6 entry daha
  • burada bu kadar az entry olduğuna inanamıyorum hakikaten. bence şehrin yaşayan tarihi mirasına haksızlık ediyorsunuz ey istanbullular!

    tarihi hakkında araştırma yapıp suriye pasajınında dahil olduğu bir edebi eserden referans vererek yazmak idi niyetim fakat bu niyetlerimi bir türlü gerçekleştirememekten mütevellit hiç yazamadığımı farkettim artık olduğu kadar ne yapayım.

    efenim ben bursalıyım istanbul ile özel bir bağım yok, fakat bugüne kadar okuduklarım (bilhassa burada ihsan oktaydan ayrıca söz etmeliyim; yazarın romanları vasıtasıyla kafamda bir galata mahallesi hakeza pera'nın arka sokakları ve bu hanların gizli köşeleri var zihnimde) izlediğim filmler sanırım bir istanbul arka fonu oluşturdu zihnimde. dolayısıyla bu arka fonla gördüğüm gerçek istanbul birbiriyle örtüştükçe mekanlardan ayrıca etkilendim aaa aynen okuduğum gibi aaa bakar mısın aynen gördüğümüz şeklide burası nidaları eşiğinde dolaştım istanbul sokakalarını. onlardan biri suriye pasajı!

    mimari özellikleri ile birlikte kısacık ruhundan sözedip buradan gideyim, hakkını vere vere anlatanlara bırakayım başlığı. girişte burada fotograf çekemezsiniz yazısı ile karşılıyor sizi pasaj. kapısını farkedip içeri girdiğinizde pasajın süsü ihtişamı ve mimarisinin insanı başka bir çağda yaşıyormuş havasına sokan görkemli haline bir şaşırıyorsunuz. özellikle kafanızı yukarı kaldırıp pasajın üst katlarını balkonlarını ve camlarını görmek gerçekten insanın aklını başından alıyor. pasajda ilerledikce karşınıza bir çay evi çıkıyor inanılmaz yüksek sesli 80 lerden kalma bir müzik denk geldi bana öğleye doğruydu içeri girdiğimizde ferdi tayfur ya da ibrahim tatlıses öyle bir müzik hayal edin lütfen tam olarak böyle ve duvarlarda eski türk filmi afişleri ya da kaset çalar afişleri ayrıca bir a4 kagıda yazılı şu not: günlük sıcak çorba bulunur. kendimi belgesel çekiminde asıl mesleği yazarlık olan bir fotografçı gibi hissettim haliyle. zihnimde 80 ler türkiyesi, arkada suriye pasajında olduğum gerçeği, beri yandan ihsan oktay anarın tuhaf roman kahramanları bir taraftan ben burada aslında azınlıkları görmeliydim değil mi sorusu uğur yücel'in arabesk filmi vs. vs... biraz daha ilerledikce çay ocağında oturan orta yaşı devirmiş 50lerinden amcaları görmem ve orada oturmaya çekinip uzaklaşmam.

    keşke oturup bir çay içmeye çekinmeseydim ya da o çorba'dan.

    diyeceklerim bu kadar, bir dahaki sefere umarım.

    hürmetler.
hesabın var mı? giriş yap