• gece yolculukları sırasınsa harika giden grup.bide dandy warhols'un üstüne alınırsa ayrı bi harika etki yapar bunlar.
  • yapmak istediğim tek müzik tarzını yapan grup.
    bir gün o gitarı elime alacağım ve aynı tonlarda karşılıklı çalacağız.
  • "whatever happened to my rock'n'roll" adlı şarkıları pek bi gaz, pek bi dinlenesi olan grup.
  • son 1 haftada 3 kez canlı izleme şerefine nail olduğum ve performanslarıyla ağzımı açık bırakan grup. çeşitli yerlerde sahnelerinin sıkıcı olduğuna dair okuduğum eleştirilerin de külliyen yalan olduğunu gördüm. evet seyirciyle sözlü temasları yok denecek kadar az ama insanın burnunun dibinde basıyla tek vücut olmuş şekilde çalan robert levon been ve tüm karizmasıyla çalıp söyleyen peter hayes varken bu gruba sıkıcı demek ayıp.uzun lafın kısası, gerek sahne hakimiyetleriyle gerek şarkı seçimleriyle tabiri caizse gümbür gümbür bi grup brmc.

    son olarak rob ve pete sözüm size; mercy ve rifles için tekrar teşekkürler, yaza görüşmek dileğiyle.
  • şimdi bunlar edgar allen poe'yu seviyorlar ya, onu düşünüp düşünüp ilhamlanıyorlar, hayalleniyorlar ya, **, * ben de onları çok seviyorum.

    ne yoruyorlar, ne usandırıyorlar, ne sıkıyorlar. günlerce içinizde çalıyor bazı melodileri/ritmleri * ya da mesela bir lafı böyle tuhaf pes sesiyle beraber içinizde gezip duruyor *, bazı sayıklamalarınızın eş anlamlısı filan geçiyor kimisisinde *... işte bilemedim. ben çok sevdim.
  • kendilerinin faal bir muadili bulunmamaktadır. edgar allan poe hayranlıklarının üzerlerindeki etkisi de yine bir o kadar güzeldir.

    http://tinyurl.com/nzkpfdv / annabel lee
  • peaky blinders ile dinleme listeme giren beat the devils tattoo şarkısından sonra red eyes and tears weight of the world spook gibi daha birçok şarkısıyla vazgeçilmezler arasında yerini alan gruptur.
  • red eyes and tears şarkısı ile "only lovers left alive - sadece aşıklar hayatta kalır " filminde arzı endam eden gruptur. pek severin.
  • yeni albümleri specter at the feaste nihayet kavuştuk. taze taze notlarımı aktarıyorum.

    ilk dinleyişim sırasında kulağımı rahatsız eden hiçbir şarkı olmadı. iki belki üç zayıf halka barındırsa da hate the taste, rival ve teenage disease gibi anında öne çıkan şarkılar ile konsere gelsek coştururuz izlenimini bıraktılar. lullaby ise albümün akide şekeri gibi olmuş. dinlerken genel olarak eski kanları (mesela berlin) anımsamak mümkün.

    özlemiştik motorcuları.

    albüm birkaç kez döndükten sonra gelen edit: fire walker diyorum başka bir şey demiyorum. çok sağlam olmuş.
hesabın var mı? giriş yap