• kadıköy diye bir albüm yaptı ya, onun üzerine yazacağım. şimdi bu albüm tahmin ettiğiniz gibi bir caz albümü. yani tüm dünyada en az alıcısı olan müzik türlerinden biri. sanat müziklerinin dinleyici profili diğer müzik dinleyicilerinden çok farklıdır. bu da hepinizin malumu. müzik eleştirmenleri çoğunlukla yazılarını bu insanlar için yazarlar. seren serengil'in veya kaan boşnak'ın kritiğini yapmak abes olur. ha eleştirmenler yazılarına bu isimleri katabilirler ama burada amaç eleştiri değil duyurudur. "falanca isim albüm çıkardı" diye kısacık yazamayacakları için "...tüm söz ve müziklerin falancaya ait olduğu albümde diğer albümlerden farklı olarak elektronik öğelerin kullanılıyor olması dikkat çekiyor..." gibi boş laflarla sütun dolduruyorlar. aslında bu, üzerinde düşünmek için başlı başına bir sorun. "eleştirmenler" yazdıkları üç paragraf yazının, beş kelime ile ifade edilebilecek bir şeyin sulandırılmış hali olduğunu ve bu gevezelikleri kimseciklerin okumadığını biliyorlar. peki bunu neden yapıyorlar? 5 kelimeyle ifade edildiğinde yutulamayacak kadar konsantre bir bilgi var da onu mu sulandırıyorlar? yoo. ya da sulandırarak bizlere belagatlerinin çeşnisinden mi tattırıyorlar? o da yok. apaçık belli ki amaç sadece onlara verilen gazete sütununu veya internet sayfasını doldurmak, o kadar. david graeber'in bir kitabı var bullshit jobs diye. bu soruya cevap arıyor. merak eden okur. şunu diyeceğim; naim dilmener'dir, murat meriç'tir, sinem vural'dır falan filan yıllardır boş laf üretiyorlar. bomboş. üzerinde çalışıyorum, becerebilirsem yapay zekadan müzik eleştirmeni yapacağım. basit bir arayüzü olacak. şu finansal terim uydurma jeneratörü gibi mesela... bir-iki data girip, basacaksın enter'a, laf salatası hazır:

    "cafer c'an ve rabia yağlıkale'den oluşan mekkeli müşrikler'in yeni albümü "kanım kaynıyor", ikilinin kendine has vokalleriyle süslenmiş 11 delifişek şarkıdan oluşuyor. şarkılar kanınıza karışarak yollarını bulacak ve sizi sakince ele geçirecek. favorimm ise albümün kapanış parçası olan "aşkım orası değil""

    işte bu kadar.
    şimdi emre de bir albüm yayınladı. tamer temel, berke özgümüş, volkan topakoğlu da çalıyor. bunlar türk caz cemiyetinin kalbur üstü isimleridir. boş iş çıkmamasını beklersin. mesela geçen sene kaan çelen bir albüm yapmıştı "na-zi-le-" diye. kaan bu cemiyetin tıfılıdır. küçümsemek için söylemiyorum bunu. hiyerarşideki yeri bellidir. tamer temel ustadır, kaan çıraktır. bunu kaan da kabul eder zaten. kaan'ın albümünü tanıtırken boş laflarla bezeli bir beyan belki yeterli olabilir. bence yetmez ama neyse yetti diyelim, ya bunlar usta veya usta adayı adamlar. yaptıkları müzik, sanat müziği. bunun alıcısı belli. cazkolik.com duyurmuş albümü. işte emre kimdir ondan bahsetmiş biraz falan sonra da müzikle ilgili şunu söylemiş;
    "kimi zaman gitarın, kimi zaman saksofonun liderliği aldığı sohbetler lezzetli dinleme ve ustalıklı icralara imza atıyor. albümün ikinci parçası "bugünlerde" ki tamer temel'in saksofon solosu parçanın dokuz dakikalık uzunluğunda dahi keşke bitmese dedirten akıcılığa sahip."
    bu ne lan? ne demiş oldun ki şimdi sen?
    birgün gazetesi de yazmış. sözüm ona türk entelektüelini temsil ediyor. mixi bu yaptı, kapağı bu çizdi falan filan. vallahi çok yazık ya. memleketteki müzik dinleyicisi, müzik okuyucusu ve müzik yazarı o kadar kalitesiz, o kadar tembel ki insanda şunların önüne bir şey koyma hevesi kalmıyor. nasılsa ne koysan yiyorlar. açık radyo'da, radyo 3'te şu albüm üzerine konuşamazlar mı mesela? ya da ne bileyim birileri emre tankal sololarından birinin transkripsiyonunu çıkarıp, instagram'da paylaşamaz mıydı? yanlış hatırlamıyorsam bir ara mehmet ali şimayli böyle bir şey yapmıştı. volkan öktem'in bir solosunun transkripsiyonunu paylaşmıştı. böyle müziklerin hakkı bu yazılar olmamalı. övgü beklediklerini sanmıyorum. samimi, özenli bir yergiyi de baş tacı edeceklerine eminim. yeter ki kulak vermeye değer bir ses, akis duyulsun.

    albümle ilgili kısa yazacağım. kimse dişe dokunur bir şey yazmazsa tekrar bir şeyler yazarım belki.
    türk cazı bir türlü 150 metronomun üzerine çıkamıyor. istisnasını bulmak için epey aramanız gerekir. bu albüm de aynı dertten muzdarip. böyle gümbür gümbür, davulun sarsıldığı swingleri amerika'nın dışında duyamıyorsun. bir de bol senkop serpiştiriyorlar. swing'in dinleyeni çekiştiren, sürükleyen havasını ara ki bulasın. bu tutuk, kesintili ve orta metronomdaki ılık müzik icracıları da sınırlıyor. düşünerek çalmaya sevk ediyor. çerçevenin dışına bir yere kadar taşabiliyorsun. örnek bir şarkı seçelim; bugünlerde. kabaca iki bölümden oluşuyor. a ve b diyelim. a bölümü 4 cümleden müteşekkil. a-a-a-b gibi. b kısmı da iki cümleli. yani şarkının "anlatıcı" kısmı 4 cümle. ve icracıların doğaçlamalara başlamaları 2 dakika zaman alıyor. "kuzey cazı" dedikleri şeyin alametlerinden biri budur. zengin ve özlü bir melodiden yoksun olmasına rağmen, o melodiyi döndürür de döndürür. burada da aynını görüyoruz. çok yeni bir albümden örnek vereceğim; kind of trio. 50 saniyede söyleyeceğini söylüyor ve doğaçlamaya başlıyor. üstelik köşesiz bir müzik. emre'nin besteciliğini beğenmedim ve sebebini de izah etmeye çalıştım. bunu bir üslup veya tercih gibi değil kurtulamadığı bir çapa gibi görüyorum. türk caz müziğinde 220 metronomlu swingler falan havada uçuşuyor da emre bunu tercih ediyor olsa amenna. ama yok. bizde metronom hızlanınca ya samba ya bossa'ya kayıyor müzik. quartet muartet'in ilk albümü bunun kötü bir örneği.

    gelelim icraya. gitar müziğini sevmiyorum, o yüzden tarafsız davranamayacağım. emre'nin çalımını da sevmiyorum. üslubunu ve tonunu kurt rosenwinkel'e benzetiyorum. rosenwinkel'in müziğinden de çalımından da hiç hoşlanmıyorum. becerikli herif, o başka. emre kendisini güvende hissettiği yerde çalıyor. bence bundan kurtulmalı. onu tanıdığımdan beri aynı tonda ve tarzda ısrar ediyor. denemeye açık değil.
    berke özgümüş ve volkan topakoğlu bekleneni vermiş. tamer temel ise yine klasını konuşturmuş. örnek şarkı olarak seçtiğim bugünlerde'ye bir daha bakın. emre de tamer temel de aynı zemin üzerinde çalıyorlar. emre ne kadar dar bir alana hapsolmuş. genişleyemedikçe hızlanıyor, sweeplere başvuruyor vesaire... becerisiyle genişlemeye çalışıyor yani. tamer temel'in solosuna bakın bir de. nasıl basit bir hamleyle sızıveriyor çerçeveden dışarı. falan filan...

    kendi adıma teşekkür ederim albümde emeği olanlara. böyle çorak bir iklimde bir şeyler yeşertme iştahını kaybetmemek bile başlı başına iş. umarım biraz daha cesur müziklerle yeni albümler yaparlar.
  • doğaç soloları ile, onlarca kez dinlediğiniz bir şarkıyı bile ilk kez dinliyormuşsunuz hissi verir. dinlerken aklınızda başka bir şey barınmaz, sololarının kimi kez girift kimi kez sade yankılarında bir sonraki dönemeci beklersiniz.
  • gitarının tonunu her dinleyişte ayrı bir beğendiğim insan..
  • konsantrasyon abidesi müzisyen. siz onu gitarı ile sahnede görürken aslında o çok başka diyarlarda. gerçekten müziği yaşamaya çalışan, bunun için çabalayan, büyük oranda da bunu başaran ve bana göre "bir"i bulmuş ince ruh. kendi sakinliği ile soloları doğru orantılı ve birsen tezer parçalarına, bütün benliği ile anlam katan şahsiyet.
  • bir zamanlar taksim zuhal müzik ve kadiköy srv music gitar öğretmenliği yapan şu sıralar ise flat five jazz adlı grupta çalan gitar insanı. srv music ten vapur iskelesine kadar inen yolda iyi bir ortaktır. gitar derslerinde burnundan nefes alması sürekli kahve-biskrem ikilisine abanması ile gönüllerde taht kurmuştur. koray candemirden daha yakışıklı olduğu sölenir.
  • "emre tankal, hep böyle kal."

    (jehan barbur, haziran 2009)
  • birsen tezer'in cihan albümünde, bir nefeslik soloları ile şarkılara aykırı parantezler açmış usta ve sürükleyen gitarist.
  • gerçek müzisyen kimdir? nasıl olmalıdır? sorularına verilecek iki kelimelik yanıt olan üst düzey gitarist. çok iyi bir jazz gitarist olmasına rağmen son derece mütevazi kişilik. halen zuhal müzik'de gitar dersleri vermekte olup, sadece müzik adına bile tanışılması, fikri alınması gereken bir insandır. (bkz: seviyorum ulan)

    büdüt: artık zuhal müzik'te ders vermiyor.
  • hayatın karakalem gerçeğinden mütevellit, gölgelendirme eskisizini aslolan’a çevirebilen ve nadir bulunan bir adam. insan.
    neşesi de, füzen kullanmasından olsa gerek.
    kimse farkında değil belki ama; aslında en iyi kullandığı enstrümanı, zekası.. en doğaç olanı hatta.
  • solak olmasına rağmen sağ gitar çalar.

    (bkz: solak olup sağ gitar çalmak)
hesabın var mı? giriş yap