• ufacik bir apartman kizimin evi. bir odali, ama kendisi oyle istedi, artik oda arkadasi istemiyormus, her dus oncesi banyoyu temizlemekten bikmis. babasiyla burayi bulmuslar. bir oda, bir tarafi mutfak, ama iki buyuk penceresi var. gunes butun gun icerde, disarda hava soguk ama icerisi hamam gibi. cok eski sistemle isitilan butun eski new york evleri gibi isiyi kontrol etme imkani yok. cok isininca kis ortasi pencere acmak zorunda kaliyoruz. butun gun pencereyi acip kapayarak isiyi kontrol etmeye calisiyorum. pencerelerden birinin onunde yangin merdiveni var. acik pencerenin onune oturup hava almak, guneslenmek icin ideal.

    butun gun gezindigim sokaklar, karsidaki tuba agaci, ve bu yangin merdiveni bana hic yabanci degil. brooklyn'le aramda ozel bir bag vardi hep. samanpazarinda buyuyen bir cocugun brooklyn'le arasindaki bu bag nereden geliyor derseniz anlatayim. nedeni bir roman. betty smtih'in 1943 yilinda yazdigi ve ilk alti ayinda uc yuz bin sattigi kitabi.

    oniki onuc yaslarinda olmaliydim bir genc kiz yetisiyor olarak tercume edilen "a tree grows in brooklyn"'i okudugumda. kitabin kahramani o zamanlar benim yaslarimda brooklyn'da ikinci nesil amerikali biir ailenin kiziydi. ailesi fakirlik sinirinda yasiyordu. annesi zengin evlerine temizlige gidiyor, alkolik babasi genc yasinda oluyordu. hikaye fracie'nin kendinden bir yas kucuk erkek kardesi ile cektigi zorluklar hakkindaydi. kitabi okurken, francie'nin dunyasinda kendimi kaybediyor, bu milyonlarca kilometre otede yasayan cocugun cektigi cilelere aglarken kendi dertlerimi unutuyor, avunuyordum. francie, dunyanin her yerinde dertlerin hemen ayni oldugunu, gokyuzunun her yerde ayni renkte oldugunu anlamami sagladi. zorluklar her yerde-amerikada bile!- vardi. ve gececekti. ve boylelikle brooklyn'de yasayan francie hep benim arkadasim olarak kalacakti.

    pencerenin onunde guneslenirken onumdeki yangin merdivenine baktim uzun uzun. dogup buyudugum dunyadan o kadar uzak olmasina ragmen bana ne kadar yakindi. sanki kirk yillik arkadasim francie her zamanki gibi merdivende oturmus kitabini okuyordu.
    ve ben seneler sonra brooklyn'daki bir apartmanin yangin merdivenine bakacak, onu animsayacaktim.
    yazilarak paylasilan hikayelerin gucunune icim burkularak bir kez daha iman getirecektim.
    brooklyn'de.
  • kafa yoracak, ufuk açacak bir film olmasa da akıcı anlatılmış, güzel bağlanmış film. ama oscar alamayacağı net, salonları doldurup taşırmayacağı ayan beyandır.

    --- spoiler ---
    --- spoiler ---

    eilis peder bana iş buldu dediğinde,
    eilis' e gemideki abla yardım ettiğinde,
    eilis keogh'un evine gelip hafif meşrep bir kaç kadınla aynı masada yer aldığında,
    eilis tony'e tanıştığı ilk akşam yaşadığı yeri gösterince,
    eilis o siyah mayoyu kabindeki ablanın yanında deneyince
    3 saniyeliğine de aha kızı kötü yola düşürecekler, saracaklar, bela olacaklar diye düşünüp öyle olmadığını anladığımda filmi durdurup kendime acıdım.

    seviştikten hemen sonra irlanda'ya dönen eilis'in hamile kalacağını, jim'in kabul edeceğini ama 5 metre uzaktan pipo içen kıl babasının kızımıza ağır kıllık çıkaracağını düşünüp adamın günahını aldığımı anladığımda filmi durdurup kendime, ön yargıma kızdım.

    mahalle karısı miss kelly'nin sonunda eilis'e bir şey konuşalım dediğinde, dükkanı kızın üstüne devretmek istediğini sanmam da 2 saatin en iyi feykiydi. kıza part time muhasebeci ol dediler, kalan zamanında da dükkana bakıp, jim'le mutlu mesut yaşarken anasına da maddi destek sağlayacak diye düşündüm. öyle olmadığını çakınca filmi durdurup kahkaha attım.

    velhasıl senaristi türkiye gündeminden uzak, bizden daha düzgün bilinçaltlı bir insan muhtemelen, güzel de iş çıkarmış, eline sağlık.

    not: noelde o müthiş şarkıyı söyleyen oldie frankie ile, tony'nin müthiş kardeşi goldie frankie; adamsınız!
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
  • buranin fanatikleri kendisine kings derler, nitekim orjinal adi kings county dur. cesitli etnik kimlikteki insanlarin yasadigi; turkler, meksikalilar, ruslar, koreliler vs vs. downtown'dan tut coney island'a kadar uzanan genis bir cografyadir brooklyn. yahudilerin yasadiklari sokaklar hemen guzelligi ile goze carpar, sokaklarinda gezerken siyah elbiseleriyle kadin-erkek-coluk-cocuk dolasan yahudi aileleri bolca gorebilirsiniz.

    bir cok mesele gibi bizim eksici cemaatinin bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oldugu new york ilcesi veya borosu. yani oyle bir anlatmis ki insanlar sanki manhattan istanbul, brooklyn ankara... mega-koy falan... ha bu arada yasanacak tek yeri brooklyn heights veya williamsburg diyenler icin; istanbul'da yasanacak tek yer bogazdaki yalilardir herhalde... alemsiniz valla...

    ın unity there is strength!
    don't mess with kings!
  • bu mehelleye geldiginizi metro cikisi veya shopping center ici reklam panolarindaki mankenlerin ten renginden anlayabiliyorsunuz.. o degil de, supermarketin icinde hapsirinca abartisiz tum reyondaki zenci ablalarin tum sevkatleriyle "god bless you" demeleri tum hapsirik, tiksirik, hickiriga iyi geliyor.
  • brooklyn heights en guzide mekanidir ... cok luks bir yer haline gelmistir ... semtin geri kalani da ny'in geri kalani gibi 9/11 olaylarindan sonra duzelmeye baslamistir ... nypddelirdigi icin suc orani da son yillarin en dusuk seviyelerine cekilmistir bu guzide mekanda da (wallaha bloombergin yalancisiyim) ... 3rd avenue'nin kuzey kismisi 4. levent oto sanayiyi cagristirmaktadir ... ama alt kismisini anlatmak cok zor ... bir yahudi lokantasi var, herkes gormeli, 3rd ave 35. caddeye yakin kosede ... az ilerisinde de benim calistigim sirket var ... yolu dusen kapiyi calsin :)
  • diyar diyar dolaşmış ama hiçbir yere ev diyememiş, her yerde sırıtmış yersiz yurtsuz insanları kucaklayan vatansız milletsizlerin yeri yurdu. evim.
  • place for all the fallen....
    moralin yuksek oldugu ara sokaklar
  • klasik oscarların vazgeçilmez amerika sevici filmlerinden sadece biri. vasat...

    --- özet ---

    amerika çok güzel
    amerika süper
    amerika'da insanlar mutlu
    amerika'da dedikodu olmaz
    amerika'da insanlara iş var
    irlanda pis kaka
    irlandalılar dedikoducu fesat
    amerika'da irlandalılar bile good wonderful oo yee

    --- özet ---
  • --- spoiler ---

    film güzel ama aynı senaryo bizim sikik yapımcılara teslim edilse temiz 5 sezonluk kanal d prime time dizisi çıkar, hayvan gibi de izlenir.

    demokrat parti döneminde taşradan istanbul'a gelen genç kızın sıla hasreti konulu dizi mesela. senaryoyu süslemek için 60 darbesinin de ekmeği yenir.

    kız, ailesine söylemeden istanbul'da evlenir, bu sırada ablası ölür, cenaze için bir süreliğine memlekete döner, 1 ay sonra istanbul'a geri geldiğinde kocasının onu aldattığını öğrenir. nasıl fikir?

    ayda olmaz 1 haftada çekmemiz lazım!

    --- spoiler ---
  • bir dönem yaşadığım yer. biraz da içlerinde ve pek de tekin olmayan karayipliler kısmında (nostrand avenue), tek beyaz olarak yaşadığım. para isteyenlere bro if i was not broke why'd i live here dediğim evimin basamaklarında basket toplu, enerji içecekli zencilerin oturduğu. white american olmadığımı belli etmek için sürekli telefonda kendi kendime yüksek sesle türkçe konuştuğum ama yine de özlediğim yer.
hesabın var mı? giriş yap