2 entry daha
  • dun gittigim film. ileri geri surekli atlamalar yapan kurgusuyla (nerdeyse 20-30 kez) hafif kafa karistirsa da insani oldukca icine ceken, kalbini sikistiran bir hali var. cekimler el kamerasiyla yapilmis, isiklandirmalar bi degisik. sean pennin oyunculuguna bir kez daha hayran kaliyorsunuz, ozellikle filmin baslarindaki zamanin bir basina bir sonuna atlamalar sirasinda oynadigi karakterdeki degisimleri gozlerken.

    filmin kisa hikayesini yazicaktim ancak, o bile spoiler olabilir. olayin ne oldugunu anlamak bile insana zevk veriyor, konuyu hemen anlayamiyorsunuz verilen parca parca bilgilerden dolayi. ilk yarim saat sonunda tum bilgileri kafada toplayip harmanlayip konunun ne oldugunu anliyorsunuz, sonra film daha heyecan kazaniyor. tamamen hayati, insanlarin uzuntulerini, sikintilarini, iyi ve kotu yanlarini anlatan bir film. bu filmde kotu adam ve iyi adam yok. herkesin iyi ve kotu yanlari var, gercek hayatta oldugu gibi. belki de bu filmi hollywood filmlerinden ayiran en onemli nokta da bu.

    21 grams'in olayina gelince. sean penn'in agzindan:
    "they say 21 grams is the weight we lose when we die.
    the weight of five nickels, of a hummingbird, of a chocolate bar
    - and perhaps also of a human soul. "
353 entry daha
hesabın var mı? giriş yap