyesi olan cotuksöken, özellikle ortacag felsefesi ve bu dönemin dil ve mantik filozoflariyla ilgilenmektedir. dil felsefesi üzerine de dersler vermi$ bulunan hocanin itü'de yeniden ders verip vermeyecegi büyük bir merak konusudur.
    ba$lica kitaplari, cevirileri:
    ortacag'da felsefe(doc. dr. saffet babür ile)
    felsefi söylem nedir?
    ortacag yazilari
    felsefeyi anlamak, felsefeyle anlamak

    hâlen maltepe üniversitesi fen edebiyat fakültesi ögretim üyesidir.

    ayrica (bkz: yusuf çotuksöken)
  • maltepe unıversitesi rektör yardımcısı ve felsefe bölümü başkanıdır .dersinden kimse geçemez gibi bir dedikodu vardır .ama tamamen yalandır .derslerinde herşeyin felsefesini yapabilen tek insandır muhtemelen ve dersleri genelde patlamayla sonuçlanan insandır
  • hala daha evde "o kavram yan odadaydı, şimdi buraya geçti" diye konuşuyorsak sayesindedir. pratik fransızca'sı çok iyidir ama kimseye mantık öğrettiği gibi öğrettiği bir kişi bilmiyorum.

    hocam bugün de andık sizi, yan odadan aklımıza geçen bir kavram sağolsun.
hesabın var mı? giriş yap