50 entry daha
  • benim bir listem var. ödünç kitap verdiğim insanların listesi. kim almış, ne zaman almış, hangi kitabı almış yazmışım..
    tam 19 kitap var bu listede.. kimini on sene önce vermişim, kimini beş.. ortak noktaları şu ki, hiçbiri bana geri gelmemiş.

    arayıp kibarca "benden şu kitabı almıştın, geri alabilir miyim" demek, şakaya vurup "ehi, fi tarihinde benden bi kitap aldıydın, kitap evden mi kaçtı n'oldu" demek, buluşma öncesi mesaj atıp "lütfen gelirken sendeki kitaplarımı da getir" demek çare olmuyor böylelerine.
    ya unutuyorlar(!) getirmeyi, ya filancaya vermiş oluyorlar, filanca da falancaya veriyor ve kitabın akibeti bilinmiyor, ya evde bir yerde oluyor ama nerede olduğu bulunamıyor, bir şekilde evin yolunu bulamıyor o kitaplar..

    hal böyle olunca, sütten ağzı yanan kişinin yoğurdu üfleyerek yemesi ve artık kimseye kitap ödünç vermemeyi prensip haline getirmesi de gayet mantıklı bir hareket oluyor...
    cimrilik değildir ki bu. saçma bir tutum değildir. kıymetli mallarını yastık altında saklamaya insanı itecek sapıtık bir bağlılık da değildir.
    her biriyle ayrı ayrı bir bağ kurulan, ayrı ayrı sevilen ve kıymet verilen kitaplara saygı göstermektir... ben, kaldığım yeri hatırlamak için sayfanın kenarını kıvırmaya bile kıyamazken, benden kitabı ödünç alan üstüne kahve döküp, kapağını kırıp, sayfalarını buruş buruş yapıp geri getiriyorsa, ben hangi akla hizmet veririm ki bir daha ona kitap? ya da ben kitap vermiyorum diye, hangi insan, hangi mantıkla laf edebilir ki bana?

    kitaplık denen şey, komidinde üst üste duran beş kitap ve klozetin yanında duran bir dergiden değil, koca bir odayı dolduran, mis gibi kokan bir kitap yığınından oluştuğu için; o kitaplar o odaya dekor olsun diye değil, hayatı doldursun diye alındığı için, gidip de geri gelmeme ihtimali insanı üzeceği için; verilmez kitaplar. budur gerekçesi ve yapan için son derece de mantıklı bir eylemdir.
1961 entry daha
hesabın var mı? giriş yap