2 entry daha
  • sevgililik ilişkilerinin orijinal, yaşamaya değer herhangi bir insani deneyime denk düşmediğini ve hatta düşemeyeceğini düşünmeye başlayalı; kadınlarla kurulan ilişkilere duygusal yatırım yapmayı her daim gereksiz, enerji emici, insanın fiziksel ve zihinsel gelişimine ket vuran bir deneyim olarak tasavvur etmeye başlayalı yıllar***; bu projeyi kuvveden fiile geçirmeye başlayalı da bir beş ay kadar oluyor. şimdilik iyiyim. [buraya kadar her şey yolunda :)] (en azından bu açıdan, "eskimiş" "bodos" marksistlere benzediğim söylenebilir. devrimden sonra. uslu bir çocuk olup devrimi kotarabilirsek bir gün, belki aşık, hatta sevgili bile olabiliriz. hem de şirineyle!)

    benjamin, tersinden de olsa, bana şu sıralar çok doğru gelmeye başlayan bir şeye işaret ediyor kitaplar ve fahişeler fragmanında diye düşünüyorum. 2. nesil feministlerin ortaya çıkmasına daha 30 yıl kadar var deyip metindeki kırıntı halindeki erkek egemen tınıyı gözardı edersek; ve dahi fahişe'yi bir an için genelleştirir, kadın olarak okursak şöyle bir yere gidiyoruz. tensel zevkin karşılığı ancak para ile, ya da bir adım daha atalım, karşı bir tensel zevk ile ödenebilir. başka bir şeyle değil. hele duygusal yatırımla hiç değil. benjamin bu metni yazarken aşık bir adam olduğu halde -bu fragmanın içinde yer aldığı tek yönlü yol'un okları, ithaf bölümünde ismi geçen "fethedemediği" kadına, lacis'a çevrilidir- metnini kurarken "kitaplar ve kadınlar" demiyor. kadının belli bir mesleki formasyonla donanmış ve ona indirgenmiş hali olan "fahişe" diyor (madde 8).

    yani benjamin deneyimlenmeye değer tensel zevkle ancak eşelenebilecek bir kitabı birbirine muadil görüyor (madde 3 5 6 8 10 11). dolayısıyla ikisini, kitaplarla fahişeleri karşılaştırmakta bir beis görmüyor. aşk ya da kadın, bilgilenme ya da haz alanında bulunmuyorlar. aşk, ancak melankolinin sahasında -iyi yönetilebilirse- yıkıcı ve yaratıcı, dolayısıyla anlamlı olabilir, varolabilir benjamin'e göre. walten'in almanca'daki ikincil anlamı "yönetmek, idare etmek" değil mi? yönetilebilir, melankoli'ye dair şeyler ve bodoslama girip deneyimlenen şeyler olarak ikili ayrım. kitaplar ve fahişelerdeki walter'den melankoli'nin ve yaratıcılığın walten benjamin'inine...

    bu bağlamda tek yönlü yol'un ithafı:

    "bu caddenin adı
    asja lacis caddesi
    yazar da
    caddeyi açan
    mühendisin adı"

    mühendis metaforu. "caddeyi açmak". mütefekkirin "eser"ine yakışıyor.

    ***

    tensel zevk ile aşkı birbirinden ayırdık ve tensel zevki her türlü duygusal yatırımın dışına, yerli yerince tasnif ettik.
    son bir adım kaldı.
    benjamin, 1931 yılında intihar etmek istedi. nedeni bilinmeyen şekilde vazgeçti. yaklaşık 10 yıl daha yaşadı ve bu sırada 20. yüzyılın gördüğü en olağanüstü projeyi, pasajlar'ı yürüttü. yani melankolisiyle mücadelesinde, esrarın da yardımıyla, ayakta kalabildiğini bir çırpıda söyleyebiliriz. pekiyi, bir melankoli kategorisi olarak aşkla neden tekrar karşı karşıya gelmedi, yüzleşmedi? onu da idare etmeyi, ona karşı ayakta kalmayı denemedi? başka bir deyişle -bilebildiğim kadarıyla- 31 öncesi 3 defa aşık olmuş benjamin, 31-40 arası neden bir kadına, onu kitaplardan üstün tutabileceği denli duygusal yatırım yapmadı da fahişeler ile yaşamayı tercih etti?

    bunun bir cevabı olduğuna eminim. bu cevabın onu intihardan vazgeçiren sebeple paralel, aynı soydan olduğuna da, eh, eminim diyebilirim. peki o cevabı bilebilir miyiz? sanmıyorum. bu bilinecek bir şey değil. olsa olsa hissedilecek bir şey. ya hissedebilir, sezebilir miyiz?

    kitaplara değil, hatta kadınlara da değil, kendime soruyorum.

    ---
    not: ilk itkiyi, esini verip bu tip düşüncelere dalmamı olanaklı kılan mea maxima culpaya da bu vesilesiyle teşekkür edeyim. beyoğlu'na gaz maskesiz gidilmediği bu zamanlardan çok evvel, takım elbisiz bile gitmenin ayıp olduğu eski zamanlarda, o zamanlarda, sözlükte entry ithaf kültürü varmışmış. son koleksiyonerin, benjamin'in bir başlığında bunun hatırlatılması? tesadüf?
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap