• sözlüğe yazar alımları durdurulduğu için hürriyet'te yazmak zorunda kalmış gibi görünen 3. nesil azimli, hafif sinirli ve gayetten başarılı hürriyet yazarı. üslubu bu kadar tanıdık geldiğinden midir nedir yazdıklarını şahsen keyifle okuduğum, sayesinde hürriyetin arka sayfasında yüceltme butonu arar olduğum bir insandır, buddy listemin fahri üyesidir. kendisini sözlükte online görmek nasip olmadı, kısmet hürriyet'in koridorlarına artık...
  • ne kendi etti rahat, ne aleme verdi huzur, yıkıldı gitti cihandan (hürriyet), dayansın ehl-i kubur! (ntvmsnbc).
  • bugün hürriyet pazar da çıkan yazısında sibel gökçe ye fena halde giydirmiş olan yazar.
    "kendin pişir kendin ye" başlıklı yazısı:eski dansöz, yeni yazar sibel gökçe'nin yemeyip içmeyip -pardon yiyerek ve içerek- tüyap kitap fuarı'na yetiştirdiği dördüncü edebi eseri ‘‘erkekleri pişirme yöntemleri’’ gündeme bir manav tezgahı dolusu domates, biber, patlıcan ve hıyar düşmesini sağlamış bulunuyor. ne denir, eline sağlık; ayrıca afiyet olsun... erkekleri ‘‘çorbalık, balık, kabuklu ve kabuksuzlar, etler, garnitürler, hamur işleri ve tatlılar’’ şeklinde kategorize eden gökçe, ‘‘salata’’ türlerine benzettiği şöhretli isimlerin bir kısmıyla birlikte olduğunu ifade etmekten de geri kalmıyor: ‘‘yeterince tok, doygun bir kadınım. kitabımda bahsi geçen erkek türlerinin hepsini yedim.’’ özcan deniz ile birlikte olmuş, diğer ünlülerle ise: ‘‘ayaküstü belki öpüşmüşüzdür, belki çimdiklemiştir beni.’’ gökçe, kitabını ‘‘dokunduracak, kızdıracak, bazılarını da kaşındıracak’’ bir ‘‘eser’’ olarak tanımlıyor. yemin etse başı ağrımaz. benim mesela, fena hálde uyuzumu kaşındırdı... kaşına kaşına bünyeye ilham geldi, sibel gökçe isminde yeni bir salata tarifi buldum. gökçe tarifi beğenirse, 20-30 baskı yapacağı şimdiden belli olan kitabının ileriki genişletilmiş edisyonlarında kullanmayı düşünebilir belki: ‘‘geniş bir tabağın içine bolca (bkz: salatalık turşusu) konulur . üzerine bir demet (bkz: medya maydanozu) kıyılır. bir miktar (bkz: keçiboynuzu) eklendikten sonra, karışımın üzerine (bkz: eski kaşar) rendelenir. son olarak bolca zeytinyağı ve (bkz: keskin sirke) dökülür. pek yenilir yutulur bir halt olmadığı için, ekmekle servis edilmesinde fayda vardır.’’

    (bkz: aferin)
  • ebru çapa'nın kaktüs'te baki koşar'a sataşmasının nedeni, baki koşar'ın, ercan yaşa ile yaptığı sohbette cinsellik cahili yurdum insanlarını "türktür, doğaldır" diye tanımlaması olmuştur. bunun üzerine sohbete kulak kabartan alkolün dibine vurmuş ebru çapa, "sen şimdi beni de türk olarak mı tanımlıyorsun? yani senin bu tanımlana göre ben de türk oluyorum ve bu yüzden benim de bi sürü öküzlüğüm mü oluyor?" şaşıran baki koşar, söylediklerinin kendisiyle hiçbir ilgisi olmadığını, bambaşka kişilerden, genel bir durumdan sözettiğini belirtse de ebru çapa, bu tanımlamadan ve ifadeden rahatsız olduğunu belirterek tartışmayı büyütmek istemiştir. bunun üzerine b.koşar da "iki kişinin kendi arasında yaptığı sohbete kulak kabartmak, sonra da yarası olduğu için o sohbette geçenleri üzerine alınmak, evet, ancak türkler'e özgü bir davranış biçimidir ve sen, işte bu yüzden kelimenin tam anlamıyla türksün!" diyerek sırtını dönmüş, sus pus olan ebru çapa da son içksini fondip yapıp mekanı sessizce terketmiş, oradan daleyla'nın yolunu tutmuştur...
  • ince ince giydirmekle,cort diye sokmak arasınadaki ayırımı yapamayan begenisini sunarken bir yandan odunla vurmaya calısan,laf sokmazsam rahat edemem diye kıprasırken elinin dilinin olcusunu kacırıp hakaretler eden televizyona gecerse kadın reha muhtar olma potansiyeli tasıyan bosluk doldurucu yeni gazeteci tipi
  • acaba "bildiğimiz" ebru çapa ile ntvmsnbc'de yazı işleri müdürü olan ebru çapa arasında bir rabıta var mıdır, aynı kişi midir sorusuyla beraber düşündüğüm kişi.

    hürriyet'te yazan ebru çapa'nın unutamadığım bir yazısı var. siyaset meydanı programı kar yüzünden iptal, konuklar stüdyoya ulaşamıyor. konu magazin. akla bir fikir geliyor, ıska geçeceğimize yedi yıl önce yayınlanan ve epeyce patırtı yaratan 99 programını tekrar verelim. ufak da bir hinlik ilk kez yapılıyor: kj'ye "tekrar" yazılmıyor.

    cuma günü ebru çapa bu 99 programını konu edindi köşesinde. "ayyyy yatacaktım ama izlemiş oldum, bu magazin aleminde de hiçbir şey değişmemiş, hep 10 yıl önceki konular...." ana temalı bir yazdı. yahu herkes gencecik programda, stüdyolar farklı, tonla detay var, hiç olmadı zeynep tokuş 18 yaşında bambaşka estetiklerin güzelliği ile ışıldıyor gencecik bari oradan anlayıver... neyse, öyle artist artist yazmıştı da çok gülmüştük...
  • geçenlerde bir yazısında evliliiği şöyle tanımlamış, beni kısalan saçlarının ardındaki beynine bir kez daha hayran bırakmıştır.

    "...evlilik sevişmek için belediyeden icazet almak, bir sürü daraltıcı formaliteyle uğraşmak, eşşek yükü masraf yaptığın halde misafirlerin kusur bulabildiği, arkandan dedikodunu yapabildiği bir düğünde bir sürü insanı yalapşap öpmek zorunda kalmak, yanılıp da bir adamı sevdin diye çoğu zaman haddinden fazla mütecessis koca bir sülaleyle birlikte yatağa girmek, sonunda da yine büyük bir ihtimalle hayal kırıklığına uğramak ve sıkılmak, sıkılmak ve sıkılmaktır..."

    ayrıca mor ve ötesi de dinler
  • sürekli asabi tondan giden kadin köşe yazari tandansinda son nokta. rosanne vari bir şirretliği var. insanin hoşuna gidiyor zaman zaman giydirmeleri ancak bir yere kadar tabi. hemen her klipten, her mankenden, her sarkicidan bu derece kil olmak, her birini ayri bir yaraticilikla giydirmek, arada arkadaşlari, mesaisini paylaştiği insanlar ve ailesine de nasıl giydirdiğini anlatıp durmak kuvvetli bir misantropi gerektiyor gibi. geçenlerde rejim yapan bir kiz arkadaşini nasil da hayattan ve kendisinden nefret ettirerek dietini bozduduğunu yazmişti. insani sarsmak hoşuna gidiyor olsa gerek ebru ablanin.
  • aslında yazdığı konuların hemen hepsinde haklı ve doğru tespitler yapsa da, "ben çok akıllıyım, lafı böyle koyarım, en süper ahlak kumkuması benim hehe" şeklindeli uslubu yüzünden antipatik olmaktan öteye gidemeyen köşe yazarı.
  • bazen yazdiklarina katilmakla beraber, bitmek tukenmek bilmeyen negatif elestirileriyle icimi karartan, elestirilerini bir sure sonra nefrete donusturdugunu dusundugum insan. bu tip yazilar yazmakla yazar unvani almasi da iki sarki soyleyip kendini sanatci zannedenleri dusunduruyor bana.
hesabın var mı? giriş yap