8 entry daha
  • roderich feldesin acayip eserinde bahseder bir şekilde. (künye: magie, die unbewußte kraft, sachbuch, keil verlag, bonn 1978). eserde bana ilginç gelen (ayrıca hiç de şaşırtıcı olmayan) bir husus var; şeytana duyulan sempatiden bahsederken şöyle bir şey diyor: "aydınlanma, pozitivizm, rasyonalizm artık toplum bilincinden tümüyle çıkmış olduğu halde, bir 'süperstar isa' kavramıyla şeytan da kendine yeniden bir yer edinmiştir." bu ifadelerinin ardından amerika'da kendisini iki türlü olarak mistik misyonerliğe itilmiş hisseden kimi insanların insanı dehşete düşüren eylemlerinden söz eder; ilk kategoride kendisini şeytanın uşağı olarak görerek cinayetler işleyen, hatta yanı başlarındaki aile fertlerini doğrayan bunu da "zaten kötü olan dünyada daha mutlu olabilmek için en iyi kötüyü yapan" modern zaman üşütükleri, ikinci kategoride ise xiii. ve xix. yy.'lardaki cadı takiplerini andırırcasına kimi değerlendirmelerine göre; şeytan ve kötülüğün simgesi olarak gördükleri kişileri öldürmeleri için tanrı tarafından görevlendirildiğini iddia eden pek sevapkar kullar vardır.

    verilen örneklerden biri lincolnshire kontluğu'ndan (heyt be ada bak! cassio de souza soares lincoln lincoooln lincoooln lincoooln..!) bir marangoz karısıyla birlikte dünyanın sonunun yaklaştığına ayrıca dünyanın pörtlemesinin ardından ortaya çıkacak olan yeni ve muhteşem dünyayı sadece ailesinin göreceğine inanıyordu, ne var ki şeytan bunun kokusunu alarak, kızları samantha'nın ruhunu ele geçirmiş de, adamımız karısıyla birlikte şeytanı sırtından bışaklamaya çalışmışlar beceremeyince, hakimin karşısında kendisini savunurken söylediği gibi; kızını elindeki makasla delik deşik edivermiş, pek sevapkar karı koca dünyanın kurtuluşu için "tanrı sevgisiyle" bu cinayeti gerçekleştirdiklerini söyleyerek, cinayet sonrası banyoda ellerini yıkayarak, yanlarındaki oğullarıyla beraber dünyanın sonunu beklediklerini ifade etmişler.

    aslında burada bana ilginç gelen, tümüyle karşıt olması lazım gelen iki olgunun "tanrı sevgisi" ile "şeytana duyulan sempati/şeytanca davranış" 'ın bir nokada kesişmesi, kesişmekle de kalmayıp, birbirleri yerine geçerek, birbirlerinin amacına hizmet eder hale gelmeleridir. verilen örnekten hareketle; kızlarını katleden ebeveyn, tanrı sevgisiyle, teoloji terminolojisinde şeytanca bir davranışta bulunmuştur. belki bu söylediklerim veyahut feldes'in hatırlatmaları islami veya hiristiyan kesime şeytanca gelebilir, ama kötülük düyanın güzelliği için zorunludur ilkesinde dile getirilen, antik dünyanın çileci ahlakını temellendiren, sağlamlaştıran karşıtlar olgusunun, ibrahim'in tek tanrılı dininde birbirinden, itici güçler olarak ayrılan iyi ile kötü diye şekillenmesi, tanrının şahsında kötülükten de sorumlu olan mutlak iyiliğin ve şeytanın şahsında iyiliğin yoksunluğundan (kibir ve tanrıya karşı gelmesinden) ötürü (privatio boni) cennetten kovulmuşluğkla (zira en kötü kötülük privatio dei'dir yani tanrıdan yoksunluk'tur) açıklanan kötülüğün kutuplaşması, her ne kadar aziz augustinus'un kötülüğü göreceli sayıp, iyilik için gerekli görerek insanoğlunu bunda sorumlu bulsa da, aslında tanrısal bir bug gibi duruyor. ancak sezgisel bir çıldırma anında yaşanmış vahşetten buraya varmıyorum, hiristiyanlığı biçimlendiren büyük azizlerden olan aziz augustinus'un ademoğlu'na önerdiği; dünyayı küçümse, tanrıyı yücelt, ona göre yaşa felsefesi, o ademoğlu'nu bu noktaya getirmiş olabilir mi acaba?

    bu büyük aziz'e göre; contemptus mundi yani dünyanın hor görülmesi lazımdır, buna karşılık contemptus dei'den kaçılmalıdır, yani tanrının krallığı küçümsenmemelidir, oysa yunan pagan anlayışında böylesi tek kefesi ağır basan bir terazi yoktu. orada dual bir yaşama biçimi söz konusuydu. bu dual yaşama yani ölümü de, yaşamayı da, tanrısal olanı da, dünyevi olanı da bir potada eritme düşüncesi doğayla uyumlu, kendiyle uyumlu bireylerin varlık sebebi gibiydi, stoalılık bunun altını en çok çizen akımdı, epikurosçuluk ise "ölüm de doğum da ahenge göre birdir, biri başlar diğeri biterken, biri biter diğeri başlarken" diyebilmiş (#11241621), empedoklesçi sevgi ve nefret uyumu ise yaşamı yaşam kılan motor kabul edilmişti, vs. bütünüyle kör bir modernite sevdasıyla o çağlara baktığımızda elbette kaba saba adamlar göreceğiz, ama en azından tanrılarını insanlar gibi ihtiraslarıyla, eziklikleriyle, çaresizlikleriyle, hatalarıyla, sevaplarıyla kurgulamış; bir ağaç dalını keserken bile onun numen'ine saygıdan dualar okumuş, kapı eşiğine ya da evden kaybolmuş küçük veletlere eşlik edişe bile minör tanrılar adamışlar ya da atamışlar, işte ben cicero'nun dilinde humanitas mefhumunun yaradılış sürecinde en önemli itkilerden birini burada görüyorum, böyle bir olmazsa olmaz yapı olmasaydı, o insancıl yapının oluşamayacağını düşünüyorum, ki o insancıllığın roma eliyle orta çağ köprüsü üzerinden bacon ve descartes'ın çağına taşındığını da unutmadan, o modernite sevdamızı gözden geçirebiliriz, geçirmeliyiz. xvi. yy.'dan itibaren tanrının kilisenin kalın duvarları arkasına itilme süreci de yetmemiştir henüz, zira buradaki kötülük problemi, en azından küçük samantha'nın yok edilişindeki o ulvi amacı bahane kılabilirliğin imkanını da sağlamıştır katil ana babaya, tıpkı haçlı seferleri'nde olduğu gibi ya da yeşil bayraklarla cihat çağrılarında iyi olanla kötü olan'ın ulvi amaçlarla keskinleşmesi gibi. durulmamıştır coşkun akan sel, o sel roma'da antikite'nin ruhu olan o muazzam sanat eserlerini yani o eşsiz tapınakları yağmalayan, paramparça eden ilk hiristiyanların barbarlıklarından (papa onaltinci benedict in almanya konusmasi/@jimi the kewl) bugüne iyi olanla kötü olan arasındaki çizgi belirsizleştikçe (benzer bir çizgiyi benim de antikite ruhuyla, ibrahim'in dinleri arasına koyduğum sanılmasın; amacım kötüyü bulup çıkarmak değil, gidişatı göstermektir, yoksa umrumda değil herhangi bir şeye inanan veya inanmayan) toplum içinde avlanmalar da sona erer, samantha'yı öldüren ana baba, tanrının sevgisini bahane etmez.

    süperstar ajda ve süperstar isa'dan sonra süperstar şeytan imgesi de (kitapta da bahsedilen charles manson örneğinde olduğu gibi) son yüzyılın harikalarındandır, sen tut da aydınlanma, pozitivizm ve rasyonalizm rayından çıkmış yeni dünyada hala çileci ahlak'tan ya da isa'nın çilesi'nden bahset, olacak şey değil, çilenin kendisi de süperstar haline gelmiş zira.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap