1 entry daha
  • bir nazim hikmet ran siiri;
    " sabaha karşı mıydı bilmiyorum
    yoksa akşamüstü müydü
    belkide gece yarısı
    bilmiyorum
    girdi odama pencereler
    perdeli perdesiz
    ben basma perdeleri severim
    ama tül perdeler de vardı
    kara ustorlar da
    ustorları çekip çekip bırakıyordum
    bir daha inmez oldu kimisi
    kimisi bir daha çıkamadı yukarı
    ve camları kırık pencereler
    elimi kestim
    kimi camsızdı büsbütün
    camsız pencereler içime dokunur
    camsız gözlükler gibi

    pencereler
    yağmur yağıyordu camlarınıza
    kızıl saçları kederli uzun
    ben alt dudağımda cıgaram
    türkü söylüyordum içimden
    yağmur sesini kendi sesimden çok severim

    pencereler
    beşinci katta güneşli boşluğunuzda bir deniz
    bir deniz mavi yüzük taşından
    serçe parmağıma geçirdim usulcacık
    üç kere öptüm ağlayarak
    öpüp alnıma koydum üç kere

    pencereler
    çıktım kırmızı velenseli yataktan
    çocuk burnumu dayadım terli camına pencerenin
    oda sıcaktı ve genç anamın kokusu vardı odada
    dışarda kar yağıyordu
    ben kızamık çıkarıyordum

    pencereler
    sabaha karşı mıydı bilmiyorum
    belki de gece yarısı
    bilmiyorum
    odamın içindeydi yıldızlar
    ve gece kelebekleri gibi
    çırpınıyorlardı camlarınızda
    ben onlara dokunmaktan çekinerek
    açtım sizi pencereler
    salıverdim yıldızları geceye
    aydınlık sınırsız hür geceye
    yapma ayların geçtiği geceye

    kurtlar duruyor ayın altında
    hasta aç kurtlar
    kurtlar duruyor önünde pencerenin
    kadife perdeleri kapasam da sımsıkı
    ordadırlar bilirim
    gözetliyorlar beni

    pencereler
    düştüm bir pencereden
    bir güzele bakarken
    dünya halime güldü
    güzel dönüp bakmadı
    belki farkında değildi

    pencereler
    pencereler
    kırk evin penceresi odama girdi
    ben oturdum birinin içine
    sarkıttım ayaklarımı bulutlara
    bahtiyarım
    diyebilirdim belki "
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap