39 entry daha
  • 7/9 -- 19yy almanlarin altin cagi ve dogu felsefesi
    ==============================================
    7/8 -- karl marx

    kendisinden daha once de bahsetmistik ufak ufak ve hem sozlukte, hem de googleda dunya kadar bilgi var. dolayisiyla bu entry dunyanin en kapsamli marx entrysi olma iddiasinda degil, tam anlamiyla bir ozet olacak.

    lutherci bir alman ailenin oglu olmasina ragmen gencliginde dinden hic hazzetmedi: "dinin elestirisi butun elestirilerin temelidir". hukuk, felsefe ve tarih egitimi aldi, antik yunan felsefesi uzerine tez yazdi. saklamadigi din dusmanligi, akademik meslek yasantisini erkenden bitirdi. editorlugunu yaptigi gazete 1843te kapatilinca parise gitti ve friedrich engelsle tanisti. engels iyi halli bir ailenin cocuguydu ve marxa mutemadiyen mali destekte bulundu. tanistiktan hemen sonra komunizmin dusunsel temelini olusturacak sistemlerini yaratmaya basladilar. bu sisteme maksizm denmesinin sebebi, marxin dusunsel acidan engelse gore daha baskin olusudur. ikili birbirini iyi bicimde tamamliyordu ve devrimci faaliyetleri yuzunden 1845te fransadan bruksele suruldukten sonra komunist manifestoyu yazdilar. tabii ki ayni yil brukselden de kovuldular ve marx ingiltereye gitti. 1867de das kapitali yayimladi. [olumunden sonra cikan 2. ve 3. cildini engels yayima hazirlamistir] hayati boyunca yazdiklarindan hic para kazanmadi ve yoksulluk icindeki gunlerini british museum da okuyup yazarak gecirdi ama 1883teki olumunden 70 yil sonra, insanligin ucte biri kendilerini onun adiyla anan yonetimler altinda yasiyordu.

    gelelim bu dahinin fikirlerine. marksizm kabaca alman felsefesi, ingiliz ekonomisi ve fransiz siyaset kuraminin birlesmesidir. bunlarin da hepsini gordugumuze gore isimiz cok zor degil. oncelikle marks, felsefesinin tum temellerini hegele borcludur. nedir bu temeller hatirlayalim: gerceklik evrende ve tarihte anlik bir nokta, bir durum degil, tarihsel bir surectir. tarihsel degismenin isleyisini anlamak bu yuzden sarttir. bu isleyis rastgele degildir, akilci yasalara sahiptir ki bu da hegelin diyalektiginden baska bir sey degildir. buna gore degisim son bulmaz cunku yabancilasma yuzunden, her sonul durum kendi icinde celiskiler barindirir ve onlar da yeni tez-antitezlere yolacar. butun bu mucadele insanin kontrolunde degildir, insan ruzgarda ucusan yapraktan farksizdir tarihsel sureclerin guclerinin boyutu karsisinda. her ogenin diger her ogeyle dengeye gelecegi bir zamanda butun bu mucadele bitecek, cunku celiski olmadan degisim olmaz. yani antitezi olmayan bir baslangic durumu (tez) olacak ve bu ayni zamanda sonul durum olacak. iste bu durumda insanlar yaprak olmaktan cikacak cunku degisimden kaynaklanan tarihsel guclerin etkinligi bitecek. insanlar ozgurlesecek, kaderlerini kendileri belirleyecekler. bu tip bir ozgurlesmenin, bireyci ve liberal bir toplumda olmasi olanaksiz cunku herkes kendi derdinde oldugu icin celiskilerin dinmesi diye birsey olamaz. oysa ki herkes once toplumun bir parcasi oldugunun farkina varir ve bireyciligini, kisisel isteklerini ikinci plana atabilirlerse, uyuma ve dengeye daha hizli ulasilir. topyekun bir organizma gibi hareket eden bir toplumdur hedeflenen.

    iste bir sol hegelci olan marxin hegelden aldiklari bunlar. fakat yine ayni gruba dahil olan feuerbachin etkisi sayesinde, marxin hegelle cok buyuk bir farkliligi bulunur: idealist degil materyalist biriydi. gerceklik maddiydi ve surecin amaci geistin kendini tanimasi falan degildi. butun bu degisim maddi guclerin isiydi. iste diyalektik materyalizm terimi bunu anlatir.

    toplumda nasil isler bu diyalektik? bu soruyu cevaplarken artik 19.yy endustri devrimi zamaninda oldugumuzu, kentlerin nufuslarinin hizla arttigini ve giderek buyuyen bir isci sinifinin mevcut oldugunu hatirlayalim. insanlarin temel ihtiyaclari vardir ve bunlari gidermek icin cestili araclar gerekir. bu araclarin uretilmesi ve uzmanlasma kacinilmaz oldugu icin, toplumda bireylerin birbirine bagimliligi artar ve bu araclarin uretimi kisisel olmaktan cikip bir toplum etkinligi olur. iste bu karmasik iliskiler aginda, bireyin statusunu, bu araclarin uretimiyle olan iliskisi belirler. birlik olacagi gruplar, mucadele edecegi siniflar hep uretim araclariyla olan iliskisine baglidir. bu iliski de cok dinamiktir cunku uretim araclari da degisir.

    yani en altta temel ihtiyaclar ve bunlari tatmin eden uretim araclari vardir. siniflar ve sinif catismalari buna gore sekillenir. bunun ustunde de ustyapi vardir, yani kurumlar, gelenekler, dinler, dusunce akimlari vs. ekonomik altyapi herseyin temelidir. [konuyla ilgili olarak (bkz: din/@immanuel tolstoyevski) entrysinin 3. paragrafinda alakasiz da olsa cok ilginc bir ornek mevcut]

    bize dogal gelse de, ayrintili orneklerle desteklenen bu gorusu resmen bir aydinlamaya yolacti. dahasi ekonomik yapi ustune gelisen bu organik iliskiler aginin ustyapisi aldatmacalarla doluydu. ornegin din hakim siniflarin cikarlarini mesrulastiracak, mevcut duzenin onlarin lehine islemesini devam ettirecek niteliklere sahip bir olguydu. alttaki sartlar degistikce, sinif catismalarinin icerigi derinlestikce, dinin de icerigi hep degisiyordu ama temel amac buydu. din halkin afyonudur. sanatin da durumu pek farkli degildi. yani bu tip ust seviye entellektuel olgular diyordu marx, tamamen alttan gelen etkilerle sekillenir ve herseyin temelinde ekonomik yapi vardir. butun toplum ve tarih bu bakis acisiyla cozumlenir. [ki bu yuzden de marxin bu gorusu artik gecerliligini kaybetmistir. etkilesim cok daha karmasiktir ve tum ustyapinin varolusunun izi de taa ekonomik temellere kadar surulmez. nitekim cok farkli altyapilardan olusan topluluklarin benzer ustyapilara ulastiklari gorulmustur. yine de terbiyesizlik yapmayalim zira gorusleri modern bakis acisinin temelidir]

    sonucta marx, bu toplum gorusu sayesinde, toplumlarin tarihsel cizgilerini tipki bir gezegenin yorungesini belirlermis gibi, belirledigine inaniyordu. bu yorunge kisaca soyleydi: teknoloji gelistikce kapitalist - isci ayrimi hizlanacak ve iscilerin uretim araclarindaki soz kaybi onlarin toplumla olan iliskilerinde dayanilmaz zorluklara yolacacak. sonunda kapitalizm kendi yarattigi bu "canavarlar" tarafindan alasagi edilecek cunku proleteryanin artik sabri kalmayacak. siddetli bir mucadele sonunda zafer kacinilmaz olarak proleteryanin olacak ve tum uretim araclari ele gecirilecek, yani herkesin olacak. [bu catismayi cok etkileyici ve karamsar sekilde anlatan sahane jack london kitabi icin (bkz: demir okce)] engelsin dedigi gibi halkin artik yonetilmeye ihtiyaci kalmayacak zira bu devrimle beraber toplum da son noktasina ulastigindan kisa surede diyalektik mucadele duraganlasacak ve denge ulasildiginda insanlar tarihsel sureclerin etkisinden kurtularak ozgurlesecekler. onlarin ne simdiki yonetimlere, ne gecmisin hayaletlerine, ne de gelecegin korkularina bagimliliklari kalacak. [engels diyor da ben diyemez miyim]

    iste marxin ongordugu bu "yorunge" dogru cikmadi. buradaki nokta marksin teorilerinin yanlis uygulanmasindan daha temeldir. o, toplumun ve tarihin yasalarini cozdugune ve bu yasalarin determinist bir sekilde islemesiyle herseyi ongorebilecegine inaniyordu. bu inanci yuzunden zaten kendi sistemine bilimsel sosyalizm diyordu. gercekten de fikirleri, utopik sosyalistlerin gercekdisi hayallerinden ve olmayacak ahlakciligindan ustundur ama marks, toplumlarin ve tarihin isleyisini tamamen ve mutlak bir kesinlikle tanimladigini dusunerek yanilmisti.

    19.yyin geri kalanindaki gelismeler marxi yalanlamasina ragmen, goruslerinde bilimselligin on plana cikmasi ve sosyalizmin kacinilmaz oldugu gorusu, bircok insanin isin teorisini tam anlamadan heyecanla marksist olmasina yolacti. sonucta bagnaz bir marksist en zor durumda kaldigi anda "siz ne derseniz deyin, halkin egemenligi kacinilmazdir, burjuvazi kendi mezarini kaziyor" gibi birseyler diyerek, baska dusunceleri tetkik etme zorunlulugu olmadan isin icinden siyrilabilir. tarih bizim yanimizdadir onlarin deterministik tarih gorusunun bir sloganiydi. iste bu gozalici vizyonu ve vaatleri yuzunden bircok aydin koyu birer marksist oldu ve tabii ekonomik merkeziyetcilik ve isin propaganda potansiyeli de iktidar duskunlerinin ilgisini cekti. bu yayilma kritik esigi asti ve marxin yanildigi goruldugunde onu tamamen terk etmek artik olanaksizdi, bunun yerine bircok yeni-marksizm kurami gelistirildi.

    ozet olarak marksizm dunya tarihinde gelmis gecmis en hizli ve etkili yayilmis dusunce akimidir. uygulamalarinin istisnasiz hepsi (hatta bugun ayakta kalanlar dahi) marksin teorik ongoruleriyle alakasiz yollara sapmislardir. dusledigi, daha dogrusu hesapladigi, kacinilmaz toplum modeli hicbir yerde gerceklesmedigi gibi, bu uygulamalar gerek ekonomik gerekse kulturel olarak bir ozgurlesmeden ziyade verimsiz diktatorluklerle sonuclandi. her ne kadar bu uygulamalarinin sicili korkunc da olsa ve daha temel de marksin teorisinin ta kendisi de yanlislansa dahi, tarihe ve toplumlara getirdigi bilimsel bakis acisi yuzunden ve daha sonraki toplumbilimcileri inceleyebilmek acisindan marxi anlamak cok onemlidir.

    edit: billy shearsdan soyle bir mesaj geldi, guzel olmus: ...marx'ı fıkralara konu olan determinist yapma hatasına düşmüş. aslında marx'ı marx yapan determinizmle voluntarizmi birleştirmiş olmasıdır. toplumun kuralları bir makine gibi tıkır tıkır işlemez doğal olarak, ama her şey bireyin iradesinde de değildir. kaçınılmaz olan bazı sonuçlar vardır, er ya da geç gerçekleşmesi gereken; ama bunların olması için de "insan"ın bir şeyler yapması şarttır. yanılmıyorsam feuerbach üzerine tezler'in son maddesi olan ve heralde marx'ın en çok alıntılanan lafı "filozoflar dünyayı sadece yorumlamışlardır ama asıl sorun onu değiştirmektir" ile şu an alıntılanan metni hatırlamadığım (evet bu mesaj için google'dan özenle c/p'lendi) "history does nothing, it ‘does not possess immense riches', it ‘does not fight battles'. it is men, real, living men, who do all this, who possess things and fight battles. it is not 'history' which uses men as a means of achieving – as if it were an individual person – its own ends. history is nothing but the activity of men in pursuit of their own ends." sözleri de bunu destekler nitelikte. bunların haricinde marx'ın hayatına da bakmak yeterince ikna edici olacaktır.. heralde tarih boyunca pek az düşünür bu kadar 'aktivist' olmuştur.
29 entry daha
hesabın var mı? giriş yap