4 entry daha
  • arif'in sanayici amcasına düzdüğü mani muhteşem. "cebi beş altı katlıdır ve ne söylerseniz söyleyin, en sonunda o haklıdır." hapisten çıktıktan sonra amcası onu fabrikasında alıkoyduğunda, gönlübol arif, arkadaşlarını bir işgününde ofiste toplayıp klarinetle tsm çalar (ben küskünüm feleğe) yiyip içerler ve amcası tabiyatiyle öfkelenir buna. kılık kıyafet son derece önemli bir zihniyet ayrımıdır aralarında: arif'in isyanı topuklarını ezdiği o sert köseleli ayakkabılarında, gömleiğinin içine sakladığı kravatındadır. üstelik bu protest tavrı babasından aldığı da bir şey: babası fabrika kapatıp meyhane açmış adamdır. arif'in tercihleri güzel, güzel ve apolitik, çok hafif bir ideoloji ve asıl böyle olunca daha samimi. zengin amcaya posta koymak ve akşamında sahilde içmek ve yarın ne olacağını bilmeksizin mutlu olmak göt ister mesela. hem sebepsiz efkarı ve fabrikadaki hiyerarşiye kişisel çapta posta koyuşu da çok sevimli. salt bir ideolojiden daha kalıcı ve evrensel hatta. gerçi bunlar onu zehir gibi, mutlak bir sistem karşıtı yapmaya yetmez ama, o şairane isyanı, doğaçlamaları, sarkazmıyla yine bir boşluğu dolduruyor. bu anlamda gönlübol, iyilik timsali, olmak istediğimiz ya da aşık olmak istediğimiz o tatlı serseri. efkarının sebepsizliği mesela onu güzel yapan başka bir etken. turist ömer'in aseksüelliğine de burada bir aşk hikayesiyle fark atıyor arif karakteri. ondan biraz daha renkli ve derin. bir de sadri'nin filmin bir yerinde "yerli filmlerdeki dansözler gibi bir şöyle bir de böyle kıvırtırsın" dediği ve türk sinemasının dansöz prototipini doğruladığı ve dolaylı da olsa gamsız dansöz ideasının varlığını ispat etdiği de gözümden kaçmadı.

    severim ben arif'i, ama şimdinin sosyal şartlarında arif biraz ütopik kaçar. zira aradan elli yıl geçti ve artık fakirler çok ama çok mutsuz oluyor, efkarın sebebi bir anda paraya dönüşüveriyor. artık kazın ayağı o kadar da öyle değil arifim.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap