• 20 yaşında galatasaray'la şampiyon kulüpler kupasında yarı final oynamış, türk futbolunun en çok şampiyonluk gören oyuncusu.
  • gs futbol takımında 8 lig şampiyonluğu,6 türkiye kupası,5 cbsk kupası,2 başbakanlık kupası,1 uefa kupası bir de süper kupa görmüş,103 kez a milli formayı giymiş;
    a milli takımla dünya üçüncüsü payesini almış,
    gs ile ayrıca şampiyon kulüplerde yarı final, kupa galipleri kupasında çeyrek final görmüş eşsiz bir kariyere sahip efsanevi futbolcu.

    zamanında fb'nin transfer tekliflerini hiçe saymış, boş mukaveleye imzayı çakmıştır defalarca!

    hagi, taffarel, popescu gibi adamların kaptanidir!

    ona dil uzatan birinin gs taraftarı olması mümkün değildir. hatta terim bile onu ima edip laf sokma hakkına sahip değildir. çünkü korkmaz'ın futbolculuk kariyeri terim'i bine katlar. kezabülent korkmaz ismini gelmiş geçmiş en büyük gs futbolcuları arasında tereddüt yaşamadan ilk 11'e yazarsın.
  • bir adam düşünün; avrupa şampiyon kulüpler kupası yarı finalinde de oynuyor, manchester united deplasmanında 2-0'dan 3-2'ye maçı getirirken de oynuyor, uefa finalinde omzunu sarıp oynuyor, tek elle henry'nin kafa vurduğu ortayı engellemek için zıplıyor, dünya kupasında gol atıyor, dünya kupasında üçüncülük maçına çıkıyor, orta sahadan gol atıyor, çeyrek finalde real madrid'e karşı 2-0'dan 3-2'ye dönerken de sahada oynuyor, gol atıyor ama ofsayt diye iptal ediliyor, rotariu kara takıldığı için elendiğimiz turda da kahroluyor, galatasaray'ın en dramatik kaybı olan hamburg maçında kenarda görev yapıyor, 1999-2000'de ligin ilk yarısında fatih terim kesiği yüzünden neredeyse hiç oynamıyor, 2003-2004'te de kadro dışı bırakılıyor, stumph-falko götz-erhan önal-yusuf altıntaş-van gobbel-popescu-vedat inceefe-frank de boer-capone-fatih akyel-bekir gür-filipescu-mehmet polat gibi adamlar gelip yanında oynuyor ama o 3 numarası ile hep sabit kalıyor, fenerbahçe kadar türkiye kupası kazanıyor, trabzonspor'dan fazla şampiyonluk kazanıyor, türk futbolundaki 2 avrupa kupasını, galatasaray tarihinin 18 kupasını da asla tek başına değil, daima kaptan olarak daima yanında birisi ile kaldırıyor ama milli takım dışında başka bir takımın formasını giymemiş bu adamın takımı, hocasının korkusundan kendisini kutlamıyor bile.

    galatasaray tarihinin büyük kaptanıdır. biz senden daima razıyız. doğum günün kutlu olsun.

    görsel
  • muhtemelen kendisi de inanmıyor merih ve çağlar'ın kendisini geçtiğine fakat diğer dallamalar gibi "ben daha iyiydim var ya piiiii şimdi olsam 100 milyondum" demek yerine genç oyuncularımızı övmüş. kaptan olmak böyle bir şey işte.

    kendisini izlememiş gençler için de bir iki satır yazayım;

    oynadığı dönem futbol tarihinin altın çağı ve belki de gelmiş geçmiş en iyi 20 stoperin aynı dönemde oynadığı zamanlar. kesinlikle ilk 10'a koyarım bülent korkmaz'ı. itiraz edenle de futbol tartışmam. bugüne kadar ondan daha iyi kayarak müdahale eden biri görmedim. defansın yanı sıra takımı harika şekilde uzun topla kontraya çıkartırdı.
  • alanyaspor'un basina gectikten sonra takimi 5 galibiyet 2 beraberlik almis teknik direktor.
    galibiyetlerin 2 si istanbul'da gs ve fb ye karsi; beraberlikler ise trabzon ve konya'ya karsi.
    gecen hafta da, gs'yi 3-0 yenen kayseri'ye 6 atmislar.
    ama ne var ki, eksisozlugun futbol uzmanlari tarafindan oynattigi oyun begenilmeyen teknik direktordur. *
    tabii acsin buyuk takimlarin onunu de rahat rahat yenin degil mi? adam isterse 11 kisiyi kaleye dizer. size ne amk.
  • hakkında bu kadar entry girilince galatasaray'ın yeni teknik direktörü oldu sandım.

    kronolojik olarak gerçeği nasıl öğrendiğimi anlatıyorum;

    1) hakkında yazılan entrylerin tamamına yakını beşiktaş'lılarca yazılmış. (bir de hocayı savunan galatasaray'lılar var)
    2) niye bu kadar bağrıyorlar maç mı vardı bugün dedim, meğerse bugün beşiktaş yenilmiş. (google aramasıyla öğrendim)
    3) beşiktaş'ı yenen takımın hocası bülent korkmaz'mış. (yenen takımın adı da kayseri bişey bişey)
    4) maçın özetini izledim ligtv'den. baktım gökhan töre kırmızı kart görmüş. ve bülent korkmaz pozisyona çok yakınmış. mağlubiyet beşiktaş'lıların içinde patlamış, tam 10 kişiyle koyduk aslansın beşiktaş, adamsın kerim frei, beşiktaş şampiyon diye entry girerlerken yenilmişler birden. (nasıl yeniliriz ya!!11 kesin bunda bir ipnelik vardır yoksa yenilmemeliyiz.)
    5) kırmızı kart pozisyonunda bülent korkmaz, gökhan töre'nin küfür ettiğini hakeme söylemiş.
    6) neymiş, çirkefmiş bülent hoca, tam bir galatasaray'lıymış, gökhan'ı tahrik edip zorla küfür ettirmiş (sanki ağzına silah dayamış küfür etceksin lan ibne demiş amk)
    7) bir de utanmadan ispiyonlamış. galatasaray kültüründe ispiyonculuk hep varmış. (dangalak herife bak küfür eden oyuncuyu hakeme söyleyince ispiyoncu diyor. sanki ortaokulda tahtaya konuşanları yazmış hoca, yetmemiş öğretmen gelince de hepsini tek tek söylemiş. swh.)

    istiklal marşı ve kapanış: beşiktaş yenildiğinde mağlubiyet öfkesi ve galatasaray nefreti birleşip bülent korkmaz'ın üzerinden sözlükteki bülent korkmaz başlığına kusulmuş.
  • kendisinin futbolculuk performansını izlemeyenler ya da hatırlamayanlar için şöyle bir örnek veriyim.

    fm 04-05'i açıp oyuncu aramadan markaj ve top kapma filtrelerini <19-20> yaptığınızda 2 sonuç verirdi.

    bülent korkmaz ve paolo maldini.
  • uzun saçlı ve saç bantlı doğmuş, doğumu yaptıran ve poposuna vuran doktora ters bir bakış attıktan sonra sağ elini havaya kaldırıp sallamış, kart istemiştir.
  • sahada berbat bir karakterdi, nefret ederdim. hem gereksiz sertti hem de sürekli itiraz ederdi, bağırır çağırırdı, yalnız bu adam türk futbol tarihinin en iyi stoperiydi. açın bakın neredeyse bütün tarihi başarılarda vardır ve mevkisi için gerçekten özel bir oyuncuydu.

    yıllar onu olgunlaştırmış, şu açıklama onun kariyerindeki bir adam için büyük tevazu bence. tamam juventus'ta oynamadı ama tipik eski futbolcu egosu normalde ona "merih daha yolunda başında, konuşmak için erken" dedirtmeliydi. çok güzel açıklama yapmış...
  • bacak kadar çocuktuk. alnımızdan terler boşalır, arka arazide geberene dek top oynardık. ama coşkuluyduk. soğuk su içer, boğazımızı şişirirdik. o zamanlar galatasaray zorlamaya başlamıştı avrupa'nın kapılarını. biz de onunla birlikte büyük düşünmeye başlamış ve taşlarla kurduğumuz kale yerine başka mahalledeki inşaatlardan birinden aşırdığımız tahtalarla kale direkleri inşa etmiştik sahamıza. eh tabi, hepimiz bacak kadar boyumuza rağmen ahkam kesmeye bayılırdık. bıyıkları terlemeye başlayan çok bilmiş türk çocuklarıydık, çok iyi bilirdik futbolu, doğuştan! galatasaray o sene şampiyon kulüpler kupası'nda neuchatel xamax'ı eledikten sonra as monaco ile eşleşmişti. ki o monaco, çeyrek finale gelene dek bir sürü takımı farklı skorlarla elemiş ve hepimize korku salmıştı. hele bir arapları vardı ki tutulması zor bir adamdı. adı youssef fofana olan bu adamı kim tutacaktı? mustafa denizli'nin derwall dönemi sonrası takımı tek başına idare edip deneysel laboratuvarında cesaret formülleri üretip, genelde de yüzde 51lik başarılara imza attığı bir dönemdi. o laboratuvardan çıkan en genç ürün bülent korkmaz'dı. fofana'ya kene gibi yapışmıştı. kendisi lig maçlarında oynamaz sadece avrupa kupası maçlarında oynardı. bu hepimiz için pek bir garip durumdu. sonra bülent büyüdü, gelişti, serpildi. arkasında görev alan bir çok kaleciyi eskitti:simoviç, hayrettin, stauche, volkan, adı mehmet olan bir kazma, taffarel, mondragon... belki arada bir iki tane daha.. yanında bi sürü stoper ve libero.. ve tabi ki teknik direktör. şimdi isimlerini saysak hafızam yetmez. galatasaray tarihine damgasını vuran bir simge, bir demirbaş oldu çıktı. ayaklı bir galatasaray almanağı gibiydi. tohumları avrupa kupası maçlarında atılan ve daha sonra türk futbolunun her sahasında filiz veren gerçek bir savaşçı oldu. çocuktuk o vardı. eşek kadar adam olduk, o hala oynuyordu. aynı bitmez hırs ve yorulmaz enerjiyle. hayatımızda bir çok şey değişmişti ama bülent korkmaz hala oradaydı. şimdi yok, bunu garipsedik belki ve "ulan bize de bir şeyler mi olacak acaba" diye korkar olduk. eşya tabitatıyla mı küstü ne? kediler bıyıklarını mı yitirdi yoksa?

    en yuvarlak ve sıkıcı spor spikeri tabiriyle "hiçbir türk futbolcusuna nasip olmayacak başarılara imza attı". her insan gibi yaşlandı ama futbolun kaçınılmaz olan doğasına muhalefet etmekten de geri kalmadı. her zaman çalıştı ve hayatını adadığı formasını terletmek için göreve hep hazırdı. aslında bu doğa yasasına, kafasına silah dayayıp jübileye zorlanmasına karşı yaptığı muhalefet, onun bir sporcu olarak anlamını bir nevi yeniden keşfetmemizi sağladı. sargılar içerisinde tamamladığı o unutulmaz kopenhag gecesindeki görüntüsü, türk futbol tarihinin görüp geçirdiği en büyük finaldeki en görkemli görüntülerden biriydi. o maç savaşılarak kazanıldı. o savaşın kaptanı bülent korkmaz'dı. ve yaralanması ve viking'lerin ülkesinde gemisini terk etmemesi son derece anlamlıydı aslında. savaş kazanılmıştı, kaptan yaralıydı ama gururluydu, yılmamıştı... bir insan milyonların gözü önünde soyadını onaylatmak ve hakkını helal ettirmek için bundan daha fazla ne yapabilirdi? zaman zaman yaptığı büyük hataları da hatırlıyorum. mesela bir kupa finalinde ıska geçtiği topu hami mandıralı yakalamış ve ağlara yollamıştı. benzer bir hatayı borussia dortmund ile oynanan şampiyonlar ligi grup eleme maçında da yapmıştı. yaptığı hataları bile hatırlıyorsam nasıl bir iz bıraktığını tartışmaya gerek bile yok. başından çekip alınana dek tacını koruyan bir kral olarak kalacak aklımda hep. ki o tacın alınacağını da hiç sanmıyorum. metin oktay, lefter, baba hakkı gibi futbolculardan beri gerçek anlamda bir efsane çıkaramıyordu türk futbolu. bülent korkmaz; endüstrileşmiş, bir sanayi haline gelmiş, sıkıcı bir profesyonellik anlayışıyla ilerleyen, imajı nedeniyle ikonlaştırılan yüreksiz ve egosu kocaman futbolcuların çağında amatör ruhunu, profesyonel hasretleriyle birleştiren son mohikandı belki de. o nedenle artık oynayamayacağını bilsek de bir parça isyan ediyoruz. romantik bir irrasyonalizmle buna karşı çıkıyoruz. ali sami yen de eksikliğini hissediyoruz. dile kolay, parmaklarımın yetmediği seneleri eskitmiş tek bir formanın altında. çocukken korktuğum umacı fofana'yı hatırladım yine. onlarca, hatta yüzlerce forveti silmiştir sahadan ama ben hep fofana ile boğuşturuyorum bülent'i nedense. ve bülent bir efsane, google'ın bile bilgi vermediği fofana kim bilir nerede?
hesabın var mı? giriş yap