yarar

• menfaat.
  
  hiçbir adımımı kendime yarar sağlamak uğruna atmadım, o adımı atmak istediğim için attım. davudi sesimle şarkı söylerken, hasta bir kediyi arabamla veterinere yetiştirirken, hayattaki ayrıntıları hiçbir zaman kaçırmamaya çalışırken, düzelttiğim metinlerin mükemmele yakın olması için kılı kırk yararak didinirken, balıkçı kahvesinde saatlerce oturup denizi seyrederek binbir şeyi düşünürken, yutarcasına kitap okurken, geceleri içki içerken hep böyle bu. daha bilgili, daha iyi kalpli, daha başarılı, daha paralı, daha hassas, daha mutlu olmak umurumda değil.
  
  umurumda olan, inanmadığım zamanı neleri yaparak geçirmek istiyorsam onları yaparak geçirebilmem. kendim için bir yarar güdüyorsam, işte o sadece bu. kimseye bir zararım yok. istemem, kendime de başka bir yararım olmasın.