• güldür güldür'ün yılbaşı programında tekrar anlattı ;

    "ertem eğilmez'in taksimde bir evi vardı. arada hepimiz toplanır, film izler, muhabbet ederdik. bir gün bizi çağırdı, bir şey izleteceğim dedi. gittik, büyük ekran bir televizyon var. bir film açtı ama garip bir şey. bir sürü insan kameraya doğru yürüyor. yeni bir teknik gösteriyor bize herhalde falan diye düşünürken, kalabalığın içinde birisi dikkatimi çekti. ertem abiye, filmi durdur dedim. ne oldu dedi. o kişiyi gösterdim. bu kişide farklı bir şey var, bir yıldız ışığı var. çok farklı dedim....ve o kişi sonra işte kemal sunal oldu"

    bunları anlatırken hem emel sayın'ın, hem ali sunal'ın gözleri doldu ve ali sunal, emel sayın'a bir sarıldı ki benim de gözlerim doldu.

    kemal sunal'ı emel sayın keşfetmiştir ve dostlukları ölüm onları ayırıncaya kadar devam etmiştir.
  • dun sabah saat alti itibariyle emel sayin'in basrolunu oynadigi feryat filmini izledim. simdi boyle deyince yanimda anneannem varmis, beraber aglasirken, goz yaslarimizi ilmek ilmek isledigimiz dantellere siliyormusuz imaji oluyor, ama alakasi yok. bir kere evde yalnizim, anneannenin esamesi yok. bir de ben tig bilmem. aslinda alkol icinde yuzdugumuz partiler vermem, toplu seks poplu seks oyle seyler yapmam gerekiyor galiba ama ben sabaha karsi 70lerden kalma filmler izliyorum. kezbanlasiyorum muntazaman. uzatttikca daha da battigimi fark ettigim icin kisa kesiyorum, bu entry'yi sonuna kadar okumayi basarabilenler icin "minik ama tatli mi tatli" bir surprizim olacagini da ekleyip yalvac ural mode'umu kapatiyorum.

    oncelikle, feryat i-na-nil-maz! ne kadar soylesem az. i-na-nil-maz! 72 yilinda yapilmis, basrollerinde emel sayin ve tarik akan var. takriben 90 dakika ama icinde 3 filmlik malzeme var. olaylar o kadar hizli ilerliyor ki bazen, takip edemiyorsun. iki dakika once cadir tiyatrosunda sarkicilik yapan kadin hop bir bakiyorsun pop art fon olmus, onundeki videoda sampanyalar patlatiliyor. pop art fon dedim ve muhtemelen kimse birsey anlamadi ama filmin kilit noktalarindan biri bu fon meselesi. o yuzden hemen orneklerimi veriyorum:

    http://img43.imageshack.us/…g43/3270/picture18t.jpg
    http://img22.imageshack.us/…g22/5710/picture22w.jpg
    http://img174.imageshack.us/…74/3569/picture23w.jpg
    http://img44.imageshack.us/…g44/4586/picture24s.jpg

    emel sayinlar sabit, geri kalani hareketli. yani emel, "hangi akla hizmet bu filmde oynuyorum ben" diye bakarken arkadaki beyefendiler sampanyalarini yudumluyorlar cidden. en sagdaki de warhola benziyor bak ama degil. gerci o adam dugun sahnesinde gunes gozluguyle dolasiyordu. yani ya kapali alanda gunes gozlugu takmak ata sporumuz, ya da adam bildigin dis mihrak. ya da warhol cok para istemis onun yerine bu adami getirmisler, bir de canavar anne rolunde sukriye atav'i koymuslar tam olmus.

    filmin ozetini gecmeye calisacagim ama 90 dakikaya zor sigmis, nasil olacak bilmiyorum.

    * ailesi disari bile cikmasina izin vermeyen, ilk askinda tecavuze ugrayan genc kiz feride evden kovulur ve cadir tiyatrosunda funda adiyla sarkiciliga baslar. yani kotu yola dusmenin zeytinyaglisi.

    * bir gun ferdi'yle karsilasip birbirlerine hemmen asik olurlar, ama ferdi, gercek ismini kullanan feride'nin temiz bir aile kizi oldugunu dusunmektedir. ferdi bir gun cadir tiyatrosuna gelir ve bunu goren feride sahneye cikmadigi gibi, ferdi'den de ayrilir. unutmaliyiz der. uc kere bulusmuslardi ama nasil unutursun!

    * iste burada bu pop art onlari filmi boler, funda'nin unlu oldugunu anlariz. funda'nin artik fabrikator bir sevgilisi vardir, ama ona "siz" diye hitap etmektedir. warhol taklidinin de oldugu dugunde funda'yla ferdi'nin yollari kesisir, ama funda, ferdi'yi tanimazdan gelir.

    *ferdi, funda'nin pesine duser, cicekler, evinin onunde beklemeler. en sonunda funda, ferdi'yi iceri davet eder ve sevisirler. ertesi sabah funda "bir daha gorusemeyiz" laflariyla beraber ferdi'yi kovar. ey 21. yuzyilda hala tek gecelik iliski yasadiklari adamlari kovamayanlar, emel sayin'dan ogrenecek cok seyiniz var!

    * ama funda dayanamaz, ferdi'yi gormeye devam eder. bir gun fabrikator sevgilisi eve gelince, ferdi sinirlenir "ben kapilarin ardinda nobet tutacak erkek degilim!" deyip gider. erol buyukburc'in "ben saksi degilim!" beyanati gibi biraz, ama ferdi, feride'yi tokatliyor tabii.

    * artik pop art zamanidir:

    http://img19.imageshack.us/…g19/7527/picture26v.jpg
    http://img291.imageshack.us/…91/8365/picture27i.jpg

    * ama dayanamazlar tekrar birlesirler. funda, fabrikator sevgilisinden ayrilir, gazinoyu da birakir, yani feride'lige geri donmustur. bunu kutlamak icin disari cikarlar. ama eski fanleri rahat vermez funda'ya.

    http://img294.imageshack.us/…294/4603/picture28.jpg
    (screenshot'a tekrar baktim da, metin akpinar at rolundeymis filmde. "havuc gibisin abla iii-hi-hi-hi.")

    * uzaklasmak icin adaya giderler. ve papazkacti oynamaya baslarlar. ciddiyim. sanki yeterince olay yokmus gibi, bilmemkac dakikalik bir papazkacti sahnesi var. birbirlerine dil cikarmalar, durup dururken ortaya cikan bir kalp resmi filan. bombastik gercekten.

    * "cennet tepe" ismini verdikleri bir yere (zannedersin pasifik'te adaya gittiler de tepe isimlendiriyorlar. zaten vardir lan o tepenin ismi. ) ev kurmaya karar verirler. o sirada feride'nin basi doner.

    * vee kilit sahnelerden biri. ferdi'nin annesi, feride'yle konusmaya gelir. kucuk gestapo anne, oglunun namuslu bir kizla evlenmesini istemesinin hakki oldugunu soyler. arti ferdi'nin okulu daha bitmemistir.

    http://img37.imageshack.us/…7/7484/picture32jaa.jpg
    (yalniz araya giriyorum ama, sukriye atav yasasaydi da harry potter'in son filminde narcissa malfoy rolunde oynasaydi. iste o dunya'ya tiksinerek bakan kibirli narcissa bu be!)

    feride, ferdi'yi cok sevdigi icin ferdi'den ayrilmayi kabul eder. bunun uzerine gestapo, "buraya umitsizlik icinde gelmistim, karsima sizin kadar asil ruhlu, altin kalpli bir kizin cikacagini aklima bile getirmemistim. sey... sizi opebilir miyim?" der. ciddiyim, belgelerim var.

    http://img7.imageshack.us/img7/2240/picture34p.jpg
    beni oz annem boyle opmedi lan! bu ne sehvet. 70ler ne rahat donemmis. tek gecelik iliskiler, ogullarinin sevgililerini oksayarak open yasli teyzeler... bir de simdiki doneme bak, anca seda sayan'in kokulu opucukleri var.

    * funda istanbul'a sahnelere donerken, arkadasindan, ferdi'ye hevesinin gectigini, sahneleri ve luksu ozledigini soylemesini ister. ferdi bunun uzerine evlerini yakar. ama kask sacli ferdi'ye bu yetmez, eve tas atmaya baslar.

    http://img132.imageshack.us/…32/1442/picture36k.jpg
    (tarik akan'i bu filmde bulent ersoy oynamis, surata bak! sol kolu da yok.)

    ama bu da yetmez! sekoya ferdi funda'nin sahnesini basar. "ben onun yataginin sadece gelip gecici bir kiracisiymisim. simdi ona bu kirayi odemek istiyorum. ucretini bilmiyorum, fiyatini dusuruyorsam, kusura bakma." deyip funda'nin suratina paralari carpar.

    http://img198.imageshack.us/…98/1047/picture37k.jpg
    (para dedikleri de a4 kagit kadar neredeyse. iyi ki fakir yani ferdi, yoksa funda beyin travmasindan gidecekti.)

    "iste boyle dostlarim, bizim defterimizde borclarini bu turlu odeyenler de vardir. haydi, buyuk hovardanin serefine soyleyelim!" deyip oyle sarhos olsam ki'yi soylemeye baslar funda. iste profesyonellik bu! bir an kafana tomar tomar para yersin bir an kafani sallaya sallaya sarki soylemeye baslarsin.

    * funda gazinoyu birakir, funda da ferdi de kendilerini alkole vururlar. ve ta-tam. funda bir bas donmesi krizi daha gecirir.

    http://img41.imageshack.us/…g41/6093/picture38m.jpg
    (boyle hastaliktan bahsetmekten pek hoslanmam ama, bende nedeni bilinmeyen bir vertigo var. bir anda basim donuyor, tutunup bir yere odaklanmazsam donmeye basliyorum. ciddiyim, baya donuyorum yani, topac gibi, sonra da yere dusuyorum. hahahahahah gozumun onune geldi, disaridan bakinca baya komik aslinda ama siz gulmeyin, ayip. neyse, ama bir kere de boyle "aa-hiiiaaghiiiaa!" diye bagirip cama yapismadim ya. yere yapisirsin cama yapismazsin. n'aalakasi var yani simdi.)

    * funda doktora gider.

    http://img171.imageshack.us/…71/3038/picture39x.jpg
    http://img197.imageshack.us/…97/4277/picture40y.jpg
    (ya bas donmesi icin goze bakmasini bir kenara birakiyorum, ama sahnenin korkuncluguna bakar misiniz. sanki josef mengele kontrol ediyor.)

    * simdi, bir insan pismis tavuk mertebesine nasil ulasir onu anlatacagim. feride'de cok nadir rastlanan, tedavisi olmayan bir beyin tumoru varmis. "eeh ne var canim olecek iste, cok gorduk biz kor olanlari, hastaliktan olenleri bilmemne" diyenler olacak simdi. haah! simdi faka bastiniz. feride once kor olacak, sonra olecekmis! ne o, cevab veremediniz?

    * bunun uzerine feride, adaya yerlesir. feride'nin arkadasi, ferdi'ye haber verir, hastaligini soyler. ferdi once "yyyyalan!" dese de sonra inanir ve feride'nin hastaligini bilmiyormus gibi ona doner.

    * ama mutluluklari uzun surmez. feride kor olur. ama o kadar iyi niyetlidir ki, goruyormus numarasi yapar ve ferdi'yi annesinden izin alip tekrar gelmesi icin istanbul'a yollamaya calisir. ama o yillarda korluk, sappho'nun bustu gibi sabit durmak anlamina geldigi icin rolunu beceremez, ferdi, feride'nin kor oldugunu anlar ama caktirmaz.

    * feride vasiyetini arkadasina soylerken aslinda ferdi'nin dinledigini bilmiyordur. butun herseyi anlatir, arkadasindan ferdi'ye oldugunu soylememesini, gittigini soylemesini ister. ferdi dayanamaz, "simdi ogrendiklerimle de kalbimde buyudun, tanrilastin. sen olmeyeceksin, olemezsin, hayir!" der.

    * ferdi, feride'yi cennet tepesine cikartir. feryat sarkisi esliginde film biter.

    http://img148.imageshack.us/…48/6350/picture41i.jpg
    (tarik akan'in boyu hakkinda bir espri daha yaparsam carpilacagim icin "en sagdaki" demiyorum.)

    kendimi ramayana destaninin ozetini cikarmis gibi hissediyor olsam da, soyleyeceklerim bitmedi. (entry tasitma sevdalilarina cennet tepesinden el salliyorum, olayi emel sayin'a baglayacagim simdi, sabrediniz.)

    simdi, feryat filmindeki feride&funda, genc yasinda cok sey yasamis, fettan hatta hafif mesrep ama ayni zamanda tertemiz, pur-u pak bir hayat isteyen bir karakter. iste bu karakter, emel sayin'in uzerine o kadar oturmuyor ki, sanki marionette oynatiyorlar filmde. cunku emel sayin, feride'nin tam zitti. sessiz sakinliginin otesinde, resmen sirca kadin. ferdi'den tokat yediginde kirilacak kadar kristal. on iki yildir kimseyle birlikte olmadigini, onaylamadigi bir iliskisi oldugunu soyleyecek kadar naif. ve bu yuzden de karakterini ardinda birakip, feridelige, fundaliga soyunamayan bir kadin emel sayin.

    bakin en fettan hali buydu:
    http://www.unlulerkervani.com/…ia/147/223_38335.jpg
    (arkadaki antika esyalar ve kristal kul tablasi ve sekerlikle beraber tam bir anne evi. biraz bacak gostermis, biraz da "benim de var, yok degil yani" gogus.)

    sahne hali bu:
    http://www.unlulerkervani.com/…dia/147/223_5399.jpg
    (kiyafet o tuylere ragmen muhtesem.)

    normal hali de bu:
    http://galeri.internethaber.com/…gallery/1743/6.jpg
    http://www.mafm.boun.edu.tr/…ages/cache/110_424.jpg

    70lerde yurtdisi konserleri vermeye baslamis. azerbaycan'da dort konser verecekken, istek uzerine yirmi bir konser vermis. iran'da o donem inanilmaz populer olmus. moskova'da "allah" dememesi icin cile bulbulum sarkisini soylememesi istenmis. aslinda sahneye cikmak istememis, ama korkudan cikmis. "salon dolmuş. bir ara arkama döndüm baktım, türk bayrağı asmışlar. birden türk olduğumu, buraya niye geldiğimi hatırladım. 'çile bülbülüm çile'yi ben burada okurum' dedim. son şarkı olarak onu okudum ve komünist ruslara allah dedirttim." diyebilecek, iste buna sevinecek kadar cocuksu emel sayin.

    hatta, birinci mit raporunda isminin gecmesini semra ozal'la kuslugune baglayacak kadar cocuksu. o yuzden, derin devlette yer alsa bile farkinda degildir bence. oturup aciklasaniz "tel tel taradim zulfunu, tellerine gul bagladim" yerine 'tul bagladim' demiscesine sasirip devam eder herhalde.

    biraz daha gunumuze geldikce, diger assolistlerden ayrildigi apacik ortada emel'in. simdi ayni kefeye koymak gibi olmasin ama, muzeyyen senar, raki bardagini cevirirken bir anda sinirlenip birinin kafasina indirme potansiyeli varmis gibi gozukur hep. muazzez abaci, kucuk amerikalari ben yarattim edasiyla gezer. muazzez ersoy, sarkisiyla adami dovecek gibidir. bulent ersoy'un "canim cicim hiiiihihi"den "do si laaa! laaaaa diyorumseninagziniyirtarim laaaa!"ya gecmesi iki salise alir.

    ama emel sayin oyle degildir, en fazla bir anda delirip yanaklarinizi sikabilir. bir yandan legende camasir citileyecek kadar koylu, bir yandan kimseyi kirmak istemeyecek kadar sehirlidir. sertab erener veya herhangi bir koloratur soprano gibi ucuncu oktav seslere kadar cikabilir, ama bunu yaparken yuzunu ilk defa raki icen genc adam gibi burusturmaz. sesi her ne kadar huzunle dolu olsa da, sarki soylerken mutludur.

    emel sayin, normal hayatta oldugu gibi, turk sanat musikisinde de bir anne figurudur.

    simdi surprizlerime geciyorum:

    * kayit kotu ama, emel sayin'in saclarin tarumar yorumu:
    http://www.youtube.com/watch?v=y7mlvomrxr0

    * bu 80lerden bir reklam filmi:
    http://www.youtube.com/watch?v=yg9hr4w2uaa

    * ve bu da 'o degil de bi ilhan irem vardi noldu ona' diyenler icin geliyor, buldum getirdim:
    http://img525.imageshack.us/…5/8774/46019983oz4.jpg
  • çocukken deli gibi aşık olduğum sanatçı. hatta bi gün babamla söyle bir diyalog bile yaşamıştık
    ben: baba sen niye güzel bir kadınla evlenmedin (o sırada annem içerdedir)
    babam: nnnne? nnnası yani? nasıl güzel kadın yani
    ben: emel sayın mesela.
    annem: akşam yemeğini de o güzel hanım yedirsin sana o zaman, gözü kör olmayasıca
  • yat motoru tamircisi olan amcamın anlattığına göre;

    bir gün emel sayın'ın bulunduğu yat arıza yapınca tamir için gitmişler, öğlene doğru işleri bitmiş. emel hanım öğle yemeği için kendisi ve ustalara da balık söylemiş. hep beraber masaya oturmuşlar, emel hanım balığı çatal bıçak ile kibarca yemeye başlamış. 'balık tavuk kelle, hepsi yenir elle' adamı amcam ve arkadaşının çatal ile balığın bi o tarafını bi bu tarafını didiklediğini gören emel hanım, ustalara hanzo muamelesi yapmadan durumu kurtarmak için "çocuklar size bir şey itiraf edeceğim aslında ben balığı elle yemeyi daha çok seviyorum, kabalık etmek istemem ancak müsaade ederseniz elimle yiyeceğim" demiş. amcam ve arkadaşı da derin bi ohh çekerek balığı elle yemişler.
  • bir haftada 3 kere mavi boncuk izleyince kendisine hayran olmamak elde değil. çok güzel. bir yorum var kendisini ilgilendiren youtube'da, türkçesi zayıf falan ama tam da konuya parmak basıyor:

    "lan şu tarık akanla emel sayın zamanında sewişsseydi şimdi adrina limanın adı? zeynep biscolata reklamında oynayanların isimleri ismail,murat,ahmet olurdu a.q."
  • filmlerdeki genç hali yokmu...
  • yaşayan son istanbul hanımefendisi sanatçı
  • tartışmasız asalet ve kalite örneği bir kadındır kendisi. bir röportajında "hayatta tek içimde kalan çocuk sahibi olamamak olmuştur. zamanında kariyer sevdasına hep erteledim. ama insan ancak yaşı geçince anlıyor bunun ne büyük bir hata olduğunu." demiş, içinde kalan o burukluğu yansıtmıştır. ama duydum ki yalova depreminde yetim kalmış bir çocuğu yanına almıştır.
    eski filmlerinde melek kadar güzel olan bu hanımefendi, gözümde daha da melek olmuştur.
    ayrıca sol gözü biraz daha kısıktır ötekine nazaran.
    nazar boncugu niyetine herhalde
  • türkiye yüzyılı vizyonuna katkıları ve başarılarıyla, 100.yılda cumhurbaşkanlığı kültür ve sanat büyük ödülü, müzik dalında kendisine verilmiştir.

    şimdi birileri çıkıp yine siyaset yapacaktır ve emel sayın'ın ülkemizi yıllardır büyük bir başarı ile gerek yurt içinde gerek yurt dışında temsil ettiğini göz ardı edecektir. ödül, hükümet için değil devlet için hakedilmiştir.

    emel sayın, siyasetle yıpratılmayacak kadar nahif ve değerli bir sanatçıdır.

    tebrik ediyorum.

    edit : bu arada şu ana kadar gördüğüm en güzel yapay zeka ile oluşturulmuş "atatürk ve ben" fotoğrafı

    görsel
  • eşsiz bi ses rengi olan kadın. "sen mevsimler gibisin"i ondan dinleyip de ağlamak istemiyorsanız hayat çok güzel olmalı oralarda.
hesabın var mı? giriş yap