8 entry daha
  • "göğü delen adam samoa’yı anlatıyor " samoa kabile reisinin kendi kabilesini bir nevi saygıyla beyaz adama-papalagiye- anlatımıdır

    samoa reisi tuiavii, kendi gözüyle avrupalıyı ve onların yaşam tarzını eleştirmiş olmasının yanı sıra kendi kabilesini ve kültürel özelliklerini nedenleri ile akıcı bir dille çeşitli alt başlıklar şeklinde aktarmıştır. ele alınan başlıklar göğü delen adam kabile reisi tuiavii’nin konuşması adlı kitaptaki eleştirilerine bir gerekçe sunma amacı güdercesine hemen hemen aynı alt başlıkları içermektedir.

    tuiavai ilk olarak samoa evlerine değinir ve yüzyıllar önceki ile aynı olmalarının geleneklerine olan bağlılıklarının bir
    göstergesi olduğunu söyler. ancak bazı gösteriş düşkünü reislerin avrupai kulübeleri olduğunu ama bunun yanında geleneksel kulübelerini de kullandığını anlatır.

    fazla ev eşyası kullanmazlar ve tüm mal varlıkları hasırlarıdır. evlerindeki düzen evde yaşayanların düzenini de gösterir ve her aile bireyinin evin içinde belli bir yeri vardır. topluluk evinde bile yerlerin dağılımı bir düzene bağlıdır. reis, bakire, yüksek unvanlı reisleri için bir yer olması onların da hiyerarşik bir yapıya sahip olduklarını göstermektedir.
    evlerinde uymaları gereken çeşitli kuralları vardır; resmi ve özel yaşamları terbiye kuralları dahilinde yürür. konutlar bile buna göre yapılır ve herkes komşusunun eleştirisine hedef olmamaya çalışır.

    giyim ve takılar konusunda zamanla adetlerinde değişiklik görülmüştür. eskiden giydikleri yukarısı çıplak altlarında bir kuşaktan oluşan keten bezi artık sadece bayram tören ve özel günlerde giymektedirler. beyaz adam tarafından, yabancı oldukları utanç duygusu bu doğa çocuklarının bilinçlerine durmadan işlenmiş ve onlar da nihayet bunu kabul etmiş benimsemişlerdir. o nedenle artık bedenlerini örtmüşler ve bugün yalnızca erkekler belden yukarısı çıplak gezmektedir. ancak ayakkabı ve çorap kullanımını ısrarla reddetmişlerdir. ancak bedenlerini örttüklerinden beri daha kolay soğuk algınlığı geçirmektedirler bu da doğal halkların varlığının yerleşik adetlerine olan bağlılıklarıyla doğru orantılı olduğunu göstermektedir. dolayısıyla utanma duygusu onlara pahallıya mal olmuştur.

    kadınlar süslenmeyi çok sevmektedirler. kulak arkasına, saçlarına, boyunlarına çiçek takmaktan hoşlanırlar. temizlik onlar için çok önemlidir ve ten bakımı gelişmiştir. kirlilik alay ve horgörü ile karşılandığı aktarılır.

    yemeyi sever, aşırı yer ve hayvansal gıdalar alırlar. umulanın tersine çiğ gıdadan hoşlanmaz meyveleri bile pişirir ve et yemeklerinin yanında garnitür olarak kullanırlar. hindistancevizi temel gıdalarındandır. ama ticaret ruhu onları et konserveleri ve som balığı konservelerine alıştırmıştır ve bunlar için birçok şeyi yapabilecekleri aktarılır. mutfak erkeklerin yönetimindedir ve kadınlar nadir olarak mutfak işlerine katılırlar. günde iki öğün yenir ve yemek, önce evin reisine sunulur o doymaya yakın diğerlerine ikram edilir.

    onlara göre varoluşun başlıca anlamı çalışmak değildir. çalışmıyorlarsa işe yaramaz ya da tembel olarak nitelendirilmezler. hayatın onlar için keyifli bir düzeni vardır ve çalışmak onlar için hiçbir zaman yük olamaz daha çok vakit geçirmeye yarayan bir uğraştır. ancak hiçbir zaman bir şenliği ya da keyifli bir şeyi kaçırmazlar. saatlerin pazarlığını yapmayı, günlerin ya da haftaların hesabını tutmayı sevmezler çünkü kayıtsız şartsız büyük ruha itaat vardır ve onun uygun zamanda istediğini yanına alacağını bilirler. bu açıdan değerlendirildiğinde özellikle islam medeniyetlerinde de görülen kadercilik anlayışının hakim olduğu görülür. ama sadakatle ve düzenli olarak yaptığı birçok işi ve görevi vardır.

    hasırlar onlar için zenginlik göstergesidir. çok hasırı olan zengin, az hasırı olan fakirdir ve kadınlar bu hasırların yapımıyla uğraşırlar. mala mülke az önem verirler ve onlarda her şey herkesindir. bir nesne bir diğerinin hoşuna giderse onun ailesine armağan edilir. hediye yiyecekse toplulukla yenir, malsa beğenene verilir. böylece oluşabilecek kişisel hırs bastırılır. bir şeyi ailesiyle paylaşmazsa suçluluk duyar.

    devleti oluşturan ailelerdir ve her aile devletin bir parçasıdır. soyağacı onlar için önemlidir ne kadar kalabalıklarsa o kadar önemlidir. aile reisliği yaşça büyük olana değil bedensel ya da zihinsel üstünlüğü olana verilir.

    ince bir asalet anlayışları vardır. asil tanrıların ailesinden gelir, basit aşağı solucanlardan türemiştir. aile hayatları keyiflidir ve ailede belirli bir disiplin vardır. çocuk sever insanlardırlar. her doğum sevinçle karşılanır. çocuğun yetişmesindeki her evre şenlik vesilesidir. tek eşli yaşarlar evlilik eşlere tanınan belli özgürlüğün dışında kutsaldır. zina hep en ağır suçlardan biri olmuştur. unvan hırsı ve asalet merakı evliliklerin anne baba isteğine göre yapılmasına neden olmuştur. boşanmak kolaydır ve uyumsuzluk görüldüğünde kolayca birbirlerinden ayrılabilirler.

    yüksek unvan ve erk sahibi bayana köy bakiresi denir. asil bir soydan gelir ve kayıtsız şartsız itibar görür. terbiyesiyle diğerlerinden ayrılır. özel bir eğitim alır. elleri kirleten ve bedeni yoran her türlü işten uzak tutulur. hafif uğraş ve sanatlarla ilgilenir. reis ile birlikte köy şenliklerine karar verir ve kadınlarla ilgili tüm meselelerde resin başdanışmanıdır. sınıf farkının kabile hayatına yansımasının güçlü örneklerindendir.

    ulusal içecekleri kava kültürlerinde ve hayatlarında önemli bir rol oynar. hazırlanışı ve sunuluşu törensel bir etkinliktir. ona duyulan sevgi, jest ve mimiklerle sunum sırasındaki seremoniden kaynaklanmaktadır.

    diğer yaşayan adetleri ise dövmedir. incecik değerli bir kumaş gibi dokunan dövme onlara göre bir çeşit giysi, süs ve vücut örtüsüdür. her erkeğin bir dövmesi vardır. erkekler kendilerini dövmesiz çıplak hissederler. dövmesi olmayan erkek kendini tam bir erkek gibi hissedemez ve güçsüz görür, kızlar ve kadınlar arasında saygınlığı olmaz çıplak ve barbar gibi hisseder kendisini. ergenlik çağına gelen erkek büyüdüğünü dövme yapılırken gösterdiği direnç ile kanıtlamış ve ilan etmiş olur. dövmenin şekli hemen hemen aynıdır ancak renklerin kalitesi yapan kişinin ustalığına ve yapılan kişinin asaletine göre değişmektedir.

    dans doğalarının bir parçasıdır, dans etmeyi severler ve tüm dansların temelini atalarından aldıkları bir ritim duygusu oluşturur. kadın erkek, genç yaşlı herkes dans eder. her şenlikte ister sevinçten ister yastan dolayı dans içeren bir olay anlatılır. yaşam, günlük hayat, duyguları gibi her şeyi danslarla canlandırırlar.

    merhaba demek olan "talofa" aynı zamanda seni seviyorum demektir. dilleri son derece müzikaldir. ünlüleri çok zengindir ancak ünsüz açısından fakir bir dilleri vardır. dilbaz, konuşkan ve konuşma dinlemeyi seven bir toplumdur. hepsi okuma ve yazma bilir. nezaket, asalet ve unvanları ortaya koymaktan hoşlanan bir üslupları vardır. törenlerinde asaletlerinin en güzel şekilde ifade edilmesi gururlarını okşar.

    kitabı okuduğumda aslında farklı olsak da bazı açılardan benzer özelliklerimiz olduğunu fark ettim. örneğin ailede reisin önemi, asalet, süse olan merak, kava seremonisinin bizdeki kahve ikramı ile benzerliği, ailenin kutsallığı ve çocukların sevilmesi, çocukların her eyleminin şenlikle kutlanması (bizdeki diş çıkarma, sünnet vb.) gibi unsurlar farklı medeniyetlerin ortak anlam alanları olduğunu gösterir. ancak para denen mevhumun henüz kullanılmaması kapitalizmin toplum üzerindeki etkisini göstermesini yavaşlatmıştır. bu açıdan değerlendirildiğinde aslında çok saf bir toplum olmadıkları dikkat çeker çünkü avrupa toplumunu eleştirdiği hırs kavramını onlarda asalet kavramını çağrıştırır ve onların da asalet için göze aldıkları şeyler ve verdikleri ödünler vardır. tıpkı asaletli aileler arasında evlilik olması, çocukların istenen eşlerle evlenmeleri gibi. her ne olursa olsun avrupa ile kıyaslandığında yaşam onlarda henüz doğallığını ve anlamını korumaktadır.

    tıpkı tuiavii’nın da söylediği gibi; onlar bizler gibi yaşıyormuş gibi yapmıyor, yaşıyor ve yaşadıklarını fark ediyorlar.
78 entry daha
hesabın var mı? giriş yap