• 13 aralık 2008 gecesi yayınlanan 90'lar temalı bölümünde mustafa sandal ve hakan peker ile ilgili enteresan bir olay yaşanmıştır:

    önce okan, araba'nın klibini yayınlayıp, mustafa sandal'ın dansıyla 250'inci defa usanmadan, yorulmadan, sıkılmadan yine, yeni ve yeniden dalga geçmiştir. hemen akabinde ise mustafa sandal'ın klibi gösterildiği için hakan peker önce yarı şaka-yarı ciddi stüdyoyu terk eder gibi yapmış, hemen sonra da sahnenin ortasına çıkıp, sanki kendi dansları çok farklıymış gibi mustafa sandal dansı yaparak meslektaşıyla açıkça dalga geçmiştir.

    1-2 dakika sonra bu defa da sıra hakan peker'in "amma ve lakin" şarkısının klibine gelmiş, şarkı duyulunca stüdyoda seyirciler tarafından alkışlanmış, bunun üzerine okan da hakan peker'e dönüp: "senin gibi aşk şarkısı -yazan- ve söyleyen yok abi..." demiştir. (bu arada bilmeyenler için belirtelim: "amma ve lakin" bir mustafa sandal bestesidir.)

    hakan peker'in o anda: "o mustafa'nın şarkısıydı aslında" diyememesi ve sadece sırıtmakla yetinmesi hoş bir ayrıntı olmuştur...

    https://www.izlesene.com/…l-taklidi-yapmasi/9553085
  • atilla taş'ın niran ünsal'a fena ayar verdiği program olmuştur.
    okan : en sevdiğiniz bilim adamı
    niran ünsal : victor hugo
    okan : victor hugo ? bilim adamı ?
    atilla taş : doğru diyor, sefiller'i buldu.
  • okan bayülgen, türk televizyonlarını aşağıladığı, türk televizyonculuğuna tepeden baktığı sürece, normal bir programa getirmeyeceğim eleştirileri getiririm. "biz olmasak bunları mı izliceksiniz yauuu" kibirinde bülent serttaş'ın programını eleştiren bir adamı çok süper eleştiririm. programı hiçbir yenilik içermiyorsa, vasatsa, iki kere vasat derim. çoğu şeyin de dibine vuruyor, aslında "vasat altı" demek gerek. bülent serttaş'ın öyle bir iddiası olsa, ona da "daha neler" derim. okan bayülgen senelerdir süper bir şeymiş gibi dolaşıyor, fransa'dan hüplettiği programlarla cukka yapıyor. e harika eşsiz bir insan havasındaysan, bunu görmek isteyeceğim elbette. durup durup ekibini izlemek istemeyeceğim. kendini herkes tekrarlayabilir, marifet değil. o kadar böbürlenmeye, tarkan'ın kendini tekrarlamasını eleştiren okan bayülgen orijinal ne sunmuştur? yeni ne sunmuştur? hiçbir şey. eleştiririm yani. illa bir şeylere üzülecekseniz acınası halinize üzülün, kendinize üzülün. başkasını dert etmeyin.
  • 15 dakikada bir dayadıkları "kralım tabii, disko kralı" skecindeki "kralsın" diyen kızın ağzını kırmak için doğru zamanda doğru yerde olmayı diliyorum.
  • düzeysizliğin mimarı olmayı marifet saymak kerâmet midir merak etmemi sağladı.

    çok da izlemedim bu geceki programı; ama gördüğüm her yeri seksist, kraldan çok soytarı, düzeysizlik abidesiydi.

    bir fotoğraf sanatçısı çağırmışlar. adama sanatını tanıtacağız demişler. yanına ingilizce konuşamayan bir tip koymuşlar ki, anlaşmazlık olsun, gülünsün. adam fotoğraf çekiyor, mankenin ne iş yaptığını bilecek mi diye maymunluk yaptırıyorlar. adam kadına, "felsefi olarak hayatının neresindesin sence?" diyor, kadın "istanbul" diye cevap veriyor. şafak sezer fotoğraf sanatçısına parmak hareketi yaparken, "senin var ya, seniin ben. taa" diyor ve bunu komik buluyorlar. "şafak sezer sizce ne iş yapıyor" diye soruyorlar adama, "some kind of performer" diyor, sanatçı-artist diyemiyor, "bi halta benzetemedim, bir tür bi şey yapmaya çalışıyor" diyor, buna gururlanıyorlar.

    kızın biri bir filmde oynamış; fakir oğlan, zengin kız. nasıl satmışlarsa filmi kıza ve o nasıl bir 'oyuncu'ysa, "romeo & juliet'in uyarlaması, benzeri" demiyor da; "şu anda ülkemizde yaşanan sınıf çatışmasını vurguladık, zor ilişkilerin altını çizdik, bi yere dokunduk aslında" diye anlatıyor oynadığı dandirik filmi başkalarının sözleriyle.

    diğer televizyonlardaki acayipliklerle dalga geçerken, aslında kendileri de onlarınki kadar üzücü durumlarda olduklarını fark edemiyorlar mesela. zira kendilerini konumlandırışları farklı, rating'leri farklı. hakkı devrim, semra hanım isimli starımızın programı hakkında (emin değilim başka bir programın görüntüsünden sonra da olabilir), "asıl bunları izleyenlerde kabahat, suçlu televizyon değil, televizyonda bunu izlemeyi seçen" derken çok güzel ayarlıyor saatleri ama, kendisinin içinde bulunduğu programa da oradan bir sektirme yapmaya cesaret edemiyor. ya arada sırada o programda yapılan güzel şeyler oluyor ve bunun için katlanıyor, ya görecek durumda değil, ya da maaş aldığı için, televizyona çıktığı için, 'eyvallah' demek zorunda olduğu için ses çıkarmıyor. hoca gittin gideceksin, bir tane de, içinde olduğun programın kendisine çakabilseydin, harbiden rahmetine bir de ben dua ederdim.
  • bu programı canla başla eleştiren insanlar, hala trendy dergisi okuyan 15'lik ergenler gibi... azimlerini takdir ediyorum.
  • ahhahaah, an itibariyle, ezbere aboneyi söyleyerek, neden türev, integral formüllerini ezberleyemediğimi anlamış bulunuyorum: çünkü mercimek kadar beynim varken, doldurmuşum bunlarla hep. sağol okan, saol disko kralı, sayende kendimle ilgili en büyük gerçeği açığa çıkarmış oldum..*
  • üç adet şakacı(!) adam bir araya gelmiş, aklı başında cümlelerle kendini ifade etmeye çalışan bir kadına sataşıyorlar; kadın rahatsız olduğunu belli edince de yine aşmış insan tavırlarıyla kadını tiye almayı da sürdürerek, alınmaması gerektiğini söylüyorlar. neden? charlie sheen alınmazmış çünkü. yahu charlie sheen dünyanın da, paranın da amına koymuş bir adam. hor gördüğünüz sarışınların yanında charlie sheencilik oynamak kolay ama gerçekte o ayarda bir adamla aynı masada otursanız sataşmaktansa yaltaklanmayı tercih ederdiniz muhtemelen. kadın yanıt vermeye çalıştığında verdiğiniz yanıtlarda da charlie sheen lafbazlığını göremedik zaten, yine usul adap öğreten ağır adamlara dönüştünüz.
    evet kadın sarışın, dekolte giyinmiş, magazin programı sunucusu, programa da seksi sarışın kontenjanından çağırılmış, kesin aptal sarışındır değil mi? her sözü mıncıklanıp dalga geçilir, ufak hatası olursa asla tolere edilmez. tımarhaneye düşen adamın "ben deli değilim" demesi gibi kendini ispat döngüsüne girip çırpınsın, aptal sarışın sinirlendikçe biz gülelim. çok zekice gerçekten.
    güzel kadınların karşısında pörtleyen bastırılmış mizojininizin bizi eğlendireceğini sandınız herhalde, ama beyler bu yaptığınız çirkin. bire karşı üçsünüz ve haliyle çirkinsiniz. zorbalıkta birlikte hareket ettikçe toplam zekanız aranızdaki en düşük zekaya eşit oluyor maalesef.
  • bugünkü 90'lar programında bir kez daha görmemizi sağlamıştır ki 90'lar deyince milletin aklına ortalama türk pop şarkıcıları gelmekte. kardeşim bir allah'ın kulunun da aklına türk ve yabancı rock grupları, kaliteli müzik yapan insanlar gelmez mi? buradan okan bayülgen'e sesleniyorum. 90'larda türkiye'de mavi sakal, kesmeşeker, whisky, kramp, ünlü, pentagram vardı. 90'larda grunge diye bir şey vardı, nirvana vardı, alice in chains vardı. köprüaltı kemancı vardı. kadıköy akmar pasajı, kadife sokak, satanist avları vardı. kültür dergileri, fanzinler vardı: doğan kardeş(çocuklar için), hayalet gemi, adam öykü, şizofrengi... 90'lar karabiberim şarkısından ibaret değildir.
hesabın var mı? giriş yap