• bir dönem radikal'de köşe yazarlığı yapmış kişi (açıklamalı kavramlar sözlüğü idi yanlış hatırlamıyorsam köşesinin adı)

    bir panelde devrim sözcüğüne getirdiği etimolojik açıklama çok ilginç gelmişti bana. sözcüğün fiil kökünün devirmek değil, devinmek olduğunu iddia ediyordu. hoş da bir örnek vermişti. o da bir dönem devirmekle ilintilermiş devrim sözcüğünü. birgün, arabayla giderken arabanın kadranına ilişmiş gözü. saniyede bilmem ne kadar dönüyormuş ibre. yani revolve ediyormuş. ibre sürekli devrim yapıyormuş anlayacağınız. devrim sözcüğünün ingilizce karşılığı revolationın, revolve kökünden geldiğini düşününce sır kapısı açılıvermiş yazarımıza.
  • anlaşılmamak için konuşanlardan ve anlaşılmadığı sürece yüceltilenlerden.
  • "ışid'i bir yere kadar anlıyorum. dini (ya da milliyetçi) çıkışlı kitle histerisi, bu histerik kitleyi manipüle edebilen birkaç paranoid şizofren önder, bu ikisinin arasında transmisyon görevini üstlenen orta büyüklükte bir sosyopatlar kadrosu. orta doğu'da sınırlı bir kazanç öyküsü yazabilir, bir noktadan sonra da peşlerine takılan histerik kalabalığın önemli bir kısmını katlettirirler, bazıları da muhtemelen paçayı kurtarıp başka yerlerde, başka ideolojilerle yeni 'başarılara' yelken açarlar. malum, kapitalizmde sosyopata ihtiyaç ve talep fazla, hiçbir şey olamasalar çokuluslu şirketlere ceo olurlar. ama bizim #suruçtaşenlikvar tayfasını anlamak o kadar kolay değil. hani 'el sikiyle gerdeğe girmek' diye bir halk deyişimiz var ya, bunlar da 'ışid sikiyle tecavüze gidiyorlar'. ne paranoid şizofrenin patolojik imanı ve özgüveni, ne sosyopatın soğuk acımasızlığı, ne de histerik kalabalığın cahil cesareti. birkaç bin ödlek, asla cesaret edemeyecekleri bir alçaklığı başkaları yapınca, ağızlarından salyalar saçarak alkış tutuyor."

    facebook yazısı.
  • hurriyet'in bugunku pazar ekinde yayinlanan roportajinda goruluyor ki gezi surecini belki de en dogru tahlil eden dusunce insanlarindandir kendisi. meger gercekten de televizyonlarda prime time tartisma programlarina cikip abuk subuk sig ve cogu zaman tarafli gozlemlerde bulunmakla, hicbir sekilde anlamadigi kavramlarla konusup "ya su gencler" demekle olmuyormus, bulent somay gibi bilimsel bir gozden bakmak farkli oluyormus.

    http://www.hurriyet.com.tr/pazar/23670598.asp
  • komünist manifesto anlatmaya başladı. 7 hafta anlatacağım diyor :)

    ahanda ilkinin videosu şöyle:
    http://www.youtube.com/watch?v=ue_ojzydubw
  • özgecan aslan'ın öldürülmesi üzerine yeniden tartışılmaya başlayan tecavüz ve şiddetle ve bunlara yönelik tepkiyle ilgili toplumun belleğindeki genel yanlışları, facebook hesabından, madde madde yazmıştır.

    "vazgeçmemiz gereken efsaneler 1:
    'tecavüzcü hastadır.'
    değildir. hepimiz gibi, her erkek gibi normaldir. tam da bu nedenle her erkek potansiyel bir tecavüzcüdür. buna ben de dahilim. bahanelerimiz farklı olabilir: "abazaydım"; "kendi kaşındı"; "naz yapıyor sandım"; "sarhoştum"; "başta o da istiyordu", "zaten ermeni/kürt/boşnak/japon/gavur/alevi/ezidi/gayrimüslim" (kendi deneyimlerinizden ekler yapabilirsiniz). nedenlerimiz de farklı olabilir. arkadaş/mahalle baskısı, kendini kanıtlama ihtiyacı, erkekliğinden emin olamama, "ya şu anda vazgeçersem de sonradan arkamdan dalga geçilirse" kuşkusu, yanına kalacağına dair salakça bir özgüven, kadının zaten tecavüz edilmeyi istediğine inanma, öfke, intikam, etnik temizlik, "kafirin kadını bana helaldir" imanı. nedenlerden bahanelere giden yol ise kişiye göre değişebilir. ancak bu yolların hiçbiri "patolojik" değildir. tecavüzcü normaldir. tecavüzün yanına kar kalmasını sağlayan, ya da tecavüz yoluyla kanıtladığını sandığı "erkekliğin" dünyanın en kıymetli şeyi olduğunu söyleyen toplumsal yapı hastadır, ama bu hastalığın (kimyasal ya da fiziksel) bir ilacı yoktur. tek ilaç, kendisinin de potansiyel bir tecavüzcü olduğunu bile bile bunu yapmayan, başkasının yapmasına gücü yettiğince engel olmaya çalışan erkekler, tecavüze uğrasa bile yenilmediğini, boyun eğmediğini gösterebilen kadınlardır.

    vazgeçmemiz gereken efsaneler 2:
    'tecavüz kadınlara karşı işlenen bir suçtur.'
    değildir. tecavüz mağdurları çoğunlukla kadındır, ama kız ya da erkek çocuk, erkek ya da kadın eşcinsel, transseksüel ya da transvestit de olabilir. tecavüz suçunun birleştirici yanı mağdurlarının aynı cinsiyetten (kadın) olması değil, faillerinin aynı cinsiyetten (erkek) olmasıdır. o yüzden tıpkı tecavüzde olduğu gibi şiddet ve cinayette de, "kadına karşı şiddet" ya da "kadın cinayeti" demektense, "erkek şiddeti", "erkek cinayeti" demek daha doğrudur. o yüzden de tecavüz (ve şiddet ve cinayet) bir "kadın sorunu" değildir. herkesin sorunudur. hepimiz tecavüze ve şiddete uğrayabilir, hepimiz gözü dönmüş erkek cinayetine kurban gidebiliriz. bazılarımız (yani erkek olanlarımız) tahterevallinin iki ucunda da oturuyoruz. o yüzden güvenilmeziz; her an konum değiştirebiliriz. o yüzden mağdur konumundan kurtulmanın karşı tarafa atlayıp gaddar konumuna geçmek olmadığının, herkesin mağduriyetine karşı mücadele etmek olduğunun bize tekrar tekrar anlatılması gerek. ta ki ezberleyene kadar.

    vazgeçmemiz gereken efsaneler 3:
    'tecavüz cinsel bir suçtur.'
    değildir. tecavüzün cinsellikle hiçbir ilişkisi yoktur. tecavüz kendisine erkek olduğunu anladığı andan itibaren iktidar vadedilen, ancak bu vaad hiçbir zaman yerine getirilmediği (getirilemeyeceği) için "kendi göbeğini kendi kesmeye" karar veren çaresiz erkeğin hezeyanıdır. o yüzden tecavüzün içinde "duhul" olmasa da olur. cinsel organlar hiç devreye girmese de olur. koca dayağı, baba dayağı, polis dayağı, öğretmen dayağı, askerde "üst" dayağı, okulda ya da mahallede zorba dayağı, bunların hepsi tecavüzün kamufle edilmiş biçimleridir. amaç ise cinsel haz almak değildir (hazzın o kadarı masturbasyonla da alınır). amaç diğerini, farklı olanı, kadını, çocuğu, eri, göstericiyi, "benim gibi olmayanı" sindirmek, dize getirmek, tercihan irademizi ona kabul ettirmektir. o yüzden tecavüzcünün en içten fantazisi, tecavüz nesnesinin bir aşamada rıza göstermesi, "hayır"ının "evet"e dönüşmesidir. ama maalesef, o fantazisi gerçekleşirse de işin "tadı kaçar", tecavüzcü de yeni bir tecavüze yelken açar. çünkü amacı tatmin filan değildir, iktidarsızlığının yeniden ve yeniden ortaya çıkmasıdır. tecavüz imkansız bir iktidar gayretidir, o yüzden her yerdedir.

    vazgeçmemiz gereken efsaneler 4:
    'tecavüz sokakta olan bir şeydir.'
    değildir. tecavüz çoğunlukla evde olur. evdeki tecavüzlerin çoğu kendi evinizde olur. kendi evinizdeki tecavüzlerin çoğu da aile evinde olur. tam da bu yüzden aile evindeki tecavüzlerin çoğu bildirilmez, saklanır. sokaktaki tecavüzü ise gizlemek daha zordur. basında bunlar vurgulanır, polis raporlarına bunlar geçer, bunlar tartışılır. o yüzden de tecavüzün sokak serserileri, sarhoş minibüs ya da taksi şöförleri, evsiz-barksızlar, uyuşturucu bağımlıları tarafından yapılan bir şey olduğu efsanesi yaygınlaşır. tecavüz "ötekinin" üstüne atılır, vicdanlar rahatlar, her şey eskisi gibi devam eder. böylece evdeki tecavüzcünün (kocanın, akrabanın, üvey ya da öz babanın) işi biraz daha kolaylaşmış olur. oysa yapılan bütün araştırmalar tecavüzün ve cinsel tacizin tam da burada, baba evinde başladığını söylüyor. üstelik bu öyle dehşetengiz bir tecavüzdür ki, kardeşleri, anneyi de suç ortağı yapar. ikide bir "ya sizin kızınız tecavüze uğrasaydı!" lafını ederler, aile evindeki bu sorunu görmezden gelmektedirler. freud bize "tekinsiz" olanın (unheimlich--"ev dışı") tam da evin içinde, evin göbeğinde olduğunu söyler. tecavüz dışarıda değil içeridedir. sokakte değil evde, başkasında değil kendimizde. bunu kabul etmeden bıraktım sorunu çözmeyi, ne olduğunu bile anlayamayız.

    vazgeçmemiz gereken efsaneler 5:
    'tecavüzden sonra en yüksek sesle bağıran, tecavüze en şiddetle karşı olandır.'
    değildir. tecavüzden en derinden etkilenenler genellikle yaşadıkları ya da (kişisel olarak ya da kamusal alan üzerinden) tanık oldukları bir tecavüz olayından sonra sessiz bir yas sürecinden geçerler. ancak bundan sonra şikayetlerini, itirazlarını, protestolarını ya da isyanlarını dile getirirler. bir tecavüz olayının hemen ardından, sadece faili hedef alarak, faili toplumdan (ve tabii ki kendilerinden) ayırıp şeytanlaştırarak "şerefsizler, ahlaksızlar, alçaklar, katiller, ruh hastaları!" diye haykırmaya başlayanlar, faile (çoğu kez tecavüz kadar kötü olan cinsiyetçi aşağılamalarla) hakaret yağdıranlar, aslında tecavüz fiiline en yakın olanlardır. zaten o ölçüsüz öfkenin esas nedeni de farkında olmadan (ya da olmamaya çalışarak) o tecavüzcüyü içlerinde, yanıbaşlarında hissediyor olmaları, kendilerini bu yakınlıktan korumaya çalışmalarıdır. o yüzden bir tecavüzün ardından ilk yapılması gereken şey (olaya yakınlığımızla orantılı) bir yas sürecinden geçmemize zaman tanımaktır. hakkıyla yaşanmış yası izleyen isyan, hedefine ulaşır. sesi en çok çıkan ise tecavüze en uzak duran kişi değildir. tam tersine, tekinsiz bir biçimde yakın olandır.

    vazgeçmemiz gereken efsaneler 6:
    'tecavüz türkiye'ye, şark'a, azgelişmişliğe özgü bir sorundur.'
    değildir. tecavüz erkek egemenliği, ataerkillik nerede varsa oraya özgü bir sorundur. dolayısıyla bildiğimiz dünyaya özgü bir sorundur. "gelişmiş ülkelerde böyle şeyler olmuyor," hayali, asırlık kemalist yanılsamanın, "ah bir modernleşsek, muasır medeniyet seviyesine gelsek, tüm sorunlar kendiliğinden çözülecek," kör inancının bir ürünüdür. "gelişmiş" (siz onu "kapitalistleşmiş" diye okuyun) ülkelerde de aynı şeyler oluyor. öz kızını bodruma kapatıp karısının ve oğullarının da işbirliğiyle onyıllar boyu tecavüz eden frizl, avusturyalıydı. abd'de sırf taciz, tacavüz ve çocuk istismarı işlerine bakan özel bir polis birimi var (svu); onların maceralarından yapılan tv dizisi (law & order svu) on dokuz sezondur (400'den fazla bölüm) gösteriliyor. vakaların çoğu gerçek olaylardan esinlenme. isveç, avustralya ve abd'de tecavüz oranları türkiye'den çok yüksek. hadi diyelim, türkiye'de şikayetçi olmak daha zor. demek ki üç aşağı beş yukarı aynı. tecavüzün "ilkellikle", "barbarlıkla", "az gelişmişlikle" bir ilgisi yok. erkek egemenliği ve ataerkillik (baba egemenliği) en gelişmiş kapitalist ülkede de, en geleneklsel şark toplumunda da hüküm sürüyor. kadınların "gelişmiş" ülkelerde kazandığı haklar gözümüzü boyamamalı. kuşkusuz bu hakları savunmak, dört elle sarılmak şart, ama sorunları "çözdükleri" hayaline de kapılmayalım. nitekim, son on küsur yılda türkiye'de kadınlara bir sürü hak tanındı, cinsel şiddete ve tecavüze karşı yasalar çıkarıldı. sorun çözüldü mü? cumhuriyetin ilk yıllarında "verilen" haklar hangi sorunu çözmüştü? ataerkillik neredeyse tecavüz de oradadır. tecavüzden "gelişerek" değil, erkek egemenliğine son vererek kurtulabiliriz."
  • insanları önce kalıplara sokup şekil verdikten sonra kutuplara ayırarak algılayabilenlerin (yıldıray'ın mucizeleri, algı vs.) asla anlayamayacağı insan. bu yüzden yıldıray oğur'a göre chp'li olması doğaldır. "onlar-biz" ikilisinin dışında birisiyle karşılaşınca alıştığımız mavi ekranını vermiş yine yıldıray.
  • bir saat içinde lacan, yarım saat içinde yaşamöyküsü anlatabilen, sadece sol elinin tırnakları yiyen adam.
  • metis yayınevi'nin editorü, aynı yayınevinin bir çok işini tek başına yapan kişi. düzeltisini yaptıüı metinlerden, turkiye'nin en kıymetli duzeltmenlerinden biri olduğu kolayca anlaşılabilir, ayrıca ülkemizdeki en iyi çeviri anlayışlarından birine de sahiptir, cigdem erkal ipek hanımefendi ile bir çok kitapta oldukça iyi bir ikili oluşturmuşlardır.
  • kendisinin "freudo baggins'in mordor yolculugu" adinda fantezi edebiyatiyla alakali veya bir $ekilde uzak duran herkesin okumasinin gerektigi psikanalitik kelime oyunlu* bir makalesi mevcuttur. hakikaten helal olsundur. gandalf gibi adamdir.
hesabın var mı? giriş yap