7 entry daha
  • oğuz atay'ın tehlikeli oyunlar kitabında yer alan, asıl hali descartes'ın "cogito ergo sum" - düşünüyorum o halde varım- olarak bilinen özlü sözünden alınan; ancak oğuz atay'ın türkiye'ye ve bu toplumun insanları için uyarladığı yeni bir söz kalıbıdır.

    anlam itibariyle "düşünüyorum o halde varım" sözcüklerini karşılayan "cogito ergo sum" cümlesi, türkçedeki olumsuz eklerden -sız eki kullanılarak oluşturulmuş ve "cogitosuz ergo sum" halini almıştır. "cogitosuz ergo sum" tam olarak "düşünmüyorum, o halde varım; düşünmeden de varım" anlamlarını karşılasa da, tehlikeli bir cümle olduğu açıktır.

    toplumumuzda ezelden beri var olan ve bu geleneği devam ettirmekte ısrarcı olan saygıdeğer yazar, çizer ve insanlarımız ne yazık ki düşünmeden de varım diyor. burada tam olarak var olan, düşünmenin başkalarına transfer edilmesi-aktarılması-, devredilmesidir. düşüncelerimiz, başkaları tarafından oluşturulacak, insanlar bu düşüncelerle hayatını devam ettirecek ve tartışmasız, tek doğrunun başkaları tarafından belirlenmiş düşünce olduğu kabul edilecektir. böylelikle, bu cümlenin bir diğer anlamı, "sorgulamıyorum-eleştirmiyorum- o halde varım" anlamına da gelebilir. dolayısıyla, insan, düşünmeden de vardır. yani, insan, karnını doyurmak için vardır. insan, birazcık mutluluğu tatmak için vardır. yani insan, günün 3 parçasına bölünmüş 3 kuşkulu mesai saatlerinde çalışarak vardır. düşünmeden vardır.

    1973 yılında yayımlanan tehlikeli oyunlar, yazarın yaklaşık iki-üç yılını almıştır. o dönemki şartlar eşliğinde düşünüldüğünde bu söz o dönemde, düşüncesizliğin miladı olarak ele alınabilir. gerçi, bunun geçmişi derindir (istibdat devri, beylikler dönemi...), ancak buna değinmek gerekmez. bunlara değinmeden 1970'li yılları incelememiz yerinde olacaktır.

    şimdi göstereceğim bir kaynakta, türkiye'nin 1970'li yılları gözler önüne seriliyor:

    "1970'ler türkiye'nin 73 cent'e bile muhtaç olduğu yıllardı. ülke ihracat yapamıyor, elde döviz olmayınca da en zaruri ihtiyaçlar bile karşılanamıyordu. 1970'leri hatırlayanların en unutamadıkları şeyler, kuyruklardır: tüpgaz kuyrukları, sana yağı (evet, yağ için bile kuyruğa girilirdi) kuyrukları. 1970'leri yaşayanların zamanlarının büyük bir bölümü kuyruklarda geçti... "

    "kıbrıs barış harekatı yapıldı 1974'te...
    türkiye, ikinci dünya savaşı yıllarından beri görmediği bir uygulamaya tanık oldu:
    evler ve otomobiller karartildi.
    yunan savaş uçakları ani bir baskın düzenlerse şehirler ve yerleşim yerleri farkedilemesin diye, evlerin pencerelerine kalın siyah perdeler takıldı.
    otomobillerin farları da koyu renkli jelatinlerle kaplandı.
    6 ay kadar süren bu uygulama, 1970'leri unutamayanların da zihnine kazındı. "

    yani, toplumumuz, 1970'lerde düşünmeden sürdürüyordu belki yaşamını. baştakilerden en dibe kadar. en dipteki insan. en baştaki insan. hepsi, düşünmeden ve sorgulamadan sürdürüyordu yaşamını. belki de bu yüzdendir, az gelişmişliğimiz. belki temeli buraya dayanmaktadır. asıl olarak bizim az gelişmişliğimizin ve bizi az gelişmiş olarak göstermelerinin neden işte tam olarak bu cümledir: "cogitosuz ergo sum" düşünmeden yaşıyoruz.

    baştakiler, düşünmeden ve sorgulamadan başkalarının buyruğuyla bizleri yönlendiriyor. bizlerde, o dönemde, onların buyruğuyla çekidüzen veriyorduk yaşamımıza. bu günümüz için de geçerlidir. bu, aslında her zaman için geçerlidir. bizler, yani halk konumunda olanlar, her zaman için başkalarının buyruklarına boyun eğmek zorunda hissediyoruz kendimizi. buyruklardır, bizi düzene getiren bazı bazı kimselere göre.

    artık düşünmeye inanmalıyız. ve sorgulamayız. ve eleştirmeliyiz her şeyi. olumlu yahut olumsuz. toplumumuz iyiye mi gidiyor, onlar gibi oluyoruz dememeli, onlardan daha iyi oluyoruz demeliyiz. kötüye mi gidiyoruz. işte en ürkütücüsü budur. ve en tehlikelisi budur. peki ne yapmalıyız? ne yapmalıyız..? oyunlar oynamalıyız... nasıl oyunlar?... tehlikeli oyunlar...
hesabın var mı? giriş yap