2 entry daha
  • bütün iyi niyetinizle seyretmeye çalışsanız bile beğenemeyeceğiniz derecede kötü bir filmdir. festival kapsamında yönetmen ve oyuncularla aynı salonda seyretmek de ayrıca daha bir işkenceye çevirmiştir filmi. filmin bazı sahneleri o kadar kötü ve absürd ki gülmek istiyorsunuz ama dört sıra önünüzde oyuncular ve yönetmen oturuyor. psikolojik baskının ağababasıydı resmen.
    yeşilçam, türk sinemasının geçmişi için önemliydi ama mümkünse ait olduğu yerde; geçmişte kalsın. zira böyle örnekleri gördükçe iyi kötü belli bir saygı kazanmış yönetmenlerin, oyuncuların soytarıya dönmesi beni üzüyor.
    bir de yönetmenin hayatında ilk kez kimseye bağımlı kalmadan kendi başına yaptığı ve "en iyi, en farklı eserim" diye adlandırdığı bir çalışmanın bu kadar kötü olması, yönetmenin harbiden iyi bir iş yaptığına inanması falan üzülmenin yanında acıma duygusunun da tavan yapmasını sağlıyor. filmin sonundaki cılız alkış da bu acıma duygusunun dışa vurumundan başka bir şey değildi ne yazık ki!
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap