26 entry daha
  • izlediğim en naif ve en hüzünlü filmlerden..

    antonia karakteri şimdiye dek sinema için yaratılmış en muhteşem karakterlerden biri. hayran kalıyorsunuz izlerken..

    filmde o kadar büyüleyici sahne var ki etkilenmemek elde değil..

    müzikleri harikulâde..

    filmde eleştirilen konular hayatın acı gerçekleri..

    henüz filmin başında hiç bitmesin istedim. her güzel şey gibi bu da son buluyordu. sona yaklaştıkça içimi hüzün kaplıyordu..

    peri masalı gibi bir film..

    onlarca defa izlenecek filmlerden..

    hayatımın en değerli birkaç filminden biri diyebilirim..

    yüz iki dakikalık bir şölen izliyorsunuz..

    antonia'yı izleyene kadar hollandalıların böyle güzel film yaptıklarını bilmezdim..

    eğri parmak'ın çocuklarla olan sohbetlerini unutmak mümkün mü?

    kazandığı bütün ödülleri hak ettiğine inanıyorum. kazanamadığı ödülleri de benim gözümde kazanmıştır..

    film ülkemizde az biliniyor. antonia ne kadar çok kişiye ulaşırsa o kadar mutlu olacağım. belki birilerinin bu harikulâde filmle tanışmasına sebep olurum..

    aşağıda film hakkında detaylar paylaşacağım. izlemeden önce film hakkındaki ayrıntıları öğrenmekten hoşlanmıyorsanız aşağıdaki yazıyı kesinlikle okumayınız.

    --- spoiler ---

    eğri parmak'ın therese'ye gönderdiği mektuptan..

    benim sevgili therese'm...
    bize acı veren büyük ızdırapların rastlantılarla oluştuğunu düşünmek çok saçma. bu bir tezat. mutsuzluk bir kuraldır, istisna değil. varoluşumuz için kimi suçlayabilirim? güneşin bize hayat vermesi tesadüf değil. tanrıya ve ahirete inanmadığım için kendimi suçlayabilirim. yapabilseydim, hayat bize hazmı güç bir yemek sonrası cennet tatlıları vaat ediyor diye kendimi kandırabilirdim. her şeyin bir gün iyi olacağı hakkındaki yaygın kanıyı kabul etmem hiçbir zaman mümkün olmadı.
    hiçbir şey daha iyi olmayacak. en iyi ya da en kötü, sadece farklı olacak. daha fazla düşünmek istemiyorum, artık düşünmek istemiyorum.

    anatolia ve torununun kızı ile arasında geçen sohbet..

    —eğri parmak nerede? herkes nerede?

    —eğri parmak'ın cesedi yakıldı ve külleri yeryüzüne saçıldı.

    —ama...

    —hiçbir şey tamamen ölmez. daima bir şeyler kalır, ondan yeni bir şeyler büyür. nereden geldiğini, neden var olduğunu bilmeden yeni bir hayat başlar.

    —ama neden?

    —çünkü hayat yaşamak ister.

    —cennet yok mu peki?

    —yapabileceğimiz tek dans bu.

    başka bir sahneden..

    zaman zamana galip geldi.

    letta'nın zamanındaki gibi çok çocuk doğmasa da dünyayı döndürecek kadar vardı.

    bazen zaman bir işkence gibi yavaş ilerliyordu, ve bazen avının peşindeki akbaba gibi hayatı parçalıyordu.

    zaman ne ölümü ne de yaşamı dikkate alıyordu. ne çürümeyi ne, ne büyümeyi, ne aşkı, ne nefreti ne de kıskançlığı. bize zamanı unutturan bu önemli şeyleri, o hiç umursamıyordu.

    en hüzünlü sahneden..

    —kendini iyi hissetmiyor musun?

    —ben öleceğim.

    —şimdi mi?

    —bugün. sana söyleyeceğime söz vermiştim.

    —ne kötü.

    —bu hiç kolay değil. git ve onları getir lütfen. sen gelmeden ölmeyeceğim.

    --- spoiler ---
17 entry daha
hesabın var mı? giriş yap