• bugun yuzerken gözümün icine degen hayvan..
    butun gun boyunca gozum yandi durdu,hastaneden sadece bol suyla yikayin dendi..
    tatil yaptigimiz yerdeki köylülerden birinin daha once basina gelmis ve anne sütü birebir hemen geciyor tavsiyesiyle kahkalar atildi..
    yarim saat süren itirazla karisik goygoydan sonra aci iyice dayanilmaz hale gelince, ezile buzule yan komsuya rica edildi ve memesinden biraz süt sağılip cay kasigi marifetiyle göze damlatildi.. ayaga kalktigimda inanilmaz bi sekilde nerdeyse hic aci yoktu..
    kizilderili gibi koylulerimiz var,ulan nerden akliniza geldi de denediniz de derdime derman oldunuz..ii ki varsiniz
  • zamanında tuvalete attığımız tarihi geçmiş kontakt lensler onlar
  • bu kadar iğrenç olmasına karşın neden bu kadar sempatik bir isim verildiğini anlayamadığım canlımsı yaratık. bence denizsümüğü, denizboku, denizinmınakoyanyavşak tarzı bi ismi olsa çok daha yakışırdı.
  • denizden babası çıksa yiyeceğini iddia edenlerin; çifte standartçı, yanar döner, makyavelist puştlar olduğunu açığa çıkaran, sosyal misyonlu hayvan. insanlığımızın turnusol kağıdı.*
  • babaannem balkonda denizanası büyütürdü. ama biraz daha tuhaf haliydi. koca kazanı açar içine özel olarak hazırlanmış karışımdan kepçeyle dökerdik. bir rivayete göre dilekleri gerçek olurdu kişinin. kat kat büyümüştü denizanası o karışımla ya da şişiyordu yaratık bilemedim. elbette addams ailesi gibi bir ailede büyümüşüm o da ayrı bi durum.
  • yaratici besiktas taraftarinin vapurla kadikoye gecerken hakkinda
    goruntun cok kotu
    pisligin cabasi
    anani sikim denizanasi
    diye tezahurat yaptigi canlimsi...
  • bacağımı yaktıktan sonra denizden soğumuştum bir ara. hiç sevmem bu hayvanları. hayvanmı değil mi o da belli değil. tövbe estafurullah nasıl birşey öyle tül perde yırtılmış denize düşmüş gibi.
  • iki denizanasını alıp ikiye ayırıp parçalarını değiştirdiğiniz zaman hemen kabullenip diğer denizanasından gelen parçaya hiç gıkını çıkarmadan yapışan karaktersiz yaratık.
  • bunların bir de mavi olanları vardır ki evlerden ırak.
    saros körfezi'nde, o bembeyaz kumların göz alabildiğine uzandığı sahilden pırıl pırıl suyun içine girip kulaçlamaya başlayıp karadan epey uzaklaştığınızda birden karşınıza (abartısız haliyle söylüyorum) damacana büyüklüğünde olanları çıkabilir. siz panik olup kıçınıza neft yağı sürülmüş gibi aksi yönde yüzmeye başlayana kadar onlar sizi on kere fark etmiş olduğu için sporlarını suya çoktan salgılamışlardır ve artık her şey için çok geçtir.
    keep calm and say allahu akbar. war begins... şaka ya, ne harcayacaksınız nefesinizi. keep calm and o nefes size lazıms. bu noktadan sonra kıyıya doğru hayvan gibi yüzeceksiniz.

    birçok denizanasının aksine sadece akıntıyla savrulmayıp istedikleri yöne yüzbildiklerinden, sizde sürekli bir "beni niye takip ediyor bu göt?" algısı yaratırlar. paranoya yapmamak elde değil, kendi etrafınızda topaç gibi dönerek çevrenizi kontrol etmekten kafayı yersiniz bir süre sonra.
    tam arkanızı döndüğünüz anda olur da burun buruna gelirseniz alaskalı balıkçıların uyandırdığı su samuru gibi bir ciğer su yutup tekrar kulaca kuvvet yüzmeye başlarsınız.

    kıyıya vardığınızda vücudunuzda ısırgan otu değmiş gibi ama çok daha şiddetli bir kaşınma-yanma başlar, kıpkırmızı olursunuz. kaşınma bir süre sonra geçse de yanma hissi müdahale etmezseniz birkaç gün kalır.
    bu esnada yapmanız gereken şey önceden bir şişede yanınızda getirmiş olduğunuz (getirin yani) su ile seyreltilmiş sirkeyi yanan bölgelere sürmektir.
    eğer gözlerinizde yanma varsa yapacağınız şey hiç beklemeden doktora gitmek olacaktır çünkü bu satırları yazan şahsımın gözleri erik kadar şişen gözler gördü.

    özetle, dünyanın en uyuz, en itici, en gereksiz canlılarındandırlar. küçükleri hele suda balgam gibi gözükürler. topu yok olsa üzülmem. bir de kahverengi olanlar vardır ki serin ege sularında yüzen, o da başka zamana artık.
  • zamanında bacağımda yukarılara doğru bi yerde yapışmıştı. hiç denizanası tarafından ziyaret edilmeyenler için faydalı bilgiler sunacağım. denizanası yakan bir nesne. taşlık ve sığ yerde yatay duruyodum. bacağım yanınca ayağa kalktım gri bişi bacağıma yapışmış ve yakıyordu. acıyla elimin tersiyle vurunca suya geri düşmüştü. ev yürüyerek 30 dakikaydı evde de ilaç yoktu o yüzden ben hiç bir müdahale yapamadım.(zaten ne yapılır hala bilmiyorum) ilk baştaki ani yakma yerini giderek artan acı, yanma ve sızlamaya bırakıyor.

    ama korkmayın, yine de denizanası çok büyük ve o saçaklılardan olmadıkça ve yüzünüze, afedersiniz sikinize&amınıza vb hassas bölgelerinize falan yapışmadıkça dünyanın sonu değil. ben çocuktum olduğunda. şu an 2000 liraya tekrar yapıştırırım bacağa. neyse ilk geceki izi sizi korkutabilir ama 6 ayda iyice, 1 senede falan komple geçiyor. ilk bi kaç gün şort değdiğinde fena acıtıyordu, yürütmüyordu. sonra zamanla geçiyo işte asitli bişi.
hesabın var mı? giriş yap