• bir kedi ismi.....( o)(o )
  • anneannemin kullandığı yegane köpek ismi, yıllardan beri köye ne zaman gitsem bahçede farklı bir köpek olmasına rağmen ismi her daim boncuktur. son aldığım bilgilere göre diğeri sağ olduğu halde yeni bir köpek alınmış ve onun adı da boncuk.* şimdilik boncuk1 ve boncuk2 olarak adlandırılmakta. köpeklerin kendisini android olarak görmesinden korkmaktayım.
  • sahsen sevgi sozcugu olarak kullandigim agza oturan super bir kelimedir. tarafimdan "boncuk musun sen yerim senii bonnn-cuuukk" gibi soylenir...
  • otuzbeş - otuzyedi seneler önce trakya'da dolaşan küçük sirkin ip cambazı. aklımda ilk büyük üzüntüm, çaresizliğim olarak kalmış kişi; boncuk gösterisini yaparken ipten düşmüş ve yaralanmıştı... ve birisi eline boncuğun şapkasını alıp para toplamaya koyulmuştu; "boncuk için... boncuk için". belki gösterinin bir parçasıydı bu ama ben o zaman bunu düşünememiştim - belki de gerçekten düşmüştü. deliler gibi babannemi aramıştım kalabalığın içinde, para alıp boncuğa vermek için. hastaneye gitsin, ya bi daha gösteri yapamazsa... bulamamıştım babannemi; itiştirdiğim birileri, birilerinin ceketleri, arasından geçmeye çalıştığım insanlar, bi uğultu, şapkaya düşen bir iki bozuk para... "boncuk için... boncuk için..." çağrılmayan yakup boncuğu hatırlatır hep ya da boncuk çağrılmayan yakubu. boncuk mu dedim yakup, bazen karıştırıyorum. nefret ederim ip cambazlığından.
  • yemekteyiz programının yarışmacılarından hikmet bey'den*gözlemlediğimiz üzere bir tür "çak dostum!" hareketiymiş.

    yarışma ile haşır neşirliğim çok uzun aralıklı olduğu için evveliyatını bilmiyorum ama, kendisi onayladığı bir söz söylendiğinde ortalığı neşelendirmek maksadıyla beş parmağını kapatarak bir araya getirip "boncuh o zaman!" diyerek karşısındakine uzatıyor. ilk gördüğümde bana öyle geliyor sandım, bu nedir? yok, son derece ciddi.
  • benim boncuğum yolcu yakında. bu kararı almak zorunda kaldığım için üzgün değilim çünkü mali kaynaklarımı düzenlemek mecburiyetindeyim. hatta genel olarak mutlu olduğum bile söylenebilir. çünkü hayatımın kontrolü tekrar benim ellerimde artık. bu her istediğimi, canımın her çektiğini yapabileceğim anlamına gelmiyor elbette. hayat böyle bir şey zaten. istediğiniz şeyleri eni sonu elde ediyorsunuz ama her şey bir devinim içinde aslında ve devinip döndükçe hayat, yeni ödüller ve bedeller biçiliyor. hayatın akabilmesi için ani şoklara, kendinizi alıştırmaya çalıştığınız korkuların nihayet gerçekleşmesine ve başka her türlü olumsuzluğa hazır olmanız; her şeye rağmen artık gelsin de kurtulayım dediğiniz ve isimsiz garlarda kimsesizce yollarını gözlediğiniz trenin nihayet önünüzde yavaşlama anında hiç ama hiç tereddüt etmeden kendinizi o vagona atmayı becerebilmeniz lazım. çokça tecrübe ettim ki ön korkular aşılabilen şeyler, sonradan ödenen bedeller seve seve katlanılan şeyler ancak an gelince o vagona atlayabilmek cidden mesele.

    ben sırf özgür ve huzurlu olabilmek adına bir önemli vagona daha atladım bugün ve süregelen kararlar silsilesinin son kaybı boncuk olacak benim için. isteyen istediği kaybını koysun buraya, ben boncuğumun bedeline bir süre ağlayarak, yıllar sonra gözümden damlayamayan bir ışıltıyla anarak alışacağım. çünkü insanın önemli kayıpları, aslında çok daha önemli başka kayıpların bir yansımasından başkaca bir şey değildir. benim arabacağızım da basit bir bineğin ötesinde idi. uğurlu, ummadık zamanda başıma gelmiş mucizevi bir varlık olduğu için de boncuk koymuştum adını. yarın öbürgün vedalaşmamız lazım. bugünün işini yarına bırakmayayım madem. nasılsa gidecek, bari bağlarını çözeyim de uğurlarla, hayırlarla çözülüp gitsin, gittiği her yere huzur bereket götürsün. vedanın böylesi makbuldür bence.

    girinin bundan sonrası bir süre önce yazıp, korktuğum başıma gelmesin diye yollamaktan imtina ettiğim bir eksik gidik giri aslında. okumasanız da olur. boncuğun hatırına burda dursun isterim, hepsi o.

    '' bineğine isim verme adeti pek eskidir malum. sen de bir modern zaman küheylanı olduğun için ad alman şarttı.

    isim konusunda düşünüp taşınmama gerek bile bırakmadığın için teşekkür ederim. bir araba bu kadar mı mavi olur, bu kadar mı güzel turkuazdan laciverde yaldızlanıp oynaşır araya yosunlu yeşilleri de karıştırarak bilemedim. ilk sevgilimin göz rengi gibi rengin var. mavi araba alacaksın deseler kıçımla gülerdim afedersin, ayrıca ilk sevgilim olacak lavukla hiç de öyle dillere destan bi ilişkimiz falan olmadı ama senin rengin, hele de mavi rengin en ilginç tonlarına bürünüp duran bir coğrafyada karşıma çıkışın, satın aldığımız ailenin ve liste fiyatının resmen mucize oluşu falan seni bildiğin mavi boncuk yaptı.

    seni bulduğumda böyle şeysinde boncuk bulmuş deli gibi sevindim desem yeridir. bi de şimdi düşününce fark ettim ki ilk karşılaştığımız gün sahiplerin uçak yıkıyordu. ne mağrur duruyordun öyle kenarda sen, güzel tombalak. seni elden çıkarmaları umurunda değilmiş gibi; altın yere düşmeyle pul olmaz havalarında falan. hemen her mevsim hangarda geceleyen o şirin enikle aranız nasıldı bilmem ama kendini hiç de ezdirip üzdürmediğin kesin. hem yazları yıldızların altında geceliyordun belki, en azından ben öyle gördüm seni ilk karşılaştığımızda. benden sonra garaj yüzü görmediğin için çok özür dilerim. iki evim olsa da bir yuvam yoktu, o yüzden sınırını çizemedim bazı şeylerin. şimdilik daha kötü şartlardayız belki ama benimle olduğun için çok müteşekkirim.

    gördüğün gibi bayağı da kişilik özellikleri falan yükledim ben sana. çocukken izlediğim çizgi filmler yüzünden olabilir, kendimi bildim bileli arabalarla konuşurum ben. sonradan enerji işleriyle de haşır neşir oldum. hatta malumundur ki ellemeden cihaz tamir ediyorum öyle minör arızalarda falan.

    bilmen gereken bir başka şey de şu ki senden iki önceki aracım bir üst modelindi, sonra çok fakir oldum ben ve makam aracıma kadar alel acele satmak zorunda kaldım. değerinin müthiş altına gitti o araç. şartlar öyle gerektirmişti, kısmet. yalnız önemli bir şey var, tüm araçlara isim veren ben o arabaya ad takmamıştım. içime doğduysa demek.

    adın var şimdi senin, kendimce umuyorum ki uzun zamanlar daha beraberiz. eğer güneyde iş bulursam kanada sınırını geçip manyak bir trip atacağız seninle. yalnız hawaii olursa, ki kalbim aslında orayı çekiyor, hafif s.çtık demektir boncuk, çünkü sen yüzme bilmiyorsun. dur bakalım, kısmet.

    kalbim diyor ki bir sene daha buralarda kal, karla buzla da barış anlaşması imzala bir zahmet. deli gibi kayak yap, bugün yürüdüğün trail'larda bütün kış kay, gerekirse düş bir daha kalk falan. bu arada maddi manevi hazırlan taşınmaya ve ancak ondan sonra taşın. hem öyle bir durumda seni okyanus üstü yüzdürmeyi de becerebilmem lazım seattle üstünden falan. du bakalım boncuk, kısmet.

    bir gün bir sebepten ayrılma ihtimalini değil, şu an kapımın önünde oluşunu; canımız isteyince sıcak soğuk, kar buz dinlemeden yabanda yol yapabileceğimiz gerçeğini kucaklıyorum ben şimdi. bunu hissetmek çok daha güzel bence. iyi ki varsın, iyi ki girdin hayatıma. sayende yollar buz tutunca korkmuyorum, karşıma yavrularıyla önümden geçen ayı, moose falan çıktığı durumlarda bile rahatım çünkü sana güveniyorum. hem malum günde en büyük destekçim oldun sen, sen olmasan karılar koğuşunda bana verilen kıç kadar yere hiç bir önemli eşyamı da sığdıramayacaktım. en dar günde beni kimselere muhtaç etmeden çarem olan iç hacmini ıstırırım ben senin.

    geçen gün çok güzel bir kompliman da duydum bizimle ilgili. bir arkadaşım filancanın falancanın arabasına binmekten korkuyorum deyip gerekçelerini güzelce açıkladıktan sonra benim şoferliğime çok güvendiğini söyledi. açıklama yaparken de arabamla bütün oluşumu tüm yolcuların çok net hissettiğini söyledi. lan ben ilk fırsatta inip daha da binmezler sanıyodum halbuki. bu kızcağız aracıma ilk bindiğinde benim kafa ortadoğu'ya sarmıştı da uçarak gitmiştik onca yolu. hep o soon to be ex olasıca öküzün kaldığı eve gidiyoruz diye gerilmiştim aslında ama ona açıklayamadım tabii. neyse işte, o kafayla giderken bile tam not aldıysak artık, seninle sırtımız yere gelmez bizim. lastik reklamı gibi kaza atlatma olayını şeyetmiyorum bile.

    bi de geçen gün hatun sürücüyüm diye ya da bir başka puşt sebepten durduk yere huzursuz etmeye çalışan trafik tacizcisi hıyara gayet asil ve standart suv bünyenden beklenmeyecek bir atiklikle hırlayışımız cidden çok güzeldi. seni hayallerde bırakmayıp vücuda getiren tüm mühendisleri ve montajını mıncıran robotlardan son test sürüşünü yapan ekibe kadar emeği geçen herkesleri pek cömert bir sevgiyle kucaklıyorum.

    seviyorum seni koca popolu şirin şey. rottweiler yavrusu gibisin gözümde. onlarda da böyle bir adam olacak çocuk havası vardır, büyüseler de velet kalırlar hem. suratı mıncırılası şirin şeyler. sen üretilme doğan itibariyle erişkin doğuyosun tabii ama o ayıcık bedeninde hep atacak olan minicik kalbin için teşekkür ederim.

    bak sana söz olsun, bir sonraki pazar günü hiç gitmediğimiz bir yere gidelim. aslında bu hafta sonu diyecektim ama kaç aydır niyetlendiğim dans şeysime denk geliyor malum. o yüzden kıpraşamam ama sonraki hafta gidelim alaska dağlarında yaban mersini toplayalım, bir göl seçip kıyısında sabahlayalım veya glacier kayak dalgası şeyedelim ama yapalım bi şeyler sırf boncuklu bücürlü. *dünya yansa kilimimiz olmasın. hazır havalar da buzsuz tipisizken huzura yeni bir anlam katalım seninle.''
  • 1992 yapımı bir hadise var albümünden; nazan öncel şarkısı.

    " bir sevdalı ay gibi
    yollarıma çık biraz
    kollarıma düş bu yaz
    gel beni avut biraz
    ağaçlara ismini
    mavi boncuklarla yaz
    gökte ne var gök boncuk
    yerde ne var elmacık
    kaldır beni dalgacık
    hop hop hoppacık

    yanarım yanarım sönerim aman
    sararıp sararıp solarım aman
    tutamam kendimi düşerim aman
    ölürüm nazına kibarım aman
    yanarım yanırım sönerim aman
    yeşilim yeşilim solarım aman
    tutamam kendimi düşerim aman
    ölürüm nazına kibarım aman

    bir elim bahar bahçe
    bir yanım derya deniz
    çağlayan ne varsa biz
    dalga da biz kumda biz
    ne gökteyiz ne yerdeyiz
    bir garip alemdeyiz
    gökte ne var gök boncuk
    yerde ne var elmacık
    kaldır beni dalgacık
    hop hop hoppacık

    yanarım yanarım sönerim aman
    sararıp sararıp solarım aman
    tutamam kendimi düşerim aman
    ölürüm nazına kibarım aman
    yanarım yanırım sönerim aman
    yeşilim yeşilim solarım aman
    tutamam kendimi düşerim aman
    ölürüm nazına kibarım aman . . . "
  • kinaliada'daki subesi gorgusuzlugun,terbiyesizligin dibine vurmustur. boncuk'un bulundugu tesis senelerce pek cok isletmeye ev sahipligi yapti ancak onun gibisini gormedik. hani biraz daha zorlasalar dezire'de oturup programi dinleyebilirsiniz, o kadar yuksek aciyorlar sesi. bu halde gecenin birine-kisine kadar devam edebildiklerine gore iyi yediriyorlar ilgililere. sarkici olarak cikan bayan da bunlarin hepsine tuy dikiyor sagolsun (bkz: ayta sozeri)
  • süper bir küfür
    -sen sus lan boncuk! şeklinde kullanılabilir mesela.
  • nazan öncel'in çok ön plana çıkmamış ama gayet neşeli şarkılarından bir tanesi.

    1990'lara dönmek ve içinizin enerji ile dolmasını istiyorsanız; buyurun burdan yakın:

    http://fizy.com/#s/1agmdn
hesabın var mı? giriş yap