• üretme kabızlığı çeken sevgilimi yurdumun en üretmeyen kesimi olan ev hanımlarının gündelik sıradan aka boka karışmayan hallerinin nasıl tehlikeli bir silaha dönüşebilceğini gösteren, memet baydur isimli ellerinden öpülesi, omuzlarda taşınası tiyatro yazarımızın bir oyunudur. bu sıradanlığı bozan, olay akışını değiştiren (yada aslında değiştiremeyen) kişi olan fahrettin bey'in kaybolan değerlerimizin aynası olması dışında akıllı adamın deli olması, deli olmadan hiç bir şeyin değişmeyeceğini bildirmesi ayrı güzeldir. vahim olan fahrettin bey'in bu hallerinin ömrünün son günlerini geçiren bir ihtiyarın zırvalamaları olarak görülmesidir. kendisine en yakın olan ( akrabablığın dışında kafa yapısı olarakta) torunu uğur'un 3-4 tane pasaklı ev hanımının yere göğe sığdıramadıkları kızlarına gönlünü kaptırmasına ise anlam veremez.
    burada bir es vererek kişisel bir şeyler söylemek istiyorum. düdüklüde kıyamlı bamya bizim lisede oynadığımız bir oyundu. bende orda torun uğur'u canlandırdım. vasat bir oyuncu olsamda oynadığım karakterle kendini özdeşleştirme kaçınılmaz hale geliyor. uğur idealize bir tiptir oyunda, bir şeyler yapması gerektiğini hisseder. lafını esirgemez kimseden. benim karakterimden bu kadar farklı bir insanı canlandırmak , hele hele öss gibi cehennemi bir sınavın ortasında, ucundan kıyısından bulaştığım tiyatronun göbeğinde böyle bir karakterin içinde bulmak, onla özdeşleşimimi artırdı ve onun kuşkularını daha iyi anladım.
    tekrar oyuna dönecek olursak, fahrettin bey oyun örgüsünde yemekleri bir metafor olarak kullanır. bu kadınlarla kurabilceği en iyi iletişim iyi bildikleri bi konu olan yemekler kanalıyladır. oyunun önemli bir kısmı fahrettin bey'in anlattığı birbirinden leziz yemeklerle geçer. ama bu kadınların tek emek harcadıkları şey olan yemekleri (nitekim diğer işleri hizmetçiler tarafından yapılmaktadır) bile yarımyamalak yapmakta sakınca görmezler. bamya gibi kısık ateşte saatlerce pişmesi gereken bir yemeği düdüklüde 5 dakkada yapmak namına katlederler.
    burda tabi eleştirilen ev hanımlığı değil. aslında ev hanımlığı eskiden başlı başına bir meslekti. kadınlar kendi reçellerini, yoğurtlarını yapar, ev hesap kitabını tutar, ev ekonomisine katkıda bulunurlardı. ama bu hünerlerin özal-reagan-thatcher köşe dönmeciliği, fırsatçılığı, para kazanma hırsıyla nasıl bir kalemde tüketildiğine zavallı fahrettin bey bir bir katlanmak zorunda kalmıştır.
    üstelik yeni açılan bu sayfanın ilk olmadığını fahrettin bey'in araya sıkıştırdığı cümlelerden anlarız. darbeden, gericiliğe kadar bir sürü olaya tanık olmuştur kendisi.
    uğur bu bakımdan kayıp kuşağa denk geliyor. kendisini fahrettin bey'in ölümüne kadar dürüst, kendi halinde biri olarak tanırız. dedesine hayrandır, ayrıca hayatla (konum itibariyle değil ama maruz kaldıkları açısından) hesaplaşma içerisindedir. nitekim dedesinin ölümünden sonra bir şeyleri kontrolüne alması gerektiğini hisseder ve dedesinin rolünü üstlenir. kara mizahı bir silah olarak kuşanır. burda baydur devir teslim törenini gerçekleştirmiş ve gençlerden yana umudunu ortaya koymuştur. ama oyunun sonu mutludan öte fahrettin bey'in ölümüyle tatlı-acı biter. çünkü onun bulunduğu boşluğu toy biri almıştır ve fahrettiğin bey'in geçtiği yollardan uğurda geçecektir.
  • aslında bu trajikomik bir oyundur.birinci perde komediye yaslanırken ikinci perde dramatik bir hava estirir.
    ayrıca yazar*;
    "düdüklüde pişmiş kıymalı bamya yemeyi sevenlerin,bu oyunu sevmeyeceklerini umuyorum",demiş.
  • izmir devlet tiyatrosunda bu yıl sahnelenen bir memet baydur oyunu.devlet tiyatrosunun abuk repertuar politikasına uymaması nedeniyle nasıl sahnelendiği konusunda şaşkınlık yaşıyorum.
  • istanbul devlet tiyatrosu’nca sahnelenmeye başlayan, tek perde ve yaklaşık 80 dakika süren memet baydur oyunu. bir yanda kısık ateşte yavaş yavaş pişmesi gereken bamyayı düdüklü tencerede şipşak pişirecek kadar hayatı yapmacık yaşayanlar, diğer yanda başta o yemeğin hak ettiği emek olmak üzere emeğin değerini bilenlerle bir burjuva/proleterya çakışması. bu iki zıt sınıfın aynı zamanda bir ortak noktası var; kafa karışıklığı. zira burjuva sınıfı alafrangalık ile alaturkalık arasında bocalarken, oyunun proleter temsilcisi fahretttin bey’in izinden giden torunu da bir burjuva kızını sevmek ile hayatın amacını aramak arasında bocalamaktadır. fakat "iyi bir yemek, iyi bir demokrasiye benzer." gibi çarpıcı cümleler içerse de oyun vurucu etki yaratmıyor. belki karikatürize konkenci tipleri genelleştiremediğimiz içindir. fahrettin bey’in içinden bir tirat ustası çıkmasını da keza. bu yüzden oyunda eğlenceli sahneler ve güzel göndermeler olmasına karşın çoğu eleştiri boşa gidiyor hissi veriyor.

    oyunculuklarda cemile rolünde demet ergün açık ara önde. karakterin kalenderliği bir yana oyuncunun hevesi ve enerjisi rahatlıkla hissediliyor. bunun dışında biraz kimya uyuşmazlığı olduğu görüşündeyim. dekor ve kostümler ise duruma son derece uygun rüküşlükteler.
  • bu sezon küçük sahne'de izlediğim 1 perde 80 dakikalık istanbul devlet tiyatrosu oyunu. yer yer ince mesajların olduğu, komedi olmayıp ancak genelinde eğlenceli bir oyundu.
  • dün akşam küçük sahne de izlediğim mehmet baydur’un kalemindin çıkmış tiyatro oyunu. bir oyuncuyla nasıl bir tiyatro dayanılamaz ve sıkıca hale geliri gördüm oyunu izlerken. oyunda uğur’u canlandıran postacı karakteri oyuna yakışmamış ve bence bu rol ona fazla gelmiş gibi duruyor. oyunda sıkıldığım anlar genelde uğur’un oynadığı zamanlardı. oyun genel olarak birkaç espri dışında güldürmedi. fahrettin amcanın tiratları çoğu zaman bana abartılı ve aşırı derecede didaktik geldi. fahrettin amca rolünü biraz daha yaşlı biri oynayabilirdi. oyunda en iyi performansı cemile’nindi. onun konuştuğu ve oynadığı zamanlarda oyun biraz daha izlenilebilir oluyordu. oyunun konusu kitapçığında şöyle geçmekte:

    --- spoiler ---

    oyun, yaygınlaşan dedikodu ve eğitimsiz toplum kültürünü eleştirirken, bunlara karşı olanların ötekileştirilmesini sorguluyor. sabah kahveleri, fal tutkuları ve içi boş anlamsız sohbetleriyle küçük burjuva kadınlarının duyarsızlıklarına komik bir bakış sergiliyor. “iyi bir yemek, iyi bir demokrasiye benzer.”

    --- spoiler ---
  • başıma bir şey gelmeyecekse beğendiğim oyun. özellikle hanekevari son hoşuma gitti.
    bence oyuncular fazla özgüvenli bu küçük hatalara sebep olabiliyor fakat beni rahatsız eden bi durum olmadı.
    son olarak yav size ne etmiş bu düdüklüde kıymalı bamya. tamam bak düdüklü kullanmasını beceremezsen riskli bi konu ama kıymalı bamyaya bu kin bu öfke neden ?
  • kozzy’de izliyorum sıkıcı ve vasat buldum. yazıldığı zamanlar bu konular az işlendiği için başarılı olabilirdi fakat su sıralar burjuvazi yaşam ile fakir halkın birbirilerine olan eleştirileri üzerine kurulu diyaloglar bana felaket yavan ve basmakalıp geliyor. cemile’li sahneleri izlenmeye değer gerisini zaman kaybı olarak buldum.

    sahnede en çok beğendiğim şey uğur’un ayakkabıları oldu.
  • eğlencesine izlenecek oyun.

    oyun replikleri kötüydü. ilerlemiyor. bayat bayat espriler. duygusal olması gereken yerde giren saçma bir espri tüm duyguyu bozuyor mesela. tamam bir oyunun bir mesajı var, vermek istediği mesajı bir şekilde veriyor. fakat kötü metin üzerinden veriyor.

    yangın yerinde orkideler çok daha net ve açık bir metin.

    --- spoiler ---

    ben oyunun hikayesini kendimce biraz çözümlemek istiyorum. burada eleştirilen kokona ev kadınları. haliyle geçimlerini kocalarının sırtından sağlıyorlar. mesela birisi geliyor diyor ki, "kocam petrol krizi çıkacak, şu çıkacak bu çıkacak, anlatır, ben kendimi evden zor attım" diyor. yani dünya kadının umrunda değil, o dizisinde, dedikodusunda, konkeninde. fahrettin bey ise bir emekçi. çalışmış, çabalamış, kendi bakış açısında elinden geleni yapmaya çalışmış. fahrettin bey ve bu kadınlar üzerinden genel bir toplum eleştirisi yapmaya çalışmak bence bu nedenle haksızlıkmış gibi geliyor. çünkü esas sorulması gereken soru şu: "bu kadınların kocaları ne iş yapıyor?" fahrettin bey'le kocaları karşılaştırsaydık, ortaya nasıl bir hikaye çıkardı?

    hayatın adil olmadığı, doğru bir ailede doğmak fikri gibi mesajlara katılıyorum, fakat "dizi izleyip, konken oynayanlar zengin, çalışanlar fakir" gibi mesajı pek kabul edemiyorum. bu eleştiri yapılacaksa sadece evinde boş boş oturan, kendini geliştirmeyen, başkasının (bu senaryoda hanımların kocaları) sırtından geçinen kendini geliştirmeyen insan (kadın erkek ayırmadım) tipine yapılmalı.

    --- spoiler ---
  • şu sıralar izmir devlet tiyatrosunda sergilenen,okul munasebetiyle gitmek firsati bulamadgım ve her otobuse bınısımde bir şekilde pano yahut afiş yoluyla gozume ilişen gıtmek için gaz veren oyun..
hesabın var mı? giriş yap