11 entry daha
  • plastikler, petrol ve petrol yan ürünleri gibi fosillerden elde edilip karbon omurgasına sahip polimerlerden oluşur. mikroplastikler ise 5 mm ile 1 mikrometre arasındaki boyutlarda olan plastiklere verilen isimdir. boyutlarından kaynaklı olarak çıplak gözle fark edilmeleri oldukça güçtür.

    çoğunlukla daha büyük plastiklerin çevresel faktörlerden kaynaklı olarak daha küçük parçalara ayrılmasıyla oluşurlar. bunun yanında direkt olarak da üretilebilmektedirler.

    mikroplastikleri oluşum şekillerine göre iki gruba ayırmak mümkündür. bunlar birincil (primer) ve ikincil (sekonder) mikroplastiklerdir. primer mikroplastikler, yüz bakım jelleri, diş macunları ve aşındırıcı özellikteki çeşitli ürünlerin içerisine konulmak için üretilen plastiklerdir. bunun yanında endüstride çeşitli amaçlarla kullanılmak üzere direkt olarak da üretilmektedirler. bunun yanında birincil mikroplastikler, endüstriyel temizleyiciler, kalıplama tozları, kozmetik amaçlı mikro boncukları ve çeşitli plastik nanopartikülleri de içermektedir. en yaygın bilinen birincil mikroplastikler ise pelet formunda üretilen ham plastiklerdir. birincil mikroplastikler çoğunlukla kanalizasyon yoluyla atık su arıtma tesislerine, oradan da nehir ortamına dahil olurlar. atık su arıtma tesisleri ise mikroplastikleri arıtmada yeterince etkin değildir. örneğin adana'daki iki arıtma tesisinin mikroplastikleri ancak % 70’ini arıttığı tespit edilmiştir.

    sekonder mikroplastikler ise daha büyük plastiklerin zamanla fiziksel, kimyasal ve biyolojik nedenlerden kaynaklı olarak parçalanması sonucu oluşmaktadır. ikincil mikroplastiklerin ise kaynakları hem çeşitli hem de çoktur. bu nedenle, çevredeki ikincil mikroplastiklerin tam kaynağını belirlemek için, öncelikle makroplastiklerin kaynağı ve farklı ortamlardaki ilgili bozunma süreçlerinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. ikincil mikroplastikler, hem atık su arıtma tesislerinden hem de direkt olarak doğaya bırakılmalarından kaynaklı olarak bir kirlilik oluştururlar. ikincil mikroplastiklerin oluşumu tekstil, boya ve lastik gibi ürünlerin kullanım aşamasında veya ürünler çevreye bırakıldıktan sonra gerçekleşebilmektedir. sentetik çamaşırların yıkanması sonucu giysilerden kopan mikro boyuttaki plastik lifler de evsel atık suyuna karışmaktadır. mikroplastiklerin miktarı, ticari temizlik uygulamalarında plastik yıkayıcılar ve aşındırıcılar olarak kullanılmasıyla daha da artmaktadır.

    atık su arıtma tesislerindeki filtreler daha büyük boyuttaki partikülleri ayırabilmesine rağmen mikroplastikleri ayırmak üzere tasarlanmadığı için evsel atık sularda bulunan mikroplastikler ya çamurda birikmekte ya da çıkış suyu ile alıcı ortama deşarj edilmektedir. su kaynakları arasında, tatlı su kaynaklarında gözlenen mikroplastik miktarlarının, deniz ortamında saptanan mikroplastik konsantrasyonlarından daha düşük olduğu raporlanmıştır. atık su arıtma tesisi çamurlarının araziye uygulanması, çamurda biriken sentetik liflerin ya da kozmetik ürünlerinden gelen birincil mikroplastiklerin, karasal ortama geçmesinde en önemli sebep olarak belirlenmiştir. ve pek tabi arazi ıslahında kullanılan bu çamurlar bir süre sonra toprakta yetişen bitkilere, meyve ve sebzelere geçmektedir.

    amerika’da günde yaklaşık 8 trilyon mikroplastik boncuğun su ortamına girdiği tahmin edilmektedir. dalgalarla karaya vuran plastik kalıntılarda mikroplastik içeriği %80’lere ulaşabilmektedir.

    çok sayıda araştırma, genel olarak plastiklerin ve özellikle mikroplastiklerin deniz ve tatlı su sistemlerinde, sedimentte, toprakta, su kolonunda ve yüzey katmanları dâhil olmak üzere tüm çevresel bölmelerde bulunduğunu göstermektedir. her nereye bakarsak plastiklerle karşılaşma ihtimalimiz var ve bunların bazı muhtemel kaynakları da, yanlış yönetilen plastik atıkların parçalanması ve aşınması, atılmış/kaybedilmiş malzemeler ve tekstil ürünlerindeki mikrofiberlerdir.

    mikroplastiklerin, fiziksel ve kimyasal potansiyellerinden dolayı zooplanktonlardan memelilere kadar suda yaşayan çeşitli organizmalara zarar verebildiği gözlenmiştir. mikroplastikler ayrıca, kontamine deniz ürünlerini tüketen insanların sağlığına yönelik potansiyel bir tehdit oluşturabilmektedir.

    plastikler sadece fiziksel olarak zarar vermezler. çoğu plastikler, örneğin polietilenler (pe) ve polipropilenler (pp) genellikle biyolojik olarak ilgisiz (inert) kabul edilir. fakat bunların üretiminde kullanılan bazı monomerlerin ve oligomerlerin, kullanım sırasında sızarak daha sonra da insanlara ve diğer canlılara bulaşabildiği tespit edilmiştir. bunun en yaygın bilinen örnekleri, polikarbonatın (pc) bir monomerik yapım bileşiği olan bisfenol a (bpa) ‘dır. aynı zamanda strafor yapıdaki ambalajlarda yaygın olarak kullanılan polistirenin (ps) içeriğindeki stiren de bir katkı maddesi olarak sızıntı yapma potansiyeline sahiptir. bu monomerlerin her ikisinin de endokrin bozucu kimyasal maddeler olduğundan şüphelenilmektedir (edc’ler). bpa’nın idrar, kan, anne sütü ve doku örneklerinde bulunabildiği defalarca tespit edilmiştir. ana maruz kalma yollarının inhalasyon, deri teması ve yutma olduğu düşünülmektedir ve plastiklerin bünyesindeki monomer, oligomer ve diğer kimyasallara maruz kalındığında, örneğin üreme anormallikleri gibi olumsuz etkileri olabileceğine dair kanıtlar da bulunmaktadır. mikroplastiklerin yarattığı bir diğer tehlike ise, poliklorlubifeniller (pcb’ler), diklorodifenildikloroetilen (dde), nonilfenol ve fenantren gibi çeşitli toksik kirleticilerin mikroplastik parçacıkların yüzeyleri üzerine adsorbe edilebilmesidir. bu zehirli kirleticiler ile kirlenmiş plastik kalıntıları; balıklar, suda yaşayan omurgasız hayvanlar ve diğer yabani hayvanlar tarafından yutulursa, sonunda bir ekosistemin besin zincirine girebilir. yine plastiklerin üretiminde işlevsellik arttırma amacıyla kullanılan ftalat plastikleştiriciler ve bromlu alev geciktiricilerin kanserojen ve endokrin bozucu olma potansiyeli bulunmaktadır. ve bu kimyasalların, vücuda alındığında salınıp, organlarda birikme riski bulunmaktadır.

    mikroplastiklerin olası çevresel riskleri, kişisel bakım ürünlerinde plastik mikroboncukların kullanılmasının yasaklanması gibi girdilerin azaltılmasına yönelik politika önlemlerinin alınmasının yanı sıra kamunun ve medyanın ilgisinin artmasına neden olmuştur. bu endişelere ve azaltma önlemlerine ilave olarak, deniz çöpleri çerçeve direktifi (msfd) kapsamında avrupa birliği’nde deniz çöpünün izlenmesi şart koşulmuştur. fakat türkiye’de mikroplastik miktarı belirlenemediği için atık su arıtma tesislerinde bir parametre olarak bakılmamaktadır.

    kentsel sulardaki şehir tozu önemli bir kirlilik kaynağı olarak bilinmektedir. şehir tozu bileşenlerinin önemli bir kısmı lastikler ve yüzey boyaları gibi polimer bazlı malzemeden ayrışan mikroplastiklerdir.

    peki karayolu kaynaklı mikrokirleticilerde mikroplastik etkisi var mıdır?
    yollardan gelen yüzeysel akış, yol işaretleme boyaları gibi plastikler içerebildiği için diğer bir önemli mikroplastik yük kaynağı olarak belirlenmiştir. norveç, hollanda ve isveç’te yapılan önemli çalışmalarda trafikteki kirleticilerin, mikroplastikler olduğu saptanmıştır. karayolu yüzeyinde oluşan plastik deformasyonu trafik yükü veya çevre etkilerinden (özellikle aşırı sıcaktan dolayı) artmaktadır. karayolu taşımacılığından havaya yayılan partikül, egzoz emisyonları azaltılmalıdır. karayolu egzoz dışı emisyonlar; lastik aşınması, fren aşınması ve yol aşınmasını içermektedir. lastik aşınmasından kaynaklanan emisyonların; toprağa ve suya yayılan metallerin, pah’ların sucul ekosistemler üzerinde toksik etkisi vardır. araç lastiklerinin güvenilirliğini değerlendirmek için lastik aşınması üzerine eko-toksikolojik risk değerlendirmesi yapılmalıdır. karayolu taşıtlarının doğrudan kirletici etkisi sadece hava kirliliği üzerine değil aynı zamanda çevre ekosistemlerine ve yüzey akışı ile taşınabildiği ekosistemlere mikroplastik geçişi şeklinde de olmaktadır.

    mikroplastiklerin insanlara, diğer canlılara ve ekosistem üzerindeki dağılımları ile ilgili denizde yaşanan döngüyü görsel bu şekilde görebilirsiniz.
31 entry daha
hesabın var mı? giriş yap