44 entry daha
  • kötümserliğe bir darbedir, ama insan hafif sıyrıklarla atlatır!

    1 kasım 1755'te lisbon'da büyük bir deprem olmuş ve kiliselerin dolu olduğu bir bayram gününde gerçekleşen bu deprem yüzünden sadece 6 dakikada 15.000 kişi ölmüş, yine 15.000 kişi ağır yaralanmıştı. bunun üzerine voltaire o meşhur dine ve tanrıya dair şüphelerine daha sıkı sarılmıştı. öyle ya tanrı var idiyse, neden böyle bir kötülük gelmişti insanların başına? eğer o varsa ve kadir-i mutlaksa, neden bu ve diğer bütün acılara engel olmamıştı, eğer bilinçli bir şekilde bunu yapmıyorsa o kötü niyetlidir; eğer bilinçsiz bir şekilde kötülüğü insanların başına salmışsa, o kadir-i mutlak olmadığından, gelmiş geçmiş tüm tanrı tasarımlarımız kusurludur! (özellikle de hiristiyanlıktaki) voltaire üç aşağı beş yukarı bu minvaldeki mektuplarını yazdıkça tanrı ve inanç düşüncesine daha da kinleniyordu. öyle ki artık amacını aşarak, iyimserliği yerin dibine batırmaya başlamıştı. evet artık o iyimserliğin düşmanıydı. ona göre vuku bulan her olay gerçekti, acı varsa içinde o sadece ve sadece acıydı! john r. w. stott, the cross of christ'inde şöyle der: " voltaire, dinsel inancı gereği bir insanın kötülüğü iyilik olarak yorumlaması, yine onu tanrı'dan gelen bir şey olarak görmesi, kötülük karşısında ruhsal bir telkinle kendini rahatlatması mantıksız, bayağı ve saygısız bir tavırdı." zaten candide'de (candide, ou l'optimisme ) iyimserliğin batışını prof. pangloss ve öğrencisini konu edinen, edebi klasik haline gelmiş bir hikayeyle ortaya koyuyordu: profesör, başına sürekli kötü şeyler gelmiş olan öğrencisine sürekli iyimserliği hatırlatıyordu sonunda başlarına gelecekten habersiz bir şekilde. leibniz'in "olabilecek dunyalarin en iyisinde yasiyoruz" söyleminden tam 6 yy. önce islam filozofu gazali'nin "bu olan'dan (kainattan) daha güzeli (mükemmeli) mümkün değildir" söylemi felsefe alemine düşülmüş bir çentikti. voltaire, leibniz'den öğrenmiş olduğu bu düşünceden öyle nefret ediyordu ki, candide'in sonunu şöyle hazırlıyordu: esas kahramanlarımızın gemileri lisbon yakınlarında batıyor, genç öğrenci depremde az kalsın ölüyordu; profesör engizisyon mahkemesince idama mahkum ediliyordu. ve en nihayetinde genç öğrenci kendisine alaycı bir şekilde şöyle soruyordu: 'tüm dünyaların en iyisi, en yüce iyiliği buysa; allah bilir öteki dünyalar ne durumda!'
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap