14 entry daha
  • costa gavras'ın sinema okullarında politik sinemanın en iyi örneklerinden olarak izletilmesi gereken filmi. gerçi costa usta, szabo ve pontecorvo'yla birlikte bu türün en iyi örneklerini peşi sıra yapmış olabilir.

    geçiyorum filme, bu öyle basit bir geçmişle hesaplaşma filmi değil. yani, "biz de kötüydük tabii yahudileri öldürmüşüz" filmi kategorisinde kesinlikle değerlendirilmemeli. elbette başrol oyuncusu ve katil babasının avukatı olarak ann talbot katil bir babanın kızı olarak film boyunca gel gitler yaşıyor. kesin kanıtlar ortaya çıktıkça baba-kız ilişkisinin verdiği duygusallıkla reddiyeye başlıyor kız talbot.

    ancak filmde göze çarpmayan, costa ustanın arkadan arkaya işlediği asıl tema, abd'nin naziler ve en az onlar kadar insanlık suçu işlemiş macaristan, polonya gibi ülkelerdeki nazi yancısı örgütleri "komünizme karşı demokrasi mücadelesinde" kullanmış olduğu gerçeği. bu işbirliğinin canlı tanığı ise talbot'un kayınpederi. eski bir cia ajanı ve nazi hayranı. ki kendisi de saklamıyor soru geldiğinde "evet kullandık nazileri çünkü onlar en iyi anti-komünist örgütlenmeye sahiplerdi".

    bir diğer gerçek ise filmden çıkan, macaristan'daki 1956 olayları ve doğu avrupa'daki diğer cia tezgahı provokasyonların, ya da batıda pohpohlanan "sosyalist rejim kurbanları"nın, bu rejime isyan bayrağı çekenlerin sicillerinin yahudi soykırımına dayandığı. çünkü baba katil, kısa bir süre önce sosyalist macaristan hükümetininin "baskıcı politikalarına" karşı abd'de turnede bulunan macar dansçıların gösterisinde olay çıkarmış. ayrıca kendisi bir dizi sosyalist lideri protesto etmekten sorumlu atlantic alliance'a da üye. bu adın nato'yu çağrıştırması da sanırım tesadüf değil.

    gavras bir anda bilinen bütün ezberleri tersyüz ederek, bize mağdurlar olarak tanıtılanların, geçmişte suçlar işlediğini, bu suçları çok iyi bilen cia'nın ise onların bu zaafını kullanarak komünizme karşı kullanıldığını anlatabilmesi. bu çok ama çok çarpıcı bir detaydı. özellikle bu konuda kayınpederin bütün konuşmaları bir kez daha gözden geçirilmeli.

    ve tabii, işin bir diğer ilginç noktası da var, kızın babasını savunurken çıkan tanıklara karşı sağcı bir üslubu tutturması. bu kasıtlı değil, dolaylı olarak gelişiyor. "sen yahudisimin, sen komünistmisin" tadındaki sorularla tanıkların ifadelerini geçersiz kılmak! tıpkı yeni tarih anlayışı gibi. stalin diktatördü diyen adam objektiftir, hayır değil diyerek delil sunan ise "gözünü ideoloji bürümüş komünist". peki böylece gerçeklerden kaçmıyor muyuz?

    işte filmde ayrıntı gibi görünen ancak gavras'ın nakış gibi işlediği fon bu. yoksa dediğim gibi bu film bir bulutları beklerken tarzında "hadi geçmişimizle yüzleşelim" filmi değil tek başına!
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap