26 entry daha
  • rahman ismi, nimetleri vermek lütufları yağdırmak ister. bunu yaparken de ayrım gözetmez. kim neyi hangi noktada hak etmişse derhal nimeti verir.

    peki niçin hak etmek ön şart olarak sayıldı?

    çok zengin ve hayırsever birini düşünün... herkese bol bol, sorgusuz sualsiz yardım dağıtıyor; ama bir noktadan sonra fark edecektir ki, yaptığı yardımlar bazı insanlarda hayra değil şerre dönüşüyor; mesela kimileri aldığı yardım parasını uyuşturucuya, içkiye, kumara vs. kötü işlere yatırıyor...zenginimiz işte bu noktada yardım dağıtımında belirli kriterler belirleyip seçici olmak zorunda kalacaktır. temel tüketim maddelerinin yardımında ise eskisi gibi devam etmekte mahzur görmeyebilir.

    tıpkı bu misaldeki gibi rahman ismi bekler; herhangi bir şahıs herhangi bir noktada hakediş sağladığı anda, hemen ona ilgili kapıyı açıp nimetini verir. labaratuvardan çıkmadan çalışana, çalıştığı alanın ilmini ihsan eder; ayrım gözetmeden; inancına, cinsine, milliyetine bakmadan...tarlada çalışana, kütüphanede okuyana, camide secde edene vs. hep lütuf olarak ilgili kapıları açar...

    bu sebeple, kim ne elde ederse etsin, hepsi aslında rahman'ın nimetleridir. hani, "ben bu noktaya çalışarak, tırnaklarımla kazıyarak geldim" diyen tipler vardır ya; onlar kendini kutsayan, egosunu ilah edinen kimselerdir... "çalışarak fiili duada bulundum; rahman da lütfundan ihsan etti" hükmü ise işin doğrusudur. eğer mevzuya bu şekilde yaklaşmazsak "rahîm" ismine yükselemeyiz; zira yapılan ihsana karşılık, ihsan sahibini tanımak ve teşekkür etmek icap eder. bu şekilde o'nun şefkatini celbederiz yani rahîm ismine mazhar oluruz. nimeti sırf kendi çalışmamıza indirgeyip nankörlükle mukabele edersek, nimeti vereni tanımazsak; şefkat değil ancak gazabla karşılaşırız.
16 entry daha
hesabın var mı? giriş yap