• eskiden ahşap el arabalarında buz kalıplarının içinde soğukluğunu koruyan silindir kaplarda ev yapımı dondurmalar satan kişilere dondurmacı denirdi, böyle bir meslek vardı, "dondurma kaymak" diye bağırırlardı, çocuklar olurdu peşlerinde, en küçük külaha ancak gücü yeterdi çocukların, 25 kuruşluk alabilirlerdi, büyükler bir liralık alırken. bu seyyar dondurmacıların markası bile olurdu bazen, tek kişilik: nefis. bazen balkonda sohbet eden hanımlar seslenirlerdi dondurmacıya, evden bir tepside cam çay bardakları gönderilirdi, vişne kaymak ile serinlerdi komşuların sıcak güneşli yaz öğleden sonrası dedikoduları.
  • böyle bir türkü vardı mini mini hanımlara falan gibi sözleri vardı. çok sesli söylenir genelde.
  • mahallede sokak arasında bir dondurmacı vardı, yıllardır önünden geçerim daha bir top dondurmasını yemişliğim yoktur. kısmet bu güne imiş. adamda beni yıllardır görür, tanıdı gibi geldi sanki beni. öyle ağzımdan "iki liralık dondurma versene abi" diye bir söz çıkıverdi birdenbire. 2 tl'ye 6 top dondurma verdi adam bana. algida bize tecavüz ediyor. bu emekçi esnafta böyle para kazanmaya çalışıyor uyanın sözlük. mahalle dondurmacıları için el ele verelim.
    o kadar dondurmayı kim yiyecek şimdi.
  • yalatarak para kazanılan bir meslek
    (bkz: ukte inside)
  • ülkemizde türlü madrabazlıklar edip dondurmayı vermeyen maraş dondurmacılarından, abd'deki dondurma kamyonlarında dondurma satanına kadar hiçbirine güvenmediğim meslek grubu.

    gece gece nereden mi aklıma geldi? efenim, pek kıymetli ve biricik nice tnetennba ile macrocenter'a girmiş bulunduk. "aaa, koskoca fıstık ezmesi! fiyatı da eyimiş", "hele aşgım ritz krakeri varmış!" diye gezerken, sözleşmiş gibi aynı anda dondurmaların olduğu buzdolabına yönelip aynı dondurmaya bakmağa başladık. tnetennba "az bu, biz bunun içinden geçeriz. yanlamasına takla atarak gireriz" filan diye dondurma ile ilgili fantezilerini deklare ederken gözlerimde anılarım canlanıverdi...

    96 yazı olması lazım. ailece gittiğimiz bi çay bahçesi vardı. çay bahçesi dediğime bakmayın, kocaaa bir çardağın altında millet patatesle bira neyim içer, tatlılar, çaylar, kahveler gömerlerdi. ancak kavurucu izmir sıcağının etkisinden olacak ki, özellikle yaz aylarında hepsinden daha çok sevilen, tercih edilen bir dost vardı: dondurma! millet yok efenim karışık olsun, çikolatalı olsun dilleye emikleye dondurma yerdi. sunumu da çok şahaneydi keratanın. böyle tepesinde ufak bi külah ile metal kaideli bir kasede gelirdi ki allahım! gerçek bir yaz gecesi rüyasıydı!

    ancak bir sorun vardı ki, ne zaman dondurma yemeğe çıksak bizimkiler bana ucundan azıcık bir parça çay kaşığıyla verir "hasta olursun" bahanesiyle yedirmezlerdi. neyse, ben en son yaygarayı kopardım ve "o dondurmayı isterim, eğer vermezseniz her türlü kepazeliği yaparım" bakışıyla anne ve babamı tehdit etmeğe başladım. biraz itiraz ettikten sonra "tamam" dediler ve babam elimden tutup beni dondurmayı hazırlayan adamın yanına götürdü. dondurmacıya bi göz kırpıp "abisi bi dondurma yap arslanıma hele" dedi. "peki neli olsun deluğanlı?" diye sordu. tabii ki "çoğlata!" diye haykırıverdim. bunun üzerine afedersin amınakodumunu dondurmacısı, ustalıkla külahın uç kısmını kırıp, altındaki kalan kısma yarım top dondurmayı koyup elime vermesin mi? öyle boynum bükük biçimde kös kös masaya dönüp, bizimkilerle hiiç konuşmadan devasa(!) dondurmamı yedim. sonra da oraya gittiğimiz zaman bizimkilere kırgınlığımdan olacak, bir daha hiç dondurma filan istemedim. o günden beri dondurmacılara güvenmem, güvenemem. bizimkilerin de pek güven duyulacak yeri yokmuş ya, neyse...

    o saniyelik duraklama sonrasında tnetennba'ya bakıp ben de dondurmaya dair edepsiz arzu ve hislerimi dile getirdim. ardından her zamanki suç ortağı gülümsememizi takınıp dondurmayı almadan, elimizde kocaaa bir fıstık ezmesiyle oradan ayrıldık...

    eve geldiğimde ilk işim amerikan dondurma kamyonlarında çalan jingle'ı araştırmak oldu (yalan dedim. halk tv'de jacques ranciere ile söyleşi yapmışlar, evvela onu izledim). lan bu herifler dünyanın en ırkçı şarkısından jingle yapmış! adı da, affınıza sığınarak söylüyorum: nigger love a watermelon ha! ha! ha!.

    evet, geriye dönüp baktığımda bazı yargılarımın kesin ve acımasız olmasının asli nedeni dondurmacılardır. yargılarımın kesinliği kah başımı belaya sokmuş, kah binbir beladan korumuş olsa dahi kaynağını yadsıyamam. işini iyi yapan dondurmacıları tenzih ederek, buradan duyuruyor ve önyargılarıyla barışık bir hayat yaşıyor olmanın gururuyla sizlere veda ediyorum. yakşamlar.
  • dondurma yapan - satan kişi ya da mağaza.
  • eskiden sokaklarda dolaşıp bozuk para toplar ve kapı kapı dondurma getirirdi.
  • deli selim ve kadir ürün'ün dumbaba albümündeki bir parça. introsunda bir bağyanla konuştuğu şarkının, erotiğe kaçan sözleri tam eğlenceliktir.

    d: dondurmacı geldi, dondurmam kaymak.
    k: dondurmacı dondurmacı neli dondurman var?
    d: dudakların gibi vişneli var.
    k: daha daha
    d: göğüslerin gibi şeftalili var.
    k: daha daha
    d: cildin gibi kaymaklı var.
    k: a dondurmacı senin ne tatlı dilin var.
    d: vardır anam vardır.
    k: dondurmacı ben sana başladım sulanmaya.
    d: sulan yavrum sulan da bayatlamayasın.

    dondurmacı ben sana
    başladım sulanmaya
    abe kaymak dondurmam
    nolur tadına bakam

    mini mini beylere
    mini etekli kızlara
    parasını almadan tattırmam
    vişneli, kaymaklı dondurmam

    ana ana kaymak
    salla salla, sallan sallan
    ohhhh kop kop
    aman dondurmacının şerefine
    ooooh kop ooooh kop

    dondurmacı top attı
    10 bin lira borç aldı
    dondurmama baksana
    sen de dondurma alsana

    mini mini beylere
    mini etekli kızlara
    parasını almadan tattırmam
    vişneli, kaymaklı dondurmam

    ana kaymak

    şuradan dinleyebilirsiniz;

    https://www.youtube.com/watch?v=sre6fgslcae
  • türkiye'de kışın dondurma yemek durumları yani dondurmacıların kışın dondurma satışları çok azalıyormuş. özellikle kadıköy'de dondurma satışları zınk diye, öteki istanbul ilçelerinden daha fena düşüyormuş. anadolu yakasında yaygın dondurma dağıtan bir üreticiden (imalatçı) duydum. bizim kadıköy'ün ahalisi bayağı bir panik, tırsak ve sağlık takıntılı ha? ha bir de güya iki efsane dondurmacı kadıköy yakasında: dondurmacı ali usta, dondurmacı yaşar usta. bu durumda kışın dondurmalara damping yapsınlar da biz ötekiler bayram yapalım*.

    "furtune'nin kocası müsyü selu olduğu halde beraber bir tramvaya atlayarak eminönü'ne geldik. eminönü'nde o yanımdan ayrıldı. ben orozdibak mağazası'na da uğrayarak mahmutpaşa'ya çıkıp dondurmacı dükkanında bir dondurma yedim." sevim burak - yanık saraylar (ah ya rab yehova)

    (bkz: dondurma/@ibisile)
  • kimisi feslidir.
hesabın var mı? giriş yap