• cok hizli giden bu kucuk savas gemileri, torpido muhribi diye de anilirlar...
    bilmiyenler (bkz: muhrip)
  • sobermag mecmuası için destroyer's rubies albümünü kritik ettiğim grup.

    çalışkan müzisyenleri, her zaman sevmişizdir. hele ki yaptıkları müzik mp3 playerlarımızda dönüp dururken, günlük sıradan yaşamımızı, arka fonda çalarak anlamlı kılarsa, o müzisyenlerin art arda albümler yapmasında hiçbir sorun yoktur.10 yılı geride bırakan ve 7 albüm yapan destoyer’ ın son albümü ise geçen senenin en iyilerinden biri olarak gösterilen destroyer’ s rubies.

    eğer destroyer’ ı daha önce dinlemeyen biriyseniz, albümü dinlerken bu vokal bir yerlerden tanıdık geliyor dememeniz imkansız. bu tim booth’ u andıran harikulade ses, 2005’ te yine en iyi albümlerden biri olarak lanse edilen kanadalı grup the new pornographers’ ın son işi, twin cinema’ da 3 şarkıya kompozitörlük yapmış ve seslendirmiş daniel bejar’ a ait.

    destroyer’ ın hikayesine gelince; 90’ ların ortalarında, kanada’ nın soğuk havasından ısınmak için evinde, yalnız başına takılmakta ve kendi sitilini ve vizyonunu yaratmak için uğraşmaktadır daniel. tüm şarkılarının üzerinde büyük bir titizlikle, istediği uygun tonu ve vokali bulana kadar uğraşan bejar, tarihler 1996’ yı gösterdiğinde elinde yeterince materyal olduğunu fark edip, debutunu çıkarmaya karar verir; we’ll build them a golden bridge. lo-fi elektrnoik folk sularında gezen bu albüm onu vancouver vitrinine taşır. destroyer’ ın müziğine ritmi de ekleyerek city of daughters albümü gelir iki yıl aradan sonra, ama bu sefer gerçek bir stüdyoda kaydedilir bu albüm. 2000’ de thief, 2001’ de streethawk: a seduction albümleri bejar’ ın eşsiz vokalinin kalitesini arttırmasına yardımcı olmuş, boş durmayı kati suretle sevmeyen biri olduğundan bu kayıtları 2002’ de this night ve midi-synthesizer senfonisi your blues takip eder. sayısız eleman değişikliği destroyer’ ı, dan bejar’ ın solo projesi gibi gösterse de, o buna karşı çıkarak destoyer’ ın bir grup olduğunu cümle aleme duyurma isteği yaşamıştır. grup elemanlarını bir arada tutmakta oldukça beceriksiz olan bejar, son albümleri destoyer’s rubies’ de çalanlar için şu ana kadar ki en iyi birleşim yorumunu yapmakta, ki bunda da haksız sayılmaz zira enstrümanların birlikteliğine hayran kalacaksınız dinlerken.

    destroyer’s rubies albümü, özellikle belle & sebastian tarzı chamber pop seven kitle için bulunmaz bir nimet. her ne kadar destroyer ismi kulaklara bir heavy metal grubu ismi gibi gelse de, muhteviyatı son derece yumuşak albümün. bunu test etmek isterseniz albümün 9 küsür dakikalık açılış parçasını dinlemeniz yeterli, dalgalanan enstrümanlar ve üzerine la la la şeklinde ilerleyen ve iç huzuru yüksek vokaller. bu la la la’ ları albümde bol bol duyacaksınız zira birkaç şarkı hariç hepsinde varlar. bilhassa priest's knees öne çıkan parçalardan ve ondan daha da önemlisi painter in your pocket’ ı bir aşk marşı olarak göreceksiniz. şairlikle şarkı sözü yazma arasında mekik dokuyan daniel, her şarkıda döktürmekte bilesiniz. evet, bu albümde mitoloji var, tarih var, hayal kırıklığı ve hepsinden önemlisi grubun zaferi var.
  • kötü bir film olduğunu daha 20. dakikaya gelmeden belli eden filim. bilhassa kurgu kötü. akşamdan kalma bir şekilde mi kurgulamış bu filmi o şahıs, bilemiyorum. bu senaryodan tempolu, gerilimli bir film çıkar mıydı? bence başka bir kurgucunun elinde daha heyecanlı bir filme dönüşebilirdi. bu haliyle yılın en sıkıcı, en boş gerilimi olmuş destroyer. size sunacak yeni hiçbir şeyi yok. olmadığı gibi bu klişe "bir cinayet işlenir, sorunlu dedektifimiz cinayetin arkasındaki (tanıdığı) şahsı ararken beri yandan da geçmişine gidip onu bu noktaya getiren olayları izleriz" plot'ı epey sıkıcı ve boğucu bir şekilde işlenmiş. kurgucu hangi sahneyi uzatacağını, hangisini kısa tutacağını bilememiş. bomboş sahneleri uzattıkça uzatırken heyecanlı soygun sahnelerini kısa tutmuş, özellikle 2. sahnede ses ve görüntü olarak slow motion'a gitmesi büyük bir kazmalık olmuş.

    yani yılın en kötü kurgularından olabilir. öte yandan senaryo da matah değil. olay örgüsü, karakterler akla gelebilecek ilk fikirlerle doldurulmuş. senaristin hep bir adım ötesindesiniz. hiçbir şey sizi şaşırtmıyor, üstüne bir de olacakları tahmin edebiliyorsunuz. filmin belki de tek orijinal tarafı, kidman'a yapılan makyaj. bir de flashbackte kidman güzelken şimdiki zamanda tanınmayacak halde oluşu ayrıntısı da güzel, kidman da denildiği kadar olmasa da iyi oynamış, keza tatiana maslany'i ve sebastian stan'i kısa süreliğine izlemek güzeldi ama o kadar. hantal kurgu yüzünden şu filme 2 saat katlanmak çok zor oldu. bu arada filmin kötü çıkması şaşırtmadı, zira karyn kusama genelde kötü filmler yapmış bir yönetmen.
  • ing. yok eden
  • toronto uluslararası film festivalinde prömiyerini yapan, 25 aralık'ta vizyona girecek (bkz: nicole kidman) ın başrolde oynadığı ,karakter odaklı polisiye film.
    filmde kendi kendine zarar veren hırpalanmış bir dedektifi canlandıran sanatçı (bkz: destroyer)ı izlemeyi iki kızına yasaklamış.
  • uçaklarla beraber, büyük savaş gemilerinin egemenliğine son vermişlerdir. leyte savaşı sırasında bir destroyer, akıllıca taktikler kullanarak, kendisiyle beraber 2-3 tane japon ağır krovazörünü batırmıştır. günümüzdeki destroyerler ise, gelişmiş radar ve füze sistemi sayesinde, tek başına birden fazla zırhlı gemiyi, harcayacak kapasiteye ulaşmışlardır.
  • az önce sinemada izleyip, bayıldığım film. nicole kidman harika oynuyor yine. konu, kurgu çok başarılı.
  • çok ağır ilerleyen 2 saatlik bir film. nicole kidman'ın iyi oyunculuk çıkarttığını belirtmeliyim. ama film yürekleri soğutan bir intikam filmi değil, aksiyonlu bir polisiye değil, bir suç çetesinin bir kişinin hayatını kabusa çeviren gerilim filmlerinden de değil. son yarım saate kadar bir umut hareketlenecek diye bekledim ama nafile. toby kebbell'i de çok severim ama o da bu filme uymamış.
  • 2019 çıkışlı black mountain albümü. sevgili amber webber hanımefendi gruptan ayrılıp kendi grubu lightning dust'a geri döndükten sonra yerine sleepy sun'dan rachel fannan geldi bu albümle birlikte. grubun elektronik tınıya yönelimi birazcık daha artıyor bu albümle. ilk iki albüm kadar olmasa da yine de güzel albüm. adamlar yapıyor.
  • robert kirk'in yönettiği 1988 yapımı bir gerilim-korku filmi .

    deborah foreman, clayton rohner, lyle alzado ve anthony perkins oyunculukları paylaşıyor.

    anthony perkins'in bulunduğu tüm filmleri izleme hedefi adına izlemiş olduğum film.

    --- spoiler ---
    anthony perkins bir çekim sahnesinde yanındaki yardımcısına ''joan ve bette'nin jane'e ne olmuştu'' diyor. 1962 yılında çekilen what ever happened to baby janefilmi ile ilgili yapılan bir espriydi.

    .
    --- spoiler ---

    ilginçtir ki 7 sayfada bu filmden hiç bahsedilmemiş .

    7/10

    edit : düzeltme
hesabın var mı? giriş yap