• yılmaz güney'in gişede patlamış filmi. cannes'da aldığı ödülle avrupa'da büyük ses getiren yol'dan sonra büyük beklentiyle yaptığı film, çocuklara yoğun işkence ve şiddet sahneleri nedeniyle avrupa izleyicisinden çok olumsuz tepki almıştır.

    filmdekiler ne kadar da türkiye cezaevlerinin gerçeği de olsa, izleyici bunu sinemada görmekten pek hoşlanmamış.

    ayrıca;
    (bkz: #156581427)
  • yılmaz güney tarafından yapılan, açık açık terör örgütü pkk propagandası ve atatürk düşmanlığı içeren filmdir. içine sinen, midesi kaldıran izleyebilir.
  • bir şarkı söylemek istersin, bir şey, bir haykırış… sabah sabah çıktı radyoda, şimdi 3. tur dönüyor, tüm benliğimde… olacak iş değil, oluyor işte.
    çarptığım duvarlar benim miydi yoksa ikinci/üçüncü tekil şahısın mı…? hayat işte. yaşa gitsin. yaşa, gitmesin…
  • jen minkman kitabı. taze çıkanlardan. d&r'da 90 tl ve denenebilir bir kitap. genç yetişkinlere yazıyor ablamız(evet yazarı abla) ve yetişkin de olsanız okutuyor kendini. bence karanlık tarafı distopya olması, distopik kitaplar beni bir parça yoruyor açıkçası. ama gene de sonunu merak etmedim değil okurken. sonu güzel, sonu iyi. son iyiyse her şey iyidir.

    kısa künye de yapayım:

    leia on altı yaşındadır. malikanede diğer gençlerle birlikte izole bir hayat yaşar. içten içe, adasını
    ikiye bölen duvar’ın ardında ne olduğunu merak eder. bir gece zalim liderleri saul’dan kaçarken
    duvar’ın arkasındaki ‘aptallar’dan biriyle tanışır. walt ona bütün inançlarını tepetaklak edecek
    şeyler anlatır. leia atalarının inşa ettiği duvar’ın sırrını çözerken aynı zamanda yıkılması gerektiğini
    de düşünür. ancak duvar yıkıldığında onun dünyasından geriye ne kalacaktır. duvar okuyucuları
    kendi kültürleri, içinde yaşadıkları dünya ve bu dünyadaki yerleri hakkında düşünmeye sevk
    eden sürükleyici bir gençlik romanı.
    değişmek cesaret işidir.

    paris yayınlarından çıkmış.
  • hayat herkesin karşısına bir duvar çıkartıyor. hemen herkes adeta bir labirentin içinde duvarıyla boğuşuyor. kiminin duvarı evliliği, kimininki anne-babası, evladı yahut işi. kimse bir diğerinin hâline vakıf olmadığı için de genellikle sadece kendisini bu durumda zannediyor. halbuki değişen tek şey duvarın ismi. özüne baktığın zaman yaşanan şey hep aynı.

    insan zannediyor ki kendisini tıkayan, engelleyen, yoran önümdeki bu duvar. halbuki yok öyle birşey. bu duvarı geçsen başka bir duvar çıkacak karşına.
    çıkış başka yerde, yukarıda. uçmayı öğrenmeden bu labirentten kurtuluş yok.
  • nazım hikmet’in kendi ifadesine göre en beğendiği şiiri olup bunca zamandır buraya yazılmamış olması kepazeliktir. garbın afakını saran çelik zırhlı duvarın ta kendisinden bahsetmektedir. her türk evladının her bir dizesini iyice okuyup bellemesi gerekir ki bugünümüzde bile bizler için ders niteliğinde ifadeler içerir.

    duvar

    - izmir’den akdeniz’e dökülen ve yakında
    bombay’dan hint denizine dökülecek olan
    emperyalizmin şarkı saran duvarı hakkında
    yazılmıştır. -

    karataştan çerçeveye gömülen,
    güneşi parça parça bölen
    demir parmaklık...
    dayadım
    alnımı
    demir parmaklığa;
    parmaklık alnıma
    gömüldü.
    kemikli geniş alnımı parça parça böldü..
    alnım:
    parmaklığa dayalı
    yüzüm:
    kana boyalı.
    bu kan benim kanım.
    eşyayı bu kanlı perdeden görüyor gözüm.

    kara taştan çerçeveye gömülen
    güneşi parça parça bölen
    demir par-mak-lık

    orda;
    o duvarda ,
    o duvarın dibinde
    bizimkilerin bağlandı kolları.
    o duvarı
    bizim için yaptılar...
    o duvar
    darağaçlarının sabunlu ipi
    gibi
    parlıyor.

    o duvar;
    o duvarda keskinliği var
    taze kanlı etleri parçalayan
    yosunlu, ıslak
    dişlerin...

    o duvar;
    gözleri afyon dumanlı keşişlerin
    bellerindeki kara kuşak gibi sarılmış
    kürenin gırtlağına!...

    o duvarın ilk temel taşı,
    emperyalizmin ilk adımından geliyor.
    o duvarın dibinde
    bizimkilerin
    eyfeller gibi kemikleri yükseliyor.

    o duvarın bir ucu:
    tahta sapanlı sarı çin’de
    öbür ucu:
    çelikleri elektrikli new-york’un içinde.
    her bankada hisse senetleri var
    onun.

    o duvar
    lordlar kamarasında lord gürzon’un
    noktaları imparator armalı bir nutku gibi geçiyor.
    eyfel’in tepesinden avlarını seçiyor,
    dayanarak hindenburg’un altın çivili
    heykeline
    topluyor berlin sokaklarını eline.

    o duvarın taşlarına sürterek dilini
    kara gömlekli musulini
    bekliyor nöbet.
    italya’nın çizmesi
    yüzüyor kanda!!
    o duvar
    ikinci bir balkan gibi yükseliyor balkan’da!

    o duvar.
    o duvar, o duvar.
    o duvarın dibinde
    bizimkiler kurşunlanıyor!..

    o duvar
    kadar
    uzun bir destanı var,
    o duvarın dibindeki her karış yerin.
    o duvarın dibinde ölenlerin
    koparıyorlar erkekliklerini,
    gençlik aşısı yapmak için
    milyonerlerin
    kibrit çöpünden frengili iskeletlerine!

    milyonerler
    gömülüp orospuların etlerine
    bir radyo-konser gibi dinliyorlar:
    o duvarın dibinde verilen
    kurşun sesiyle yere serilen
    idam emirlerini...

    o duvar,
    o duvarın dibinde seferberlik var
    1914’den daha büyük,
    daha mel’un
    bir seferberlik.

    karanlıklar
    güneş altında nasıl kaçarsa bir deliğe,
    koşuyor emperyalistler
    bu seferberliğe:
    britanya dretnotlarının cemiyet akvamı,
    beyaz eldivenleri barut kokan diplomat.
    çürümüş insan eti müstahsili
    emperyalist jeneral,
    ıı’inci enternasyonal;
    zehirli çiçeklerini toplamak için
    “din”in
    toprağını gübreleyen, kazan,
    eserlerini banknotlara yazan
    filozof
    permanganatın âşıkı şair
    ölüm şuaı satan kimyager,
    hepsi seferber,
    seferber
    o duvarın bayrağı altında...

    o duvar.
    o duvar, o duvar..
    o duvarın dibinde
    bizimkiler kurşunlanıyorlar...

    cevap

    o duvar
    o duvarınız,
    vız gelir bize vız!...
    bizim kuvvetimizdeki hız,
    ne bir din adamının dumanlı vaadinden,
    ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır.
    o yalnız
    tarihin o durdurulmaz akışındandır.

    bize karşı koyanlar,
    karşı koymuş demektir.
    maddede hareketin,
    yürüyen cemiyetin
    ezeli kanunlarına.
    sükûn yok, hareket var
    bugün yarına çıkar
    yarın bugünü yıkar
    ve bu durmadan akar
    akar
    akar.

    biz bugünün kahramanı,
    yarının
    münadisiyiz.
    bu durmadan akan,
    yıkıp yapan
    akışın
    çizgilenmiş sesiyiz.

    biz,
    adımlarını tarihin akışına uyduran
    temelleri çöken emperyalizme vuran,
    yarını kuran
    larız.

    o duvar
    o duvarınız
    vız gelir bize vız!...
  • son tekrarda onumde bir asilmaz hain duvar derken levent yuksel'i duyuyorum. hatta nakarat komple toygar isikli gibi:d bu gidisle dizi muzigi de yaparsa sasirmam.
hesabın var mı? giriş yap