• bir de bunun ağzıyla bok yemek hali var.

    ege'de hep efeler gezmemiş dağlarda. bir de çalı kakıcılar denen güruh var, efenin eşkiya olmuş hali. ya da efeler zaten eşkiyaydı bilemedim şimdi ama efeye eşkıya denmez nenem çok kızar, efeymiş abisi. bu çalı kakıcılar ali kıran baş kesen, ortalığın haracını yiyenler.

    gel zaman git zaman bu çalı kakıcılar bir çiftliğe geliyorlar; "yiyelim içelim bu gece, geceleyiverelim burda" hesabı. çiftlik sahibi tedirgin. kuş sütü eksik değil bir sofra kurduruyor, tırsmış. kolay mı? memnun olmazlarsa bi çalının dibine kakıverirler adamı. komşu çiftliklerden de eşkiyaya hürmeten katılıyorlar yemeğe. yemek güzel, memnun gelenler. çalı kakıcıların en baş çalı kakıcısı övüyor sofrayı ve çiftlik sahibini, "eferim" diyor. komşu çiftliğin sahibi az bozuluyor komşusunun çalı kakıcısından aldığı pek kıymetli "eferim"e. çalı kakıcıya dönüp "efem, yemek iyi idi hoş idi amma üstüne bi testi sovuk madran suyu olmadıktan sonra" diye fitneyi sokuveriyor. ev sahibi buz kesiyor.

    madran suyu dediği, madran dağının suyu, içiyorsunuz pek çok yerde. bi yüzünden pınar madran, bi yüzünden çine madran diye şişeleniyor sular. bir yüzü bozdoğan, bir yüzü çine. çalı kakıcı da tinkoz, yaş yere basmış mı şimdiye, zoka yutmuş mu? yutmamış. yanında duran testiyi boşaltıveriyor ortaya, uzatıyor testiyi komşu çiftliğin uyanığına "e o vakit doldur da gel aslanım görüverem" diyor.

    madran dağı anasının nikahında. uyanık alıyor testiyi düşüyor yola "akşamınan uyuyuverem, sabah gidiverem" diyebilir mi? yürü yürü yürü gün aydınlanıyor, tepeye yaklaşmış bu. bir dağ köylüsü tanıdığa rastlıyor "amaniiin, n'edipdurun amat, nereyi gidipdurun bu'zmannan" diyor. bizimki bitmiş, elinde testi, bir de bu yolun dönüşü var, çalı kakıcı düzde bekleyipduru; "n'edem üsen, ağzımnan bi bok yidim ovada, dağ başına yıkamaya gidipdurun"

    kıssadan hisse ağzıyla bok yiyen çok ortalıkta, ama testiyi eline veriverip de "git yıka gel" diyen efe yok.

    ama rahmetli babaannem vardı, akşam üzeri olmuş olayı "sabalen kakınca, canım bişeyle istimedi, acık kesik bandım, acık seetin yidim" diye anlatmaya başlardı. aynı ona dönmüşüm ya ben.
  • genelde metafor olarak kullanılsa da sıklıkla gerçek olabilen bi hadisedir. kendi bokunu yiyen küçük çocuklar bunun ispatıdır hatta. ama bir de köpek boku yiyenler vardır ki annelerinin günlerce iflah olmamalarına sebep olmuşlardır:

    bahsi geçen şahıs*, 2 yaş civarındayken, ortamda bulunan ev köpeğiyle oynamakta, mutluluk çığlıkları atmaktadır. birden abla shirak, elemanın hayatından pek memnun bir ifadeyle geviş getirdiğini farkeder,shirak'a bilgi vermeden, elemanı kucağına alıp içeriye, lavaboya götürür. kıllanan shirak takip eder, ablayı tufan sıpasının ellerini yıkayıp ağzını çalkalamaya çalışırken, bi yandan da alçak sesle fena halde azarlarken bulur. abla shirak çocuğun ağzından bişey almaya çalışmakta, fakat sıpanın dişlerini kilitleyip vermeyi reddetmesi ve hala çiğnemesi sebebiyle başarılı olamamaktadır. shirak da müdahale eder, fakat olayın sebebini henüz anlamış değildir. sonuçta küçük bir parça alınabilir ağızdan, kalan parça afiyetle götürülmüştür.

    çıldırıyorum sanılan bir andan sonra derin nefesler alınır, yüzbine kadar sayılır, çocuğun elleri filan alkolle temizlenir ama tabii ağzı ve iç dünyası için yapılabilecek pek bişey yoktur. bi süre olay her hatırlandığında annenin gözünden yaş geldiğinden kimselere bahsedilemez.
  • tavşanların büyük keyif alarak uyguladıkları beslenme biçimi. bu keyfin elbette önemli bir nedeni var. tavşanlar iki türlü dışkı çıkarıyor. yumuşak yapılı olanına körbağırsak dışkısı deniyor ve bileşiminde bolca vitamin var. tavşan bu vitamini ziyan etmemek için dışkısını 'besin olarak kabul ediyor' ki takdir edilesi, bilgece bir davranış biçimi bu*. sert olan dışkıysa bağırsak dışkısı ve besinsel bir değeri yok, bildiğin bok. tavşan bunu biliyor -bilge olduğunu unutmayalım- ve atık kabul ettiği bu tip dışkıyı yemiyor. dolayısıyla görünüş boşverilip, vitamin kaynağı körbağırsak üretimi afiyetle yeniyor. ayrıntılı bilgi için (bkz: haytap).
  • hindi: şu ağacın en üst dalına çıkmak istiyorum ama
    hiç gücüm yok..
    inek: neden benim dışkımdan biraz yemiyorsun? onlar
    besin deposudur.
    hindi bir parça dışkı yedi ve gerçekten bunun ilk
    dallara ulaşacak kadar enerji verdiğini farketti.
    ertesi gün biraz daha yedi ve ikinci dala ulaştı
    birkaç gün sonra ağacın en üstüne çıkmayı başardı.
    aniden bir çiftçi ağacın tepesindeki hindiyi farketti
    ve onu vurdu.
    bok yemek sizi en üste çıkartabilir. ama orda
    kalmanızı sağlayamaz...
  • yavru bir koala için okaliptus yapraklarının zehirinden kurtulmak demektir
  • (bkz: kokorec)
  • ustune afiyet olmayan konularda bir guzel isguzarlik anlamina gelen kelime silsilesi.
    iyisi deneni olan kotu mevzu. kotu bok yemek olmaz zaten. o tam anlamiyla boku yemektir, konustugumuz konuyla alakasi olmaz.

    bok yemek zorunda kalmak ancak cok para ve nufuz gerektiren durumlar icin soz konusu. allah bizi -mesela- istanbul valisi olmaktan korusun. istanbul valisi adayi veya buyuk sirket muduru adayi olabilecek karakter ve gecmisten korusun. `*:`

    amin.
  • 3 türün ortak köküdür.

    1) bok yemek: gerçek anlamı ile (a shit)
    2) bok yemek: fena halde, yanlış yapmak.
    3) boku yemek: belli bir bokun (the shit) yakında size yedirileceği kerameti.

    bunun tamamlayacısı, sidik içmenin tek anlamı olmamasının nedeni, zorda kalınca insan kendi sidiğini içer ama aynı durumda kendi bokunu yiyen bir mal görmedi herhalde bu evren.
  • hak yiyenin başına geleceği iddia edilen eylem. ha genelde hak yiyen bok yemez, yine hak yer.

    eninde sonunda bok yiyenleri de vardır lakin eninde sonunda hepimiz ölmeyecek miyiz? hepimiz boku yiyecez yani, raad olun.
hesabın var mı? giriş yap